20 Nisan 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara11°C
  • İzmir14°C
  • Berlin5°C

CORONA DERSLERİ

Bayram Bozyel

31 Mart 2020 Salı 11:25

Coronavirüs salgınından hareketle insanlık halleri üzerine üç yazı yazdım. Bu konuları yazmak için bundan daha uygun bir zaman olamazdı. Şimdi yaşanmakta olan felaketi doğrudan ele almak istiyorum.

Corona virisü salgınının Çin’in Wuhan kentinde yayılmaya başladığı dönemde Türk basınında çıkan yorumları hatırlıyorum. Çin halkının yarasa vb. yabani hayvan eti yediğine ilişkin aşağılayıcı yorumlardan, oradaki yaşamın ilkelliğine dair zırva, ırkçı ve üstenci açıklamalardan geçilmiyordu. Batılı ülkeler, coronavirüs salgınının sınırlarından geçemeyeceğinden emin, fildişi kulelerinde rehavet içinde olayı seyretmekle yetiniyordu.

Ancak bir an için, o göklere çıkardıkları küresel bir dünyada yaşadıkları gerçeğini unutmuşlardı. Küreselleşme sınırları ve mesafeleri kaldırarak, her şey ama her şey için müthiş bir hızla serbest dolaşımı mümkün kılmamış mıydı? Tabii ki corona virüsün de söz konusu hızlı dolaşım yasasından muaf kalması düşünülemezdi. Pekin’den kalkıp Abu Dabi ve Paris aktarmalı Newyork’a giden bir yolcu uçağı, corona salgınının bir günde dört kıtaya yayılması için yetip artıyordu bile.

Coronavirisün en ayırt edici özelliği onun çok hızlı bir yayılım ve bulaşıcı potansiyeline sahip olması. Daha şimdiden 180 ülkeye yayılmış durumda ve bulaştığı insan sayısının bir milyona ulaşması an meselesi. Ölüm sayısı ise bu satırların yazıldığı saatlerde 40 binlere dayandı ve bu sayı her geçen gün geometrik bir artış gösteriyor.

Corona salgını yer küreye bulaşarak bütün insanlığı tehdit ediyor. Ancak paradoksal bir biçimde her bir ülke sınırlarının arakasına kapanarak bu salgınla baş etmeye çalışıyor. Salgının yayılımını engellemek için sınırlar geçişlere kapanıyor, ülkeden ülkeye uçuşlar sınırlandırılıyor. Dahası şehirler birbirinden izole edilerek insanların evlerinden çıkmaması için sıkı tedbirler devreye sokuluyor. Son olarak dünyanın birçok yerinde olağanüstü hal ilan edildi ve sokağa çıkma yasağı getirildi.

Yine de salgının bulaştığı insan sayısı günden güne artış içinde. İtalya ve İspanya gibi ülkelerde iş neredeyse kontrolden çıkmış durumda. Bu ülkelerin sağlık sistemleri felç olmuş, hastahaneler virüsün bulaştığı hastaları tedavi etmeye yetişemiyor. Salgının hızlı yayılmasından ve hastaların yığılmasından dolayı, sağlık kuruluşlarında genç vakaalara öncelik verme adına, yaşlı hastaların tedavilerini kesme gibi trajik durumlar yaşanıyor.

Corona virüsü bütün dünyanın üzerine çökmüş bir kâbusu andırıyor. Sağlık sistemlerinin tıkandığı, insanların dünya genelinde evlere kapandığı, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, ekonomik faaliyetlerin durduğu böyle bir felaket insanlık için yeni sayılır. Bu nedenle siyasi iktidarlar şaşkınlık içinde, insanlar panik halinde marketlere saldırıyor, toplumsal düzenin sürdürülmesi giderek zorlaşıyor.

Gelinen aşamada küresel sistem ve onu sembolize eden kurumların tümü çökmüştür.

Günümüz uygarlığını karakterize eden uluslar üstü kurumların esamisi bile okunmuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bazı açıklamalar dışında; BM, G 20, AB gibi uluslararası kurumlardan ses seda yok. Olağanüstü ve zor bir dönemden geçmekte olan İtalya ve İspanya’nın onca çığlıkları ve yardım taleplerine AB’nin verdiği tek bir yanıt yok. Söz konusu zafiyetlerinden dolayı AB’nin geleceği tartışılır hale gelmeye başladı.

İçinde bulunduğumuz süreç, aynı zamanda farklı ülke ve liderlerin bu salgına gösterdikleri tepki bakımından önemli dersler içeriyor. İran’ın dini liderleri, salgın il kez Kum kentinde görüldüğünde, akılcı ve bilimin gerektirdiği tedbirler almak yerine, kayıtsızlık ve ciddiyetten uzak bir tavırla sorunu göz ardı ederek büyük insani kayıplara, salgının İran’ın dört tarafına yayılmasına neden oldular. Benzer bir tavrı İngiltere başbakanı Boris Johnson gösterdi. Başbakan Johnson, toplumun Darwin’in doğal seçilim yasasına uygun bir şekilde salgını atlatmasını önerdi. Ona göre herhangi bir tedbir almaya gerek yoktu, zayıflar gidecek sağlamlar yaşamaya devam edecekti. Ancak çok geçemeden, ilahi bir tecelli sonucu virüs kendisine de bulaştı ve şimdi çok daha sıkı önlemler için uğraşıyor.

Trump’ın ilk tepkisi de ekonomik yapıyı coronavirüs salgınına karşı alınacak önlemlere tercih edeceğini açıklamak ve salgının yıkıcı sonuçlarını küçümsemek oldu. Ne var ki bu hastalık şimdi ABD’de birçok eyaleti rehin almış, Newyork kenti virüsün bulaştığı vaka bakımından dünyada ilk sıraya çıkmış durumda. Trump, son yaptığı açıklamalarında salgından dolayı ABD’de 100-200 bin insanın ölme ihtimalinden söz ediyor.

İtalya’da da durumun bu noktaya ulaşmasında hükümetin ve toplumun sergilediği öngörüsüzlük, kayıtsızlık ve rehavetin pay büyük oldu.

Aksine bu kiriz iyi yöneten Singapur, Güney Kore, Hong Kong, Almanya gibi ülkeler ise zamanında ve kararlı bir biçimde tedbirler alarak salgının yayılımını belirli ölçüde sınırlandırmayı başardılar.

Coronavirüs salgını sadece sağlık alanında yol açtığı sarsıcı sonuçlar bakımından değil, daha şimdiden ekonomik, sosyal ve siyasal alanda ciddi sorunlara kapı aralamış, önemli toplumsal sorunları gündeme getirmiş görünüyor.

Birçok ülke haklı olarak önceliği virüsün yayılımını önlemeye dönük tedbirlere vermiş, bu çerçevede sıkı sosyal izolasyon ve sokağa çıkmama gibi önlemleri devreye koymuştur. Ancak bu durum eşzamanlı olarak ekonomik ve sosyal sorunlar üretiyor; ekonomik faaliyetler daralıyor, insanlar işinden oluyor, gelirden yoksun insanların geçim sorunu gündeme geliyor. Bu aşamada hem ekonomik çarkın devamını sağlamak hem de yoksul ve muhtaç kesimlerin yaşamını güvenceye almak büyük bir önem kazanıyor. Bu çerçevede her ülke bu krizi aşmak için değişik ekonomik ve sosyal paketler açıklıyorlar.

Corona felaketiyle baş etmek için başvurulan önlemlerden biri de kritik sektörlerin kamulaştırılması. Özellikle tıbbi, gıda ve diğer hayati sektörler konusunda yaygın kamulaştırma girişimleri söz konusu. Örneğin İngiltere başbakanı Boris Johnson 24’Mart’ta demiryollarının, İşçi Partisi’nin bile düşünemediği bir tedbirle, geçici olarak ulusallaştırıldığını ilan etti. Benzer tedbirler Fransa, ABD vb. ülkelerde de tartışılıyor. Son 40-50 yılda özelleştirme politikalarının bir furya haline geldiği düşünülürse, kamulaştırma ihtiyacının gündeme gelmesi geleceğin ekonomi politikaları bakımından yeni gelişmelere işaret sayılabilir.

Mevcut durumda Corona salgınında izlenmekte olan izolasyon uygulaması kaçınılmaz görünüyor. Sınırların kapanması, ülkeler arası uçuşların durdurulması, kentler arası gidiş gelişlerin sınırlandırılması, soka çıkmanın yaygınlaştırılması bu olağanüstü koşullarda zorunlu.

Ancak bu felaketin aşılması, felaketin yol açtığı hasarların giderilmesi ve olası yeni virüs vb. tehditlerle baş edilmesi ancak kapsamlı uluslararası bir dayanışma ile mümkündür.

Öte yandan dünya bu felaketle mücadele ededursun, entelektüel çevreler ve bilim insanları, insanlığın coronavirüs salgınından çıkartacağı dersler konusunu şimdiden tartışıyor.

Yaşamakta olduğumuz süreçten, insanlık daha çok içe kapanıp, daha otoriter sistemler üreterek mi çıkacak, ya da küresel düzeyde dayanışmanın esas alındığı, insani ve moral değerlerin yön verdiği yeni bir düzen mi oluşturulacak?

Konuya devam edeceğim…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.