ÇÖZÜM SÜRECİ NEREYE DOĞRU?
Ali Bayramoğlu
20 Şubat 2015 Cuma 11:33
Çözüm sürecinde patinaj tekrar başladı.
2013 başı başlayan “ateşkes ve diyalog”, iniş çıkışlarla devam ediyor. Temel olarak silah yerine demokratikleşmenin derinleşmesi ve özellikle siyasetin önünün açılması “fikri” üzerine oturuyor.
Peki bu nasıl olacak?
2013’ten bu yana, daha doğrusu PKK’nın silahlı unsurlarını çekmekten vazgeçmesinden, 2013 sonbaharından bu yana, her geçen gün tarafların bu konudaki tanım ve beklentilerinin ne denli farklı olduğunu ortaya koydu.
Kobani gibi faktörler devreye girdikçe, diyalog derinleşip belirleyici adımlara doğru yaklaşıldıkça, bu fark kendisini iyice hissettiriyor.
Böyle olunca kritik anlarda çözüm sürecinin ana çelişkisi devreye giriyor ve patinaj başlıyor.
Ancak zaman şunu da gösterdi:
Her patinaj sonrası, yaşanan tıkanıklıkta, her gerginlikte, gerek Kürt hareketi gerek devlet yumuşama için azami gayreti gösteriyor. Kopuşu, geri dönüşü kimse istemiyor. Stratejiler, çıkarlar, hesaplar, en önemlisi her taraf için gelinen tarihi aşama böyle gerektiriyor.
Peki bu fasit daire nasıl aşılacak?
Fasit bir dairenin kırılabilmesi için hareket istikametinin değişmesi gerekir.
Bu da, tarafların konum ve tavır değişiklikleriyle, karşılıklı yaklaşma adımlarıyla mümkündür.
Becerilemeyen budur.
Tekrarda beis yok:
Hükümet çözüm sürecinden esas olarak silahlı mücadelenin terkedilmesi, silahı bırakacak olanların entegrasyonu ve genel demokratikleşmeyi anlıyor. Kürt sorununun Kürt siyasi hareketinin tekeline girmesine, bu hareketle Kürt sorununu görüşmeye özellikle karşı duruyor. Kürt hareketi hükümet için sadece silahların bırakılması açısından muhatap.
Kürt hareketi ise, kendisini bu sorunun ve Kürtlerin temsilcisi olarak tanımlıyor. Çözüm sürecinden de temel olarak “özerklik”, “ana dil”, “genel af” üçlüsünün müza- kere edilmesini anlıyor. Müzakeresiz silah bırakma ise bu cephede tasfiyeyle eşanlamlı algılanıyor.
Açıktır ki, Öcalan’ın 2013 Nevroz “konuşması” hükümetin demokratik siyaset, bu istikamette geleceğin belirsizliğini veri kabul eden, silahları koşulsuz çekme ilkesini benimsemiş görünen bir tondaydı.
Ancak o günden bugüne bölgesel kimi gelişmeler, Kürt hareketinin iç dengeleri, çözüm sürecinin oluşturduğu meşruiyet İmralı’nın asli tavrına geri dönmesine zemin hazırladı.
Bugün mesafe bu.
Bir süredir hükümete yakın kaynaklardan “silah bırakma an meselesi”, “Öcalan'dan Nevruz’da çağrı bekliyoruz” mesajları geliyor. Buna karşılık, Kürt cephesi Öcalan’ın silah bırakma çağrısının şartlı olduğunu ifade ediyor. Bu şartın Öcalan’ın müza- kere taslağının tartışılması ve 10 maddelik özetinin kamuoyuna ilan edilmesi olduğu biliniyor.
Bu tablo, söz konusu “mesafe”nin yeniden resmedilmesinden öte bir şey değildir.
Hükümetin “biz Öcalan’la anlaştık, sorun Kandil’de” beyanları, Kürt tarafının “hükümet Öcalan’a söz verdi, şimdi oyalıyor” açıklamaları, “Öcalan’ın devletin eline esir düştüğü” tarzı dışarlıklı yorumlar, “Kandil Öcalan’la hemfikir, Kandil ve HDP açıklamalarıyla Öcalan’ın pazarlık gücünü arttırıyor” iddiaları aslında, pozisyonu tahkim etme ve yerinde sayma siyasetinin işaretleri ve bunun etrafında tavırlar, yorumlarıdır.
Bununla birlikte tren yol alıyor.
Güvence tarafların çözüm sürecinin kopmaması istikametindeki iradeleridir.
Ve bu çerçevede bir ara yol bulunması beklenir. Bu, her şeyden önce Nevroz’da Öcalan’ın yapacağı siyaset fikrinin gücünü arttıracak bir açıklamadır. Hükümetin silahların çekilmesiyle eşanlı olarak, adını koymadan ya da arada tanımlayarak kimi görüşmeleri başlatması, gözlem komisyonlarının kurulmasıdır.
Çözüm süreci gerginliğiyle iç içe giren İç Güvenlik Paketi gibi pimi çekilmiş el bombalarının ortadan kaldırılması son derece önemli görünmektedir.
Zira esas “denge”, seçimlerden sonra kurulacaktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.