23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara17°C
  • İzmir10°C
  • Berlin4°C

DAHA İYİ BİR HAYAT

Nabi Yağcı

31 Ocak 2011 Pazartesi 12:03

“Daha iyi bir hayat, daha çok söz hakkı.”

Tunus’tan sonra Mısır halkını da ayağa kaldıran talebi böyle özetliyorum. Basit, basit olduğu ölçüde güçlü bir talep. Basit olduğu için kapsayıcı ve kucaklayıcı. Kapsayıcı ve kucaklayıcı olduğu için de güçlü. Gücü, çok insanî olmasından geliyor.

Mısır’a değmez yorumları tutmadı, Yasemin Devrimi despotik Mübarek rejimini de sallamaya başladı, hükümet düştü. Tunus’ta cezaevleri boşalıyor, İslamcı, solcu ve liberal tutukluların serbest kaldığı haberleri geliyor. Henüz herşey belirsiz ama belli olan şu ki, artık ABD’nin stratejik müttefiki despotik rejimlerin sonu geliyor. Halkın refah ve özgürlükçü daha iyi bir hayat istekleri önünde şiddet ve zulüm üstüne kurulu bu rejimler daha fazla ayakta kalamayacaklar. Herkes iyi biliyor, özellikle Mısır’da eğer Mübarek rejimi devrilirse Arap Yarımadası ve Ortadoğu’da dengeler kökten değişecek. Devrilmese bile klasik laf ama “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”.

Henüz ilk izlenimler ama, öyle görülüyor ki, eğer askerler yönetime el koymazlar, halkın taleplerine destek verir, onların yanında yer alırlarsa Tunus’da El Nahda, Mısır’da Müslüman Kardeşler gibi siyasi hareketlerin iktidar ortağı olmalarını önlemek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Demokratik parlamentarizm çerçevesinde, Batıcı olmayan ama Batı’ya açık yeni dengelerin oluşması mümkün olabilir.

“İslâm’da demokrasi olmaz” diyen Batılı şablon da, Müslüman halkların demokrasi talebi karşısında parçalanıyor. Batı önyargılarıyla yüzleşmek zorunda. Şimdi de tersine, ortalıktaki kaosu gerekçe göstererek “bu ülkeler için demokrasi tehlikelidir, olmamalı” diyen tehlikeli yorumlar zuhur etmeye başladı. Batılı bankerler tatlı paraların, Arap dolarlarının geleceğinden kaygılılar.

Hayrettir.

Mısır ve Tunus’ta halk demokratik reformlar için “despotik laikçiliğe” karşı isyan ederken bizdeki “otoriter laikçiler” Yargı Reformu Yasası’na karşı taşlı sopalı sokak çağırısı yapıyorlar. Tarhan Erdem’in çok yerinde nitelemesiyle bu “Gafiller” kendileriyle birlikte radikal dinci bir siyasi hareketin bugünlerde sokağa dökülme çağrısı yaptığını bir düşünsünler, hayal etsinler bir, o zaman soyundukları rolün ne anlama geldiğini belki daha iyi fark edebilirler.

Yaklaşan seçimlerde birilerinin kaos ortamı yaratmak için provokasyonlara başvurma tehlikesinin olduğunu yazmıştım, hâlâ bu tehlikenin varlığından ciddi olarak kaygı duyuyorum. AK Parti’yi bu seçimlerde de sandıkta, yani demokratik yollarla yenemeyeceğini düşünenlerin kafasından hayra yorulamayacak kötü düşünceler geçebilir. 12 Eylül halkoylamasında tepe yapan kutuplaşmada ve hatta öncesinde Bayrak mitinglerinde “AKP gitsin de isterse darbe olsun” diyenlerin varlığını unutmayalım.

Ve ikincisi, bugünlerde dünya petrol ve silâh tekellerinin, finans baronlarının Arap âlemindeki gelişmelerden paniğe kapılıp “Bu ülkelerde demokrasi lükstür” diyerek kırmızı düğmeye basmaları ihtimalini de akıldan çıkarmamalı. Ve üçüncüsü, Türkiye de içinde bu ülkelerin tipolojilerinde devletin “laikçi ve askerci” iki ana direğe dayandığını da unutmamalı...

Batı âlemi nasıl İslâm dini ve İslâm âlemiyle yüzleşmek zorundaysa bizler onlardan daha çok bu yüzleşme sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülke olarak kendimizle yüzleşmek demektir bu.

Din ve İslâm’la ilgili Kemalist önyargılar Türkiye’nin ileri demokrasiye varmasının önündeki en ciddi engel. Bu kapının eşiğine gelip dayandığımız bütün kıyamet alametleriyle birlikte (bakınız Ergenekon davaları) kendini duyuruyor.

Fakat önyargılar tek taraflı oluşmaz.

Tarihsel bir gelişmenin yarattığı takıntılardan söz ediyorsak, siyasi İslâm’ın da “demokrasi ve özgürlükler” konusunda kendisiyle yüzleşme sorumluluğu var. Bu yönde Müslüman entelektüel çevrelerde ciddi çabaların olduğunu da görüyorum. Bu çabaları çok değerli buluyorum, yalnız önyargılarla yüzleşme açısından değil dünyanın da aradığı yeni manevi ve ahlaki değerleri özgürlükler manzumesi içinde arama açısından...

Tunus ve Mısır’da yükselen halk hareketleri AKP üzerinde yeniden düşünmeye davet edicidir. Gelecek yazımda “Muhafazakâr demokratlar” üstüne gözlemlerimi aktarmayı tamamlayacak ve sonraki yazılarımda gözlemlerimden daha genel sonuçlara doğru düşüncelerimi okurlarımla paylaşmayı sürdüreceğim.

Daha iyi bir hayat için...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.