22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

ÇÖZÜMDE TOPLUMSAL ZEMİN

Ali Bayramoğlu

11 Kasım 2014 Salı 11:08

Çözüm süreci tartışmaları siyasi dengeler ve atışmalara kilitlenmiş durumda.

Peki bunun altında yatan toplumsal zemin ne?

Biliyoruz ki, Kürt sorunu bu açıdan yıllar içinde hızla kabuk değiştirdi. Hem Kürt kesimi hem Türk kamuoyu açısından iki yönlü ve farklı bir toplumsal nitelik kazandı.

Şunlar bizce önemli:

1. AK Parti döneminde yapılan reformların da etkisiyle, Kürt sorununun çözümüne yönelik ortaya atılan Güneydoğu merkezli çözüm formüllerinin taşıyıcıları, PKK kadar, hatta ondan daha çok mitinglerle, bildirilerle, üniversite ve sokaktaki eylemlerle bölgenin siyasi partileri, sivil örgütleri, aydınları ve toplumsal kesimleri oldu.

2. Bu toplumsallaşma eğilimi, dar anlamda bir siyasileşme eğilimiyle de iç içe girdi, onun tarafından şekillendi.

3. Özgürlük alanının genişlemesi Türkiye'den demokrasi talebinde bulunan Kürt siyasetinin kendi içinde çoğulculaşmasına, demokratikleşmesine kapı açmadı. Adeta çatışma sonrası bir iktidar restorasyonu aşaması yaşandı ve bu aşamada Kürt siyasi alanı kendi içinde daha otoriter bir yapı üretti.

Ortada bu üç halin yarattığı iki önemli sonuç var:

İlki Türk kamuoyunun, Güneydoğu meselesinin devletin yıllarca anlattığı öyküden farklı olduğunu görmesi, meselenin arkasında bir örgütten çok Kürt kökenlilerin istekleri ve politikaları olduğunu fark etmesidir. Bu, Kürt taleplerinin toplumsal gruplar tarafından taşınmasının ve bunun şeffaflaşmasının bir sonucudur.

İkinci sonuç ise şudur: Toplumsallaşmayı yönlendiren otoriter Kürt politik yapısıdır. Bu çerçevede Kürt kamuoyu Öcalan merkezli formülleri toplumsallaştırırken, otoriter yapıyı ve zihniyeti pekiştiren, doğallaştıran bir hatla temas içinde olabilmektedir. Siyasi nitelikli formüllerin nihai talep olarak tekrarlanması, yayılması ve içselleşmesi çerçevesinde bu talepler, Kürtlük merkezli bir dalga üretmektedir. Tüm Türkiyelilik iddialarına rağmen tarih milletler arası bir mücadele olarak algılanmakta, Kürt resmi tarihi ve sembolleri, 'öteki' ve 'ötekine öfke' üzerinden yeniden üretilmektedir.

Güneydoğu açısından bakıldığında aslında, ortada yukarıda vurguladığımız toplumsallaşma unsuruyla iç içe, çarpıcı başka bir durum daha bulunmaktadır.

Bunu şöyle tarif edebiliriz: Yaşanan çatışmaların ürettiği deneyim ve acının kaotik de olsa kimi sonuçları kentsel yapıların değişmesine, birey fikrinin pekişmesine, Güneydoğu'da özellikle Diyarbakır'da toplumsal ve kültürel bir çoğulculuğun oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Bu çoğulcu yapı ne var ki tekçi ve ona tekabül etmeyen bir siyasi yapı tarafından kuşatılmış durumda.

Bu çelişkiyi ayakta tutan, mağdurluk ve haklılıktan yola çıkan, kendisini bu terimlerle doğrulayan 'milliyetçilik', en azından 'millilik' fikridir...

Kimlik içinde toplumsal çoğulculuk üredikçe, kimlik politikalarının denetimine yönelik rekabetin yoğunlaşması ve siyasetin toplumsalı tahakküm altına alması bu milliyetçiliği kendi içinden besleyen bir manivela oluşturuyor.

İşte size bir arka plan öyküsü...

Siyasi adımlar bu zemin üzerinde yükselmektedir ve zemine oranla hayat bulacaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.