22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır8°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Berlin0°C

ÇÖZÜM SÜRECİ SÜRÜM 3.0

Kadri Gürsel

13 Kasım 2014 Perşembe 04:41

Londra’da yayımlanan The Independent’ın dünkü manşetinde, Birleşik Krallık gazeteciliğinin en büyüklerinden Patrick Cockburn’ün KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’la Kandil’de yaptığı röportaj vardı.

Başlıkta “Kobani’yi kurtaracağız” yazıyordu. Bayık’tan yapılan bu alıntı, üst başlıkta “İslamcılara meydan okuyan bir mesaj” diye takdim edilmişti.

En ilginç ve anlamlısı ise Independent’a göre Bayık’ın kim olduğu ve ne yaptığıydı...

Bayık aynı üst başlıkta, “IŞİD’e karşı savaşı yöneten Kürt komutan” olarak tanıtılıyordu.

Farka dikkat ediniz: Musul’un düşmesinden önce olsa Bayık, Ankara’yla olan kavgası ile tanımlanırdı... Ama şimdi, bölge ve dünya için bir numaralı güvenlik tehdidi olarak görülen IŞİD’e karşı verdiği mücadeleyle tanımlanıyor.

IŞİD’e karşı savaşta oynadıkları etkin rol nispetinde Bayık ve örgütü hakkındaki algıda olumlu bir sıçrama meydana geldiği aşikar.

Varsayılan algı ve zihin kalıplarının darmadağın olduğu ilginç zamanlardan geçiyoruz.

Bir örnek de satır aralarından: Cockburn, Kobani üzerindeki savaş uçaklarının IŞİD hedeflerine yönlendirilmesi için buradaki Kürtlerin ABD Hava Kuvvetleri’yle doğrudan temas içinde olduklarını Bayık’ın kendisine teyit ettiğini yazıyor. Bayık, “Temas olmasa ya da alanda koordinatları verecek kimse bulunmasa ABD silah ve mühimmat yollayamaz veya havadan bombalayamazdı” demiş.

Satır aralarında kaybolacak bir ayrıntı değil ve anlamı büyük.

ABD 2011’in sonunda terk ettiği bölgeye IŞİD tehdidi yüzünden geri dönmek zorunda kalıyor ama bu kez çok ilginç bir fiili müttefiki var: Resmi planda PYD; gerçekte ise terör örgütleri listesindeki PKK.

NATO üyesi Türkiye ise IŞİD karşıtı koalisyonda yer almıyor. Dolayısıyla bu savaşta ABD’nin müttefiki değil. Ankara sadece gönülsüz bir işbirliği yapıyor; o da ağır baskı altına girer ya da fiili bir durum ile yüz yüze kalırsa...

ABD’nin bölgeye askeri giriş ve çıkışları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile PKK arasındaki mücadele ve bunun yanı sıra “barış ve çözüm süreçleri” üzerinde tayin edici roller oynamıştır.

1991’deki Körfez Savaşı’nda ABD bölgeye girdi ve “kuzey Irak”ta doğan “otorite boşluğu” PKK’ya yaradı.

1999’da başlayan tek yanlı PKK ateşkesini ABD’nin Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etmesine borçluyduk.

2003’te ABD’nin bölgeye yeniden gireceği belli olmuştu. Türkiye 1 Mart 2003 tezkeresine “Evet” demeyi beceremediği için kendisini denklemin dışında buldu. PKK kendisine geçen avantajı 2004’te ateşkesi bozup yeni bir çatışma dönemini başlatarak kullandı.

“Kürt açılımı”nın ilk işaretleri 2008’in kışında alınmıştır çünkü ABD’nin bölgeden 2011’in sonunda çıkacağı bu dönemde kesinleşmiştir. 2009’daki ilk açılım dış dinamiğin ürünüdür. Türkiye’nin ABD işgali sonrasında Irak’ın istikrarında yapıcı bir rol oynaması istenmiştir ama Ankara becerememiştir.

Fiilen 2012’nin sonunda başlayan yeni ateşkes ve çözüm süreci ise Ankara’nın Suriye’deki Kürt otonomisine verdiği yerli reaksiyondur. Fevkalade çekinilen Kürt sorunundaki bölgeselleşme, müzakere merkezine mahkum siyasi aktör Öcalan’ın oturtulduğu bu iç dinamikle yönetilmek istendi.

Kürt kantonlarının ortaya çıkması, Ankara’nın baştan sona yanlış Suriye politikasının sonucudur. Bu oluşumlara karşı Ankara’nın vekil unsurların desteğiyle de izlediği tecrit ve yıpratma politikası başka bir yanlıştı ve sonunda Kobani’de, Türkiye’deki süreci tehdit eden bir bumerang etkisinin doğmasına yol açtı.

ABD’nin bölgeye geri dönerken PKK’nın da onun fiili müttefiki olarak temayüz etmesinin önemli nedenlerinden biri Ankara’nın Suriye ve Suriye/Kürt politikasıdır.

Bu yeni durum Kandil’in aktörlüğünü bölge çapında tahkim edecek ve çözüm sürecini sadece Öcalan’la sürdürmeyi imkansızlaştıracaktır.

Dolayısıyla “çözüm süreci sürüm 2.0”ın miadı dolmuştur.

Şimdi “çözüm süreci sürüm 3.0”ı yazmak gerekiyor.

Türkiye’nin büyük meselesi bunu kimlerin nerede yazacağıdır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.