ÇÖZÜM SÜRECİ: MORALLER BOZULMAMALI…
Hüseyin Gülerce
26 Temmuz 2013 Cuma 08:37
Kürt meselesinin, Türkiye’nin demokratikleşmesi zemininde sulh yoluyla çözümü için başlatılan süreç için umutsuzluk aşılanması doğru değil. Hele “biz demedik mi, görürsünüz bu hamle fiyasko ile sonuçlanacak” türünden felaket tellallığı, bazılarında gizli bir sevinç emaresi gibi göze batıyor.
Tamam, muhalefet, çözüm sürecine, baştan beri, AK Parti’nin tökezlemesi için bir fırsat olarak bakıyor. İnisiyatifin PKK’da olduğu, hükümetin Öcalan’ın peşine takıldığı suçlaması her fırsatta dillendiriliyor. Aslında Türkiye için hayati bir meselenin iç politika malzemesi yapılması kabul edilebilir bir anlayış değil. Çözüm sürecinde moraller bozulmamalıdır. Daha en başta söylenen iki şey vardı.
Birincisi, çözüm sürecinin başarılı olmasını istemeyen içte-dışta güç odakları var. Kürt meselesinin kuvvet yoluyla değil, demokratikleşmeyi esas alan çözüm süreciyle halli, vesayet rejimine vurulacak en ağır darbedir. Çünkü ellerinde, AK Parti’nin önünü keserek statükoyu geri getirmek için sadece PKK terörü var. Şiddet ve terörden başka vesayet ağalarının malzemesi kalmadı. Gezi Parkı olaylarının devam ettirilme gayretleri, sadece bunu anlatır. Gezi dalgasından daha şiddetli bir PKK terör dalgasının eklenmesi, bugün onların tek hedefidir. Yine bizi çekemeyen, rakip gören, güçlenmemizden tedirgin olan komşularımız ve kendi eksenlerinde bir Türkiye arzulayan küresel güç odakları da, PKK terörünü kullanıyorlar. İsrail’den İran’a, Almanya’dan ABD’ye bizimle uğraşan çok devlet var…
İkincisi tek bir PKK olmadığı için muhatabınız değil, muhataplarınız var. Dolayısıyla çözüm süreci provokasyonlara, tuzaklara açık bir süreç. KCK- PKK-BDP çizgisinin güven vermeyen çıkışları, bir sürü atraksiyonu oluyor. Bundan sonra da olacak. Yok, Kürdistan toplantıları, yok çekilmeyi pazarlık konusu yapma… Bunlara şimdi bir de Kuzey Suriye’de yeni bir Kürt bölgesi inşası çabaları eklendi. Bir açıdan bakarsanız yandı gülüm keten helva… Ama en başta söylenen ve hükümetin de elden bırakmadığı/bırakamayacağı gibi bu süreç sabır istiyor, dayanma istiyor, temkin, tedbir, ihtiyat, teenni ile hareket istiyor. Öyle zamanlar gelecek ki, “kan kustuğumuz halde kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz” ikazını unuttuk mu? İşte o zamanlardan birinin içinden geçiyoruz.
Güneydoğu’da, Doğu’da yaşayan vatandaşlarımız bu sürece yüzde 90 oranında destek veriyorlar. 7 aydır şehit cenazesi gelmiyor, sınırlarda askerliğin huzur içinde geçmesi ne demektir, onu yaşayanlar bilir. Dağlara çıkartılan Kürt gençleri ölmüyor. 7 aydır anaların gözünden yaş akmıyor. Hükümeti eleştirelim, iyi niyetlerle “aman dikkat” diyelim. Ama suçlama ve üslup kaymasının kimseye faydası olmaz.
Hükümet, atacağı demokratikleşme adımları için PKK’nın çekilmesini kaale almamalıdır. Adımlar, yüzde bilmem kaç mı çekilmişler, bundan bağımsız olarak atılmalıdır. PKK ve onu himaye edenler, ayakta tutanlar, ondan istifade edenler çözüm sürecini alternatif devlet kurmak için bir fırsat olarak mı görüyor, görsünler… Madem Kürt meselesinin çözümü en başta milletimizin birlikte yaşama iradesinin gereğidir, madem hükümet bu konuda kararlıdır, inisiyatif hükümette olsun. Mesele bir pazarlık algısından çıkmış olsun. Böylece bölge halkının güveni ve gönlü daha iyi kazanılır, hem de kamuoyu, “Kürt meselesinin muhatabı PKK’dır” algısından kurtarılır. Kürt meselesi Türkiye’nin en önemli meselesidir. Çözüm sürecini desteklemede tereddüt yaşamamalıyız…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber