23 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

DARBE KARŞITLARI VE DARBE YANLILARI

Ali Bayramoğlu

07 Ocak 2012 Cumartesi 00:34

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı. Bu bir ilk...

İlk kez genelkurmay başkanlığı yapmış bir kişi, demokratik düzende ve sivil mahkemeler eliyle bir darbe hazırlığı ve hükümeti yıpratma gerekçesiyle tutuklanıyor.

Bundan 51 yıl önce yine bir genelkurmay başkanı tutuklanmıştı. Ancak onun tutuklanma nedeni darbeci değil, darbe karşıtı olmasıydı.

1960 İhtilali'nde hükümet yanlısı olarak görüldüğü için Org. Rüştü Erdelhun tutuklanmış, Yassıada'da rütbeleri sökülmüştü. Ardından idama mahkûm edilmiş, cezası daha sonra müebbet hapse çevrilerek Kayseri Cezaevi'ne kapatılmıştı.

Mevzu aynı, ama fark devasa...

Bu fark Türkiye'nin aldığı yola işaret ediyor.

Kimse özellikle bu durumu, "sivilleşmenin değil, kaba iktidar mücadelesinin bir sonucu gibi saçmalıklar"la ele almasın...

Ya da başka olaylarla, örneğin Uludere felaketiyle tokuşturmasın...

Gerçek çıplaktır...

İki gün önce İlker Başbuğ hakkında soruşturma haberi geldiği gün yazmıştık, şimdi altını kuvvetle çizerek tekrar edelim:

Bir genelkurmay başkanı hakkında hükümeti yıpratma ve düşürme girişiminden dolayı dava açılması, Türk siyasetinin alışık olduğu durumlardan değildir.

2008 sonrası Ergenekon ve Balyoz davaları darbe girişimlerinin peşine düşmüş ve ordu içi temizlik yargı eliyle yapılmaya başlamıştı.

Bununla birlikte, genelkurmay başkanı düzeyinde bir işlem ilk kez yapılıyor. Bu soruşturma ve kovuşturma tanıkların da ifade ettiği gibi hükümeti karalama ve düşürme girişimini bir grubun değil, emir komuta mekanizması çerçevesinde ordu kurumunun yaptığını gösteriyor.

Bir genelkurmay başkanı hakkında bu anlamda ve bu çerçevede açılan bir soruşturma aynı zamanda bir ordu anlayışı hakkında açılan soruşturmadır...

Ve hayatidir...

Görmek gerek, internet andıcı, Türkiye'deki sivilleşme ve demokratikleşme çabalarına karşı atılmış gayrimeşru bir direnç adımıydı. Bu yargılamanın da bir bakıma bununla, içinde yaşadığımız dönemle ilgisi olacaktır ve bu çerçevede askeri vesayet halinin en derin noktalarından birisine temas edecektir.

Hukukilik, yerindelik ve temizlik siyaseti tartışmaları şimdiden başladı.

Hukukilik ve yerindelik tartışmalarının merkezini Genelkurmay Başkanı'nın "Yüce Divan"da yargılanmasının daha uygun olduğu fikri oluşturacaktır.

Olabilir...

Belki de bu sonuç açısından daha etkili ve demokratikleşme açısından daha hayırlı yol olur.

Temizlik siyaseti sorusu ise önemli bir sorudur.

Söyledik, sadece Başbuğ, Iğsız yargılanmayacaklar bu davada... Sadece suça karışmış askerler değil, bu suçu işlev edinmiş bir ordu anlayışı ve yapısı yargılanacak...

Bu benzer soruşturmalar üzerinden, ordunun tüm mensupları yargılanabilir. Böyle oldukça tutuklu general sayısı ordu genel mevcudunun yüzde 15'inden yüzde 25'ine, hatta fazlasına rahatlıkla yükselebilir.

O zaman temizlik politikası sorunu şudur:

Bir yapı tasfiye olurken, yerine yeni bir yapı oluşturulmak zorundadır.

Askerî alan meselesi kendi başına önemlidir, çünkü sivil-asker ilişkilerinin demokratik bir raya oturtulması, bu ilişkilerin yeniden yapılanması kadar, ordu içi anlayışın ve ordu anlayışının yeniden tanımlanmasını gerektirir.

Yaşanan tasfiye sürecinin anlam kazanabilmesi için asker kendi içinde bir temizlik hamlesine girişmeli, yeni bir zihniyetle yeni bir başlangıç yapabilmelidir.

Bu yeni başlangıç hukuki tasfiye sürecini de biçimlendirir, askerî tasfiyeyle eşanlamlı yeni hukuki düzenlemeler üzerinden yaşanan yaptırım süreci makul ve demokratik sona ulaşabilir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.