30 Nisan 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır20°C
  • Ankara15°C
  • İzmir16°C
  • Berlin13°C

ÇÖZÜM SÜRECİ BİTTİ Mİ?

Hilal Kaplan

09 Eylül 2013 Pazartesi 08:16

Geçtiğimiz hafta, KCK Eş Başkanı Cemil Bayık'ın yaptığı 'Devlet şu ana kadar bir adım atmadı. Çekilmeyi durduruyoruz' açıklaması tartışma yarattı.

BDP Eş Başkanı Demirtaş, anında bu sözleri tekzip etse de 'PKK sizi kandırıyor, onlarla barış olmaz' diyenlerle 'AKP sizi kandırıyor, onlarla barış olmaz' diyenler yine el ele verdi ve çözüm sürecinin iflas ettiğini ilan etti.

İçinde Cihan Haber Ajansı ve Anadolu Haber Ajansı'nın da olduğu bir basın ordusuna yapılan açıklamayla sınır dışına çekileceğini ilan eden PKK, ANF'ye verilen iki satırlık bir açıklamayla mı süreci sonlandıracaktı?

Öncelikle sürecin, PKK tarafında tartışmasız en öncelikli aktörünün Abdullah Öcalan olduğunu hatırlamakta fayda var. 21 Mart mektubuyla, PKK'yı silahları susturmaya da, sınır dışına çekilmeye de, silahın miadının dolduğuna da o ikna etti.

Üstelik Kongra Gel'in son olağan kongresindeki maddelerden birisinde, Öcalan'ın önemi ve karar alıcı rolü şöyle vurgulanıyordu:

'AKP tarafından sürecin sabote edilmesi veya sürecin giderek bir oyalama ve aldatma politikasına dönüştürülmesi durumunda Yönetimimizin Önder Abdullah Öcalan'ın duruşuna göre tutum geliştirmesi.'

Dolayısıyla, Bayık'ın, Öcalan'ı ezerek bu kararı vermesi mümkün değil. Ayrıca daha iki hafta önce Celalettin Can'a verdiği röportajda 'Silahlı mücadeleyi düşünmüyoruz, başka yollar var' diyen Bayık'ın, iki hafta sonra silahla tehdit eder hale gelmesi, taktiksel ama son kertede faydasız bir söylem değişikliği doğrusu...

Özetle, çekilme hakkında da süreç hakkında da kararı PKK üzerinde belirleyici olacak kişi Öcalan'dır. Eğer örgüt, bu noktada Öcalan'ın 'stratejik konumu' olmadığını kanıtlayacak bir yola girerse, o zaman gidişat değişebilir.

Bayık'ın açıklamalarıyla ilgili en temel sorun, mevcut durumda 'elinde silah' tutmasa bile, dilinde silah olması; ne kendini ne de örgütü silahsız siyasetin diline adapte edemediğini göstermektedir.

El Kaide'yle müzakere, T.C. ile savaş?

Geçtiğimiz hafta yine önemli ama gözden kaçan bir hadise yaşandı. Barzani'nin talebi üzerine bölgeye gidip incelemelerde bulunan ve KCK, BDP, YNK, KDP, Yekgirtî İslami ve Komela İslamî KDP-İ üyelerinden oluşan 9 kişilik komisyon heyetinin hazırladığı raporda 'Rojava'da katliam' iddiasının doğrulanmamasının ardından PKK, ilk kez PYD'yi, oldukça net bir dille eleştirdi. Müstear isimle Yeni Özgür Politika'ya yazan Duran Kalkan, şu eleştirileri getirdi:

'[PYD], çok savaşçı kesilmiş durumda ve her şeyi savaşla halletmek istiyor. Halbuki önce siyasal yaklaşım gerekli, siyasette derin ve geniş olmak gerekli. Ama sanki siyaset unutulmuş gibi. Herkesle ilişki içinde olmayı öngören bir hareket, şimdi neredeyse herkesle savaşır hale gelmiş durumda. Belli ki bunun düzeltilmesi gerekiyor.'

Ayrıca, PYD sadece bölgedeki Kürt oluşumları ezmekle değil, Nusra Cephesi'ne karşı yürüttüğü politika hakkında da uyarıldı:

'Karşıt olan herkese 'Çete' deyip geçmek fazla sonuç vermez. Deniyor ki, bu çete denenler El Nusra örgütüne aitler. Yine El Nusra örgütü de El Kaide'nin bir kolu. Bu durumda Rojava Kürtleri ve dolayısıyla tüm Kürtler El Kaide ile savaşa tutuşmuş oluyorlar. Hem de seferberlik düzeyinde! Halbuki bizim bildiğimize göre hiçbir parçada Kürtlerin El Kaide ile savaş yapma kararı yok. El Kaide'ye 'Çete' de demiyorlar. Ayrıca Rojava da dahil hiçbir yerde şu koşullarda Kürtlerin El Kaide ile savaştan kazançlı çıkması mümkün değil.'

Aylardır sıcak çatışmaların sürdüğü bir ortamda Nusra'ya çete denmemesini ve siyasetle çözüm bulunmasını öneren PKK'nın, üstelik PYD lideri Müslim Ankara'da ofis açma isteğinden bahsederken, kendi örgütünü Türkiye'ye karşı savaşmaya yönlendirmesi anlaşılır veya tutarlı mıdır? Karar sizin...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.