ÇÖZÜM SÜRECİNDE KRİTİK GÜNLER
Serpil Çevikcan
12 Şubat 2014 Çarşamba 08:50
Anlaşılan o ki çözüm sürecinde hassas bir dönemden geçiyoruz.
BDP-HDP cephesinden gelen ve giderek yoğunlaşan, “yasal zemin” taleplerinin ardından, son uyarı İmralı’dan, Abdullah Öcalan’dan geldi.
Öcalan; Pervin Buldan, İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyetle yaptığı son görüşmede, çözüm sürecinde gelinen noktada, iktidarın sadece kendi güvenliğini sağlamaya dönük, tek taraflı paketler hazırladığını, bunun bir provokasyon olduğunu öne sürdü.
“Lazım olan, toplumsal sözleşme güvencesiyle yürüyecek bir demokratikleşmedir. Hükümet, seçim bahanesine sığınarak meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savrulmaktadır. Bu tutumunu acilen değiştirmemesi durumunda sürecin bitmesinin en önemli sorumlusu olacaktır. Bunun için acilen müzakere heyetleri oluşturulmalı ve demokratik sözleşme hukuku esas alınmalıdır” dedi.
Dün Meclis’te konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da dozu biraz daha artırarak sürecin, “koptu-kopacak” bir noktaya geldiğini belirtti.
Çözüm sürecinin güvenliğiyle ilgili tek bir yasa bile çıkarılmadığını belirten Demirtaş, “Aylardır söylüyoruz. Çözüm süreci koptu kopacak. Sabırlar taştı. ‘Barışı getireceğiz’ dedin. ‘Biz, 21 Mart’taki bildirinin arkasındayız’ dedin. Peki 1 yıldır gerilla sınır dışında bekliyor. Bunlar sonsuza kadar orada mı duracak? 16 defa İmralı’ya gitmişiz hani bunun yasası? ‘Müzakere edeceğiz’ demişsiniz, hani bunun yasası? Hükümetin derdi seçimleri geçirmek” dedi.
Konuyla ilgili koridorlardan yansıyan bilgiler de, 30 Mart seçimlerine kadar hükümetin atacağı en küçük bir adımın bile aslında sürece çok derin bir nefes aldırabileceği yönünde.
“Acil” randevular
“Süreç seçimi görmeyebilir” gibi hiç temenni etmediğimiz bir sonu işaret eden değerlendirmelerin, bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğunu ilan eden hükümeti, başka bir koldan sıkıştırmaya dönük baskı politikasının unsuru olduğuna kuşku yok.
Hükümetten seçim öncesi adım atmasını bekleyen İmralı ve Kandil’in, “AKP, bizim de verdiğimiz krediyle bu seçimden de güçlü çıkarsa ve buna rağmen seçim sonrasında taleplerimiz karşılanmazsa...” hesabıyla şimdiden tedbirini aldığını da rahatlıkla söylemek mümkün.
Bununla beraber süreçte alarm veren bir noktaya gelindiği de muhakkak.
Bu tablo içinde, yarın Meclis’te önemli bir basın toplantısı düzenlenecek. BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, Toplumsal Barış Yasası tekliflerini kamuoyuna açıklayacak. Ardından Adalet Bakanlığı’na iletecekler.
BDP’nin İmralı ve Kandil’le temas halindeki isimleri önceki gün itibarıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan, “acil” randevu istediler.
“Acil”in nedeni, İmralı’da yapılan son görüşmenin havası ve önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulu’na gelmesi beklenen demokratikleşme paketinin içine yerleştirilmesi talep edilen bazı düzenlemeler.
Dün konuştuğum BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın, önümüzdeki 10 günün önemi konusundaki sözleri de buna işaret ediyordu. Buldan’ın değerlendirmelerini özetle şöyle aktarabilirim:
“Yeşil ışık istiyoruz”
“Basın toplantımızda çözüm sürecinin bir yıldır kat ettiği aşamayı anlatacağız. Hem kendi cephemizden neleri yaptık, neleri yapamadık hem de hükümet cephesindeki eksiklikler. Toplumsal Barış Yasası’nı da kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Çünkü demokratikleşme paketi çözüm sürecine derman olacak nitelikte olmadı, kenarından bile geçmiyor. Bu yasa çalışmamızı kamuoyu ile paylaşır paylaşmaz, perşembe günü Adalet Bakanlığı’na ileteceğiz. Acil yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Sayın Öcalan’la görüşmeler hâlâ yasadışı olarak yapılıyor. Demokratik yasal sözleşmeye ihtiyaç var. Son yaptığımız görüşmede sayın Öcalan’ın da üzerinde durduğu konu. Hepsini kapsayan bir yasa metni hazırladık. Sürecin başından beri üç aşamalı bir yol haritasından bahsettik. Bu yol haritası ne yazık ki hayata geçmedi. Gerillanın geri çekiliş sürecinden başlayan ve bugüne kadar devam eden süreç içinde yasal zeminlerin, hukuki çerçevelerin oluşması gerektiğini söylüyorduk, bunlar olmadı. İmralı’da, Kandil’deki görüşmeler hep yasadışı. Bütün bunları içine alıp, yasal zemine oturtabilecek bir dizi düzenleme hazırladık. Yine hükümet tarafından atılması gereken adımlar var. Hasta tutuklular meselesi, TMK’nın tamamıyla kaldırılması gibi. Demokratikleşme paketi ile yapılan TMK’nın sadece 10. maddesinin kaldırılması. Barış sürecinde TMK’nın varlığını hâlâ sürdürüyor olması zaten çok büyük bir problem. Yasa metnimizde bunun tamamıyla kaldırılmasına dönük maddeler var. TCK’da bazı maddelerde değişiklikler var. Bütün bunları perşembe günü kamuoyu ile paylaşacağız. Aynı zamanda İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve sayın Beşir Atalay’dan bir görüşme talep ettik. Bu bir-iki gün içinde bir görüşme yapabilirsek bunları aktaracağız ve İmralı’da yaptığımız son görüşmemizin detaylarını aktaracağız bakanlara. Adada yaptığımız son görüşme gergindi doğrusu. Bu gerginliği hükümetle görüşmemiz gerekiyor. Adım atılmıyor, çıkarılan paketlerde bir şey yok, yasal zemin yok, yasal sözleşme yok, bir metin yok, bu metinin altında bizim imzalarımız yok. Bunların hepsi konuşuldu İmralı’da. Bunları bakanlarla konuşup bir yeşil ışık almak istiyoruz. Seçime kadar hükümetin mutlaka bir adım atması gerektiğini söyleyeceğiz kendilerine. Ben, bu görüşmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca seçim öncesi İmralı’da muhtemelen bir görüşme daha yapacağız sayın Öcalan’la. Bu görüşmenin de artık çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü son görüşmemiz çok gergin geçti. Demokratikleşme paketinin içine konulabilecek, yaptığımız görüşmelerin yasal çerçeveye oturtulmasına dönük bir düzenleme bile çok büyük bir adımdır bizim için. Meclis’e bu yönde bir teklif sunulması bile bizim için bir yeşil ışıktır. Bu hafta içinde bütün temaslarımızı tamamlamamız gerekiyor.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.