22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara14°C
  • İzmir17°C
  • Berlin-1°C

ÇIKMAZ YOLUN HARİTASI

Kadri Gürsel

10 Kasım 2014 Pazartesi 04:47

Murat Yetkin önceki gün “İşte tartışılan Kürt çözümü yol haritası taslağı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Buna göre bir “yol haritası taslağı” MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından 3 Eylül’de Abdullah Öcalan’a sunulmuş. Fidan’ın beklentisi Öcalan’ın bu taslak içeriğini 7 Eylül’de kendisini ziyaret eden HDP heyetine söylemesiymiş; ancak Öcalan taslaktan onlara bahsetmemiş. Dolayısıyla Kandil’in de taslaktan haberi olmamış.

Bu “yol haritası”nın birkaç cümlede özeti şu:

Öcalan bir mutlak eylemsizlik çağrısı yapacaktı.

Kandil çağrıyı onaylayacaktı.

Öcalan İmralı’da “ev hapsine” alınacak ve bir de sekretaryası olacaktı.

Terörle Mücadele Yasası ve geri dönüş yasası değişiklikleri Meclis’e sunulacaktı.

Öcalan, Kandil’e ve kamuoyuna silahlı mücadeleye son ve silahlara veda çağrısı yapacaktı...

Ve anayasa değişikliklerinin önü açılacaktı.

Bu kadar.

Bu gerçekten de bir “yol haritası” mı, yoksa ara sokaklarda dolaştırılırken çözüme kaybettirilen zamanda muktedirin “yolunu bulmasının” planı mı?

Bu tabii ki bir yol haritası değil. Çünkü yolun nereye çıktığını göstermiyor. Anayasa değişikliği ile neyin verileceği belirsiz.

Ayrıca seçime kadar bir anayasa değişikliğinin olamayacağını hepimiz biliyoruz. Seçimden sonrası ise meçhul.

Öcalan da zaten bu nedenlerle sözde haritayı HDP heyetine anlatmaya gerek duymamış ve iktidardaki “Apocuları” hayal kırıklığına uğratmış.

Murat Yetkin’in yazısı AKP Apoculuğunun tükenişini anlatıyor.

2012’nin sonbaharında Türkiye’nin Kürt sorunu Suriye’deki Kürt kantonlarının kurulmasıyla bölgeselleşirken iktidar bu trendin önünü kesmek için bir önceki açılımda yapmadığını yapmayı denedi... Merkezine, İmralı mahkumu Öcalan’ı alan bir “süreç” kurguladı.

Bu, demokratikleşme odaklı bir çözüm süreci asla değildi. Zaten iktidarın Türkiye’yi demokratikleştir-mek gibi bir derdi de yoktu...

Bölgeselleşen Kürt sorunu karşısında ipin ucu tamamen kaçmasın diye Öcalan’a aktörlük imkanı verilerek girişilen, yeni bir “çatışmasızlık durumu”nun inşasıydı.

Kürt siyasi hareketinin kurucusu ve hapisteki lideri Öcalan’ın “sürecin” başrolünde görünmesi bir ilkti ve bunun siyasileşmiş Kürt tabanı üzerindeki etkisi beklendiği gibi muazzam oldu.

Bu arada iktidar, algı boyutunda Kürt sorununun çözümü Öcalan’ın serbest bırakılmasına indirgensin diye epeyi çabaladı.

İktidar, çözümün en önemli başlıklarından olan, güçlerin çekilmesi, şiddettin reddi ve silahsızlanma ile topyekun demokratikleşme arasında bir mütekabiliyet ilişkisi kurmayı asla arzulamadı. Mütekabiliyeti bu aşamalar ile Öcalan’ın hapislik şartlarının iyileştirilmesi arasında tesis etti.

İktidarın, İmralı mahkumu ile kurmak istediği ikili ilişki bir “patronaj ilişkisi”ydi (Klientalizm).

Bu patronaj ilişkisinin HDP’de de temsilcisi ya da temsilcileri vardı.

Ve artık bu ilişkinin eskisi gibi yürümediğini görüyoruz.

Şundan belli: Murat Yetkin, yol haritası taslağının içeriğini telefonda konuştuğu “bir HDP yetkilisi”nden aldığını yazmış. Kendisi bu kişiyi bir HDP yetkili olarak tanıyabilir. Ancak söz konusu kişi gerçek bir “HDP yetkilisi” olsa lideri Öcalan’ın kendilerine bahsetmediği bir taslağı medyaya sızdırma cüretini kendisinde göremezdi.

Patronaj ilişkisinin HDP’deki temsilcisi o taslağı, yazıp Öcalan’ın önüne koyanlardan aldı ve ne ilginç tesadüf ki tam da İmralı’yla temaslar iktidar tarafından askıya alındığı sırada Murat Yetkin’e sızdırdı.

İmralı sürecini tıkayan olumsuz gelişmelerin kronolojisi de Öcalan’ın taslağı HDP heyetine vermediği 7 Eylül tarihli görüşme ile başladığı için sorumluluk İmralı’nın üzerine yıkıldı.

En azından çatışmasızlık durumunun baki kalması için “süreç”in belli başlı parametrelerinin yeniden kurulması gerekiyor artık...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.