22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara12°C
  • İzmir15°C
  • Berlin2°C

ÇÖZÜM SÜRECİNDE NEREYE GELDİK?

Ali Bayramoğlu

04 Mart 2015 Çarşamba 04:35

Hükümetin ve HDP’nin açıklamalarına bakarsak olduğumuz yerde sayıyoruz.

Hükümet müzakare kelimesini telaffuzdan özellikle kaçınıyor. Başbakan televizyonlarda “taraf” demekten bile çekiniyor. Çözüm sürecini salt silah bırakmaya endeksleyen açıklamalar AK Parti'de her düzeyde tekrar ediliyor.

Kandil ve HDP ise hükümetin atacağı adımları öne çekiyor ve 10 maddelik taslağın silah bırakmanın ön koşulu olduğunu ima ediyor. Eşanlı adımlar fikrini ifade etmekten kaçınıyor.

Taraflar 10 maddelik metnin kendisinden, anlamından, ifade ettiklerinden çok, bu metin son haline gelirken kimin geri adım attığını tartışıyorlar.

AK Parti önüne gelen metnin yüzde 60’ını değiştirdiğini, Kandil’in İmralı’ya rağmen sorun çıkardığını söylüyor. HDP ise hükümetin bu metni onaylamaya aylardır yaklaşmadığını, sorunun buradan kaynaklandığını, şimdi bu noktaya geri adım atarak geldiğini vurguluyor. Tarafların görüşlerini keskin biçimde savunan yorumcular da bu tartışmayı körüklüyor.

Bu tablo Cumartesi günü ortaya çıkan manzarayla uyumlu değildir.

Nitekim bu görüntünün oluşmasında en büyük faktör sanırız “içe dönük siyaset”, “tarafların kendi içine konuşması”, hatta “somut ya da muhtemel iç tartışması”dır...

Şöyle söyleyelim:

Hükümet, seçimlere doğru taviz vermiş, müzakere fikrini kabul etmiş bir görüntü vermek istemiyor. Bunu hem kendi kitlesi açısından, hem MHP gibi siyasi partilerin iddiaları karşısında yapıyor. Ve resmi açıklamalarda söz konusu 10 madde sanki ortada yokmuş, bu maddelerin varlığı sıradan bir gelişmeymiş gibi davranmayı tercih ediyor.

Kürt Hareketi de, Dolmabahçe’nin bir silah bırakma ilanı gibi anlaşılmasını, üzerinde tek taraflı böyle bir baskı olmasını istemiyor. Ve Kandil’den HDP’ye söylemde çıtayı yükseltiyor, gerginlik dilini muhafaza ediyor.

Güvensizlik sürüyor buna şüphe yok...

Belirsizlik de sürüyor, zira bu 10 maddenin altının nasıl doldurulacağı henüz belli değil...

Ancak, Dolmabahçe’deki gelişmelerin işaret ettiği “büyük resim” bu değildir.

Cumartesi günü okunan 10 maddelik metin, çözüm sürecinin yeni, temel, hatta ilk kurucu unsurudur. Nelerin yapılması gerektiği, kalıcı çözümü sağlayacak mutabakat konularının neler olduğu, tarafların konuşma ve görüşmelerinin bu istikametteki çerçevesini kamuoyuna deklare etmiştir. Altını çizelim: Bu 10 madde esas olarak Öcalan’ın hazırladığı yol haritası üzerinden şekillenmiştir.

Bu tablo üç hususa işaret eder:

1. Sorunun iki tarafı olduğu tescil edilmiştir.

2. Bu çerçevede çözüm sürecinin müzakereler üzerinden yürüyeceği ifade edilmiştir.

3. Sürecin işleyişi açısından, silahların bırakılması ile (vatandaşlık tanımından öz yönetime kadar) Kürt meselesinde atılacak adımlar arasında paralellik bulunduğu tespit edilmiştir.

Ve bunların hepsi beraber, dün de söylediğim gibi, “büyük bir çözüm yürüyüşünün somut başlangıcına gönderme yapmaktadır.

2013 Baharı ile 2015 Baharı arasındaki temel fark budur.

Şüphe yok, bundan sonra da bu süreç iniş çıkışlar, tıkanıklıklar yaşayacaktır.

Ancak esas bir eşiğin aşılmasıdır, yeni bir tabunun kırılmasıdır...

Bu konuda toplumun da sessiz desteğiyle yol alınmaktadır.

Bunu Haziran seçimlerinin önemli ölçüde kanıtlayacağını sanıyorum.

Gelinen nokta, taraflar çatışma dilini abartmazlarsa, HDP Batı seçmenini korkutacak bir tavır takınmazsa, İç Güvenlik Yasası’nda kimi maddeler konusunda düzeltmeler yapılabilirse, önümüzdeki seçimlerde AK Parti’ye de HDP’ye de büyük fayda sağlayacaktır.

Bu durumda çözüm süreci hem topluma hem siyasi alana yayılacak ve anayasa tartışmaları üzerinden de götürülecektir.

Son durum budur.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.