ÇOCUKLARINIZ UTANACAK
Etyen Mahçupyan
17 Ocak 2017 Salı 10:34
Meclis’teki kavgalar artık kimseyi şaşırtmıyor. Türkiye karşıtlığını meslek edinmiş yabancı yayınlar bile bu olayları haberleştirmiyor ve ‘doğal bir durum’ olarak ele alıyorlar. Yani Türkiye’de siyasetin, siyasetçinin ve sosyalleşme kültürünün kalibresinin bu olduğunu varsayıyorlar. Bilinmesinde yarar var, yurt dışında yaptığımız çalışmalarda oryantalist bakışın beslendiği zemin din değil. Müslümanların kendi dinleri yüzünden ‘geri’ kaldığını söyleyenlerin sayısı çok az ve genelde cahil bir görüş olarak değerlendiriliyor. Ancak Müslümanların ‘geri’ bir toplumsal kültür yaratmış olduğunu, cehalete prim verdiğini, zihinsel sığlığı aşamadığını düşünenlerin oranı çok yüksek ve günümüzde oryantalizmin dayanağı da bu tespit.
***
Meclis’teki karşılıklı sözlü ve fiziksel saldırılar bu yargıyı güçlendiriyor. Söz konusu kavgaların yıl içinde ortalama on çalışma gününden birinde yaşandığına dair gözlemler, ‘konuşamama’ kültürünün Türkiye’de ne kadar doğallaştığını ortaya koyuyor. Konuşamayan insanlardan oluşan bir Meclis’in ve siyaset ortamının demokrasi üretemeyeceği ise aşikar… Dolayısıyla sadece Meclis’e bakarak bile Türkiye’de demokrasi kültürünün olmadığını ve bütün yetkileri tek elde toplayan bir önerinin nasıl yapılabildiğini anlamak mümkün.
Geçen hafta HDP Milletvekili Garo Paylan’ın konuşması sırasında yaşananlar bu durumun sıradan bir örneği. Paylan otoriterleşen yönetimler konusunda geçmişten örnekler veriyor ve gayrimüslimlerin neredeyse yok olma noktasında azalmalarını da buna bağlıyor. Mantıksal bağı kurmak zor değil: Otoriterleşme bizim ülkemizde her zaman bağnaz bir milliyetçilikle birlikte ortaya çıkıyor ve onunla besleniyor. Bu tür ortamların kimliksel ayrışma ve şeytanlaştırmayı kolaylaştırması sonucu bedeli ‘öteki’ kimlikler ödüyor.
***
Ancak konuşmanın bir yerinde, hazırun kürsüdeki kişiyi dinlemeye tahammül edemiyor ve onu engellemek üzere sözlü sataşmalara başlıyor. Nedeni Paylan’ın ‘soykırım’ sözcüğünü kullanması. Mealen geçmişte bu topraklarda ‘soykırımlarla’ birçok halkın üzerine gidildiğini öne sürüyor. Meclis’ten gelen tepkiler ilginç… Birisi “senin burada konuşman bile bu milletin büyüklüğünü gösterir” diye bağırıyor. Anlaşılan bu kişiye göre bir gayrimüslim ya da ‘Türk olmayan’ vatandaş da olamıyor. Bu kişiye göre bu tür kimliklerin ‘aslında’ hiç konuşmaması lazım… Meclis Başkanlığı koltuğunda oturan zat ise “bu milletin geçmişinde soykırım yoktur” diyerek görevini yapmış oluyor. Herhalde makamın kendisini tarihsel gerçekler hakkında kendiliğinden mücehhez kıldığını varsayarak… Paylan’ın “soykırım denmeyecekse adını birlikte koyalım” sözleri bile ortalığı yatıştıramıyor ve kendisine Meclis tarihinde ilk kez çalışmalara katılmama cezası veriliyor.
***
Türkiye bunu hak etmiyor… Toplum bu noktayı çoktan geçti. Geçmişle ilgili bugün isteyen soykırım kelimesini kullanıyor, isteyen kullanmıyor. Bazıları da asıl gayrimüslimler soykırım yaptı diyebiliyor. Dolayısıyla bu yaşananların soykırımla falan bir ilgisi yok. Meclis’in konjonktürel olarak bağnaz milliyetçiliğe prim verme eğilimi ile ilgisi var. Çünkü sonucu belirsiz bir referandum ortamındayız ve MHP fikriyatı AK Parti’yi kuşatmış durumda. Fırsatçılığın ürettiği mahalle baskısı düşüncenin yerine kimlikçi reaksiyonu geçiriyor…
Bütün bunların ayrıca adapla da ilgisi var. Demokrasi önce dinleme ve çoğulculuğa hazır olma terbiyesi gerektiriyor. Bizde geçmişte var olan ve giderek kalmayan bir haslet… Bu ülkenin geleceğini görgüsüzlüğün millileştirilmesine rehin vermemek lazım… Oryantalistleri haklı çıkarmak ve çocuklarımızın kurduğumuz ‘demokrasiden’ utanmasını istemiyorsak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.