24 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara1°C
  • İzmir7°C
  • Berlin3°C

DARBE GİRİŞİMİ VE DIŞ KAMUOYU

Beril Dedeoğlu

22 Temmuz 2016 Cuma 09:00

Küresel sistemde etkili olan basın yayın kuruluşları, Doğu ya da Batı diye ayırmadan, darbe girişimi karşısında benzer yaklaşımlar sergilediler. Bu kuruluşların bir kısmı, bulundukları toplumun genel eğilimlerine uygun pozisyonlar alarak adeta onların hislerine tercüman oldular, bir kısmı ise toplumun düşüncelerini şekillendirmek için çaba sarf ettiler.

Çok sayıda yabancı yayın kuruluşu, 15 Temmuz gecesi yaşananları darbe oldu şeklinde duyurdu. Bu, Türkiye’nin hala darbe olabilecek ülke biçiminde görüldüğünü gösteriyor. Diğer bir ifadeyle, konu Türkiye ise darbe doğaldır türü bir bakışın ne kadar yaygın olduğu anlaşılıyor. Demek ki Türkiye’nin AK Parti iktidarıyla demokratikleşmesinin mümkün olamayacağı kanaati çok yaygın.

Eğer bir kasıt yoksa, diğer bir ifadeyle, kasten Türkiye’nin zaten anti demokratik bir ülke olduğu izlenimi yayılmıyor ise, darbeyi doğal bulan kuruluşların çok önemli bilgi eksiği söz konusu demektir. Bilgi eksikliği yoksa, o zaman da dindar muhafazakar bir iktidarın Müslüman olması halinde asla demokrasiyi kurmayacağı ön yargısı hiç kırılmamış demektir.

Kafa karışıklığı

Haberler darbe oldu şeklinde verilmiş olmasına rağmen, bu darbe çok şükür ki gerçekleşmedi. Yabancı yayın organlarının bir kısmından anladığımız kadarıyla epeyce üzülen olmuş. Ancak bundan daha önemli olan, darbecilerin bu yola girmelerine yol açan nedenlerin iktidarda aranmasıydı.

Bir tür, “ Yaptılar da, sor bir niye yaptılar...” şeklindeki bu tutum, kalkışmayı hoş gören bir ima taşıdı. Dolayısıyla da eleştiriler zalime değil, mağdura yöneldi. Ancak esas kafa karışıklığı darbeyi halkın engellemiş olmasıyla ortaya çıktı. Önce, tanklara karşı çıkan halkın sadece muhafazakarlar olduğu, dolayısıyla bunun da “demokrasi” açısından yetmez bir görüntü olduğu öne çıkarıldı. İnsanların tek derdi, darbeye karşı çıkmak değil, partilerini ya da cumhurbaşkanlarını korumak gibi bir hava yaratıldı. Kaldı ki sırf bu iki neden dahi, pekala demokrasinin savunulmasıyla ilişkilendirilebilir.

Sonra bakıldı ki, muhafazakar olarak tanımlanmayan insanlar da darbe karşıtı pozisyon aldılar, tüm siyasi partiler bir araya geldiler. Hal böyle olunca, gerçekten karşı çıkılması gereken bir durum olduğuna ancak ikna oldular. İkna olamayanlar ise, üç beş tankın önünde duran bir kaç kişiden söz etmeye devam ettiler.

Özeleştiri

Söz konusu, “anlamama” ya da “kasten başka türlü anlama” haline çok kızmak mümkün. Ancak dış basına ve yabancı ülkelere kızmak kolay da, bunun ülkeye bir yararı yok. İster kamuoylarının ön yargıları, ister karar alıcıların kasıtlı tutumları olarak bakılsın, sonuç itibarıyla bu duruma gelinmesinde Türkiye’nin de eksikleri olduğu unutulmamalı.

Başka ülkelerden Türkiye’ye bakanlar kendi yaşadıkları ülkenin parametrelerinden değerlendirme yaparlar. Dolayısıyla yabancı göz, Türkiye’yi bizim gördüğümüz gibi görmez; kendi toplumunun gözlüğüyle bakar. O halde Türkiye’den yapılacak kamu diplomasisinin de o bakışın görüntüsüne girecek yöntemlerle yapılması gerekir. Her toplumda, başka toplumları değerlendirmede kullanılan kodlar bulunur. Bazen bu kodlar, darbe girişimi ile otoriterleşme arasında bağ kurulmasına neden olsa bile, bunlar reddedilmesi yerine çözülmesi gereken kodlardır.

Dış dünyada yapılacak kamu diplomasisinin, o toplumun kodlarıyla yapılmasına ihtiyaç büyük. Beğensek de beğenmesek de, “aynı dil” içinden laf anlatınca anlaşılması mümkün oluyor. Ancak belirtmek gerekir ki, kamuoyu tutumlarını sadece kamu diplomasisiyle değiştirmek kolay olmaz; diplomasi referansını devletinden alır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.