ÇÖZÜME EVET!
Ferhat Kentel
06 Nisan 2013 Cumartesi 07:32
Hiçbir kimlik olduğu yerde durmuyor. Kimliklerin içindeki kavgalar kimliklerin yapısını değiştiriyor. Kimlikler arasındaki “ittifaklar” da hiçbir zaman sabit kalmıyor. Kuşkusuz bu her zaman her yerde böyle. Ama şu günlerde Türkiye’de yaşanan ortam, sürekli hareket hâlinde olan, yeni uzlaşmalar, yeni kavgalar yaratan bir ortam...
Aslında “şu günler” dediğimiz zaman diliminin içine giderek daha hızlı bir şekilde yeni zihin açılımları, yeni umutlar giriyor. Kutuplaşmalar şekil değiştiriyor. Düne kadar karşı karşıya duran güçler yan yana; yan yana duranlar ise karşı karşıya geliyor.
Ve aslında olup biten şey gayet anlamlı ve her şey yerli yerine oturuyor; normalleşiyor.
En basit ifadesiyle, Türkiye’nin iki devlet partisi, olması gerektiği gibi, eşyanın tabiatına uygun olarak, CHP ve MHP, nihayet yan yana geliyorlar; ve Türkiye toplumunun devlet karşısında şimdiye kadar ötekileştirilmiş olan iki kesimi Kürtler ve Müslümanlar da yan yana geliyorlar. Çünkü, şimdiye kadar “bana vurmayan devlet bin yaşasın” mantığıyla birbirinin sesini duymayan insanlar nihayet birbirlerini duydular.
O kadar fazla çığlık koptu ki, artık duymamak, hissetmemek, uyanmamak mümkün değildi...
Ve bu uyanma hâli, şimdiye kadar görülmemiş, duyulmamış derecede başka hissedişlerin de yolunu açacak. Sadece ses çıkarıp, yollara düşenlerin değil, sesleri doğru dürüst çıkamayanları da hissedebilmemizin imkânı doğacak.
Hiçbir şeyin sadece bir kere talep etmekle gerçekleşmediğini, her şeyi istemenin aslında doğru dürüst istemek bile olmadığını giderek daha fazla tecrübe olarak aklımıza yazıyoruz.
Yavaş yavaştan koşar adıma
Ama o hiç olmuyormuş gibi sürüncemede kalanlar, o yavaş yavaş olanlar, bugün giderek daha hızlı olmaya başlıyorlar. Ve bu oluş hâli ya da artık barışın bu kadar “normal” hâle gelmesi karşısında “barış”tan korkanlar, dillerinden kan damlayanlar ne kadar da “yabancı”, ne kadar da “absürd”, ne kadar da “komik” kalıyorlar...
Bugün artık Kürt meselesinde savaş sona ererken, “çözüm”ü daha somut olarak düşünebilir hâle geliyoruz. Kürt meselesinde Kürtlerin kendilerini bu memleketin “gerçek” vatandaşı gibi hissedebilmeleri, Türklerin Kürtlerle “helalleşebilmeleri” için “Çözüme evet!” demenin vakti geldi...
Bir yanda “âkil insanlar” vasıtasıyla, Doğu Ergil’in tabiriyle toplumda “barışın mayalanması” için çabalar başlarken, diğer yandan da en azından onlar kadar önemli bir başka girişim “çözüm için maya” çalacak...
Çok farklı inanç gruplarından, siyasal kesimlerden, sivil toplum kuruluşlarından ve çeşitli mesleklerden bireylerden oluşan “Çözüme Evet Koalisyonu” bugün, yani 6 nisan cumartesi günü saat 11:00’de İstanbul’da, Taksim Hill Oteli’nde bir basın toplantısı yapacak.
Ve şu ortak deklarasyonu kamuoyuna sunacak:
“ÇÖZÜME EVET!
Çatışmaların sona ermesi ve diyalog sürecinin gelişmesi politik açıdan kimin işine yarar diye bir soru sormuyoruz.
Çatışmaların sona ermesi, öncelikle, gençlerin yaşamaya devam etmesi anlamına gelir.
Ölümlerin durması anlamına gelir.
Ölümlerin son bulması... En önemlisi bu.
Sorunun muhataplarının konuşmaya başlaması... En önemlisi bu.
Bu yüzden, çözüm için atılan adımları desteklemek ve çözüme engel olmak isteyenlere, ‘Hayır, bizler bu topraklarda yaşayan milyonlarca insan, çözümden yanayız’ diyebilmek için yola koyuluyoruz.
Çözümü savunan milyonların sesi olmak için hep beraber harekete geçiyoruz.
Herkesin ve tüm kimliklerin ortak geleceğinin eşitlik içinde inşası açısından bu can alıcı meselenin çözümüne katkı sağlamanın insanlık borcu olduğuna inanıyoruz.”
Ancak vurmanın, ölmenin, öldürmenin zamanında yaşayabilenlerin tersine, evet, artık bizim de elimizi taşın altına sokmamızın zamanı geldi. Savaş çok uzun sürdü, çok hastalandık. Evet, birileri hâlâ hasta kalmakta inat ediyorlar. Ama “iyileşebiliriz, iyileşmemiz lâzım” diyen bizler çoğaldık ve bunu göstermemiz gerekiyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.