ÇİLLER, MULETA VE ZENBİLLİ ALİ EFENDİ
Sırrı Süreyya Önder
08 Kasım 2012 Perşembe 06:20
Ben size sonundan anlatmaya başlayayım.
Çiller’in yalısından çıkınca Mülkiye’den hocam Baskın Oran beni aradı.
Sonrası şöyle gelişti.
-Aziz Hocam Muleta nedir?
-Niye sordun? Boğa güreşi mi yapacaksın?
-?!!!
-Boğaya sallanan kırmızı bezin sarıldığı sopaya denir!
Bu bilgi küpü karşısında ezilmemek için.
-Ama ben Edip Cansever’in Muleta şiirini hatırlıyorum. Orada zoppa neyim yok idi, ondan şey ettim hocam...
Baskın Hoca’nın bana dediklerini yazarsam, pedagoji formasyonunu iptal ederler. Kendisine beni niçün aradığını sordum.
12 Eylül komisyonu onu dinleyecekmiş, benden kopya istiyor.
Kendisinin sınavlarda ne kadar zalım bir hoca olduğunu başına kakmadım. “Hocam kimin ne soracağını tahmin etmek güç ama CHP’li vekillerin soracakları belli” dedim.
“Nedir?” dedi.
Sen hangi zulmü anlatırsan anlat onlar, “peki ya bugün olanlar hakkında ne diyeceksiniz?!” diye soracaklar dedim.
Hoca “niye onlar gazete okumuyorlar mı?” dedi. “Ulan ben böyle kelek sorulara kızarım ama!” falan diye söylenirken “sen niye sordun ‘muleta’yı” dedi.
Tansu Çiller’in sık sık bu kavramı kullandığını ben de cehaletim belli olmasın diye soramadığımı söyledim.
“Ulan böyle durumlarda bu lafı söyleyene soracaksın, diğer bilmeyenlerin de hayır duasını alırsın” dedi ve telefonu yüzüme kapattı.
Tansu Çiller’in yalısının girişinde kocaman bir çerçevenin içinde bir soyağacı vardı.
Soyağacının en başında Zenbilli Ali Efendi’yi görünce bir destur çektim.
Zira Üstad Bediüzzaman Şualar’da Zenbilli Ali Efendi’yi, cin ve insin şeyhülislamı olarak zikreder.
Meğer Özer Çiller onun soyundan gelmekteymiş.
Salondaki yerimizi aldık. Tansu Çiller bir sunum yaptı. Özetle, kendisinin demokrasi âşığı bir iktisatçı olduğunu söyledi. Bütün kötü-
lükleri “istemezlerin komplosuna” sorumluluğu içinde olan mevzuları da acemilik masumiyetine bağladı.
Savaş Buldan’ın kızı
Ben Kürt işadamlarının listesinden, katledilen Kürtlere, onun devri iktidarında boşaltılan 1500 köyden Madımak katliamına, Meclis’ten tekme tokat atılan vekillerden Özgür Ülke gazetesi için yayımladığı gizli belgeye, yaklaşık 1500 faili meçhulden kayıplara varana dair her şeyi sordum, belgelerini dilerse kendisine vereceğimi söyledim. Hepsine yukarıdaki kurgu temelli cevaplar hazırlamıştı.
Savaş Buldan’ın hikâyesini anlatırken Pervin Buldan’ın sorusunu ilettim. Bu listeyle ilgili hiçbir hukuki süreç yürütmediğini ama listede olan insanların katledildiğini söyledim. Savaş Buldan’ın Bolu atış poligonunda işkenceyle öldürüldüğü gün doğan kızından bahsettim. Ağlamaya başladı. Kendisinin de bir ana olduğunu, bunları yaptırmış olamayacağına delil olarak belirtti.
Bir 28 Şubat mağduriyetliği kurgusunun, en azından kendisi için gerçeklikle bağdaşmadığını çünkü dönemin kudretli paşalarından Doğan Güreş’in kendisi için “o tak diye emreder biz şak diye yaparız” dediğini anlattım. Katledilen milletvekili Mehmet Sincar’ı, suikasta uğrayan Milletvekili Murat Bozlak’ı hatırlattım. Ben güvenlik kuvvetlerine sorduğumda, Kürtler birbirlerini öldürüyorlar şeklinde cevaplar aldığını söyledi.
Refah Partisi’yle asla koalisyon kurmam diyerek kampanya yaptığı halde niye koalisyona gittiğini sormadığımı bunu gayet demokratik ve doğal bulduğumu söyledim. Niçin “asla koalisyon kurmam” dediğini merak ettiğimi aktardım. Çünkü 28 Şubat’ın zihniyetinin en kristalize olmuş haliydi bu söylem. O ısrarla niye koalisyon kurduğunu anlatmaya çalıştı. Israrım üzerine “siyasetçiler öyle konuşurlar” diyerek geçiştirdi.
Eski vekil arkadaşlarını çağırmıştı. Sıra gecesi gibi yan tarafa dizilip arada sırada Çiller’in yanlışlarını düzelttiler.
Velhasıl-ı kelam, yüzleşme ve yeni bilgiye ulaşma babında Raci Tetik’in bir başka versiyonu olarak kazındı hafızama.
Bir anektot anlattı ama hiçbir şey anlamadık. Hatta bittiğini de anlamadık. Bu yüzden kendi söyledi kendisi güldü sadece...
Ben ona Zenbilli Ali Efendi’den bir anektot anlatmak isterdim ama yer ve zaman müsait değildi.
Buradan yazayım, size selam, tüm zamanların zalimlerine de kapak olsun:
Kanûnî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’ nın bahçesindeki ağaçlarda çokca karınca görülmesi üzerine, kurtulmak için çare araştırır ve ağaçların gövdelerine kireç dökülürse meselenin çözüleceğini öğrenir.
Fakat ulemadan izin almadan yapmak istemez ve Zenbilli Ali Efendi’ye meseleyi sorar.
Çok iyi bir şair olan Kanuni, suali de şiirleştirir:
“Dırahtı ger sarmış olsa karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca ?”
Zenbilli Ali Efendi şöyle cevaplar:
“Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca”
Kürtler tarihleri boyunca, ağaca zarar veren karınca misali kırıldılar... Başlarına inen sopalar Çiller’in ‘muleta’sına rahmet okutur. Oysa karınca misal sadece ve öylesine yaşıyorlardı. Bir tek Allah’ın kulu Hakkın da bir divanı olduğunu zalim muktedirlere söyleyemedi. Şimdi kendilerine kıyıyorlar ona da kırk kulp takılıyor. Bu sefer divana bırakmaya hiç niyetleri yok, bilesiniz...
Çiller’in bahanesi: Çok acemiydim
Başbakanlığı döneminde faili meçhul cinayetler ‘zirve’ yapan Tansu Çiller, dün İstanbul’daki evinde TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun sorularını yanıtladı. Çiller, cinayetlerle ilgili “Çok acemiydim. Çetelerin adını bilmezdim. Önümde buldum” savunmasını yaptı.
Komisyona yaklaşık 4 saat bilgi veren Çiller’in, BDP’li Sırrı Süreyya Önder’in soruları karşısında zaman zaman gözleri yaşardı. Öldürülen Kürt işadamları listesini, boşaltılan köyleri, Gazi olaylarını ve ‘asla koalisyon kurmayacağız’ dediği Refah Partisi ile neden koalisyon kurduğunu soran Önder toplantıdan çıktıktan sonra, Çiller’in tepkisini ve kişisel görüşünü şöyle anlattı: “‘Ben bir anayım. Beni nasıl bununla itham edersiniz. Çok acemiydim. Çetelerin adını bilmezdim. Hep önümde buldum. Hiçbir haberim yok’ dedi. Ben de, ‘Siz, Kürt işadamlarının listesi var’ dedikten sonra keklik gibi Kürtler öldürülünce sormaz mı insan? karşılığını verdim.”
Önder, Çiller’in işlenen faili meçhul cinayetleri dönemin İçişleri Bakanı’na sorduğunu, “Bunlar birbirlerini öldürüyor” cevabını aldığını aktardı. Önder, Çiller’in 1994’te Meclis’ten apar topar göz altına alınan Kürt vekillerle ilgili olarak da, “Gözaltına alınış şekline çok üzüldüm, çok da kızdım. Elimizde terörle bağlantılı olduklarına ilişkin raporlar vardı. Ben de gereğini yapmak üzeren adalet teslim ettim” diye konuştuğunu belirtti.
‘Maliyeti 251 milyar TL’
Çiller ise komisyona konuştuktan sonra gazetecilere şu açıklamayı yaptı: “28 Şubat ezber bozan bir darbedir. İki konuda farkı vardır. Birincisi bu darbenin bir kesit olmayışından, bir süreç olmasından kaynaklanıyor. Yani bir tarihte başlayıp bir tarihte bitmedi. İkincisi de tankla tüfekle yapılmamıştır, Meclis’in kapısına kilit vurulmamıştır. O dönem batan bankaların, krizin toplam 251 milyar TL olarak kayıtlara geçmiştir. BÇG’nin amacı da Çiller’i bitirmekti” dedi.
****
Muleta / Edip Cansever
Geçtikti bir gün hani
Ormandan ve aydınlıkların fısıltısından
Kenti görmeye gittikti yağmurda
Yürüdüktü dar sokaklarda saatlerce
Girdikti sonunda yanık yağ kokulu
Çinko tezgâhlı bir meyhaneye
Göz göze geldikti sevimsiz bir papağanla
Demiştin o gün bana, anımsıyorum
Ah, acısız boğulabilir insan.
Eylüldü, mavi dönemiydi sanki Picasso'nun
- Denize inen atlılar -
Sonra sonra Guernica ve
`Chat et oiseau'
Yıl bin dokuz yüz otuz dokuz
Yas içinde bütün dünya
Şehirler yanmış yıkılmış
Gördüktü ne kadar yorgun
Ne kadar çaresizdi İsa
Ve demiştin bir gün, anımsıyorum
Mutsuzluk da boğabilirmiş insanı
Bir gün, akşama doğru, alacakaranlıkta.
Başını menekşeye koydu, uyudu
Bir güvercin çalılığın orada
Hani
Görmeye gittikti güneşli günde
Parkı ve ördekleri
Yıllarca sonra. Savaştan
Ekmek kırıntıları attıktı havuza
Bir elim omuzunda seyrettikti uzun uzun
Dünyayı ve çiçekleri
Nedense durgunlaşıverdindi bir ara
Çok değil, en fazla birkaç dakika
Ve dedindi, mutluyken de boğulabilir insan.
İlkyazları sevmiyoruz artık, yaşlandık da ondan mı
Aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan
Oysa yok biten bir şey aramızda, yok da
Hep aynı kalmıyor ki yakın duygular
Demiştin bunları bir bir, anımsıyorum
Mutlu da olsa insan mutsuz da
Her an yeniden yaratabilirmiş kendini
Demiştin, bir sabah, bir başkla aşkla.
Sen ölüm!
Seni hiç düşünmeden yaşadık
Seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra da.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.