23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

ÇIKMAZ

Ahmet Altan-

14 Şubat 2012 Salı 10:20

Bugün Meclis’e bir yasa tasarısı geliyor.

Bu yasaya göre, başbakanın emriyle suç işleyen MİT görevlisini yargılayabilmek için başbakandan izin almanız gerekiyor.

Suçla yargının arasına başbakan giriyor ve kuvvetler ayrılığı ilkesi kökünden kırılıyor.

Niye böyle anormal bir yasa çıkıyor?

Başka bir anormalliği önlemek için.

Başbakan, MİT’e PKK ile görüşüp bir barış zemini yaratılması için emir vermiş, savcı bunu “suç” olarak değerlendiriyor ve bu görüşmeyi yapan MİT görevlilerini sorguya çağırıyor, belki de sorgudan sonra tutuklanmalarını isteyecek.

Seçilmiş hükümetin, çok önemli ve cesur bir siyasi tercihi yargı tarafından engellenmiş oluyor.

Yasama, yürütmeyi kendi denetimine almak istiyor, burada da kuvvetler ayrılığı ilkesi kökünden kırılıyor.

Tam Türkiye’ye uygun bir durum.

Bir saçmalığı, başka bir saçmalıkla düzeltmeye çalışıyoruz.

Yargı yürütmenin üstüne çıkmaya çalışıyor, yürütme buna karşılık yargıyı tümden devreden çıkartacak bir yasa hazırlıyor, yasama yargının denetim alanını kısıtlayacak bir iş yapmaya sıvanıyor.

Üç “erk”in üçü de “normalin” dışına çıkıyor.

Bu üç erkin her birinin garipliğini bir başka gariplikle düzeltme imkânı yoktur, eğer böyle yaparsanız her “düzeltme”de daha fazla gariplik yaratırsınız.

Devlet sisteminin her parçası ayrı ayrı manasızlıklara imza atıyorsa, normal bir insan zekâsı o “devlet sisteminin” bütününde bir saçmalık olduğunu düşünür.

Ve, o sistemin parçalarını tek tek, yeni saçmalıklarla düzeltmeye kalkmak yerine hepsini toptan yenileyecek bir iş yapar.

AKP iktidarının memleketi karmakarışık eden hatası ya da kurnazlığı da tam bu noktada yatıyor zaten.

AKP yönetimi defalarca söz vermesine rağmen bu 12 Eylül rejimini değiştirmek istemiyor.

Bu rejimin yöneticilere tanıdığı büyük yetkileri dibine kadar sömürmeye uğraşıyor.

Sorunların bitmeyen kaynağı da bu kurnazlık zaten.

Bu sistem, hukuka, demokrasiye ve mantığa uygun çözümlere izin vermiyor.

Her çözüm, bir sorun yaratıyor.

Bir mimarisi, planı, hesabı yok bu binanın, Laz kalfanın yaptığı gecekondu gibi, oğlanla gelin eve geldi bir oda onlara yap, kayınvalide balkon istedi şuradan bir balkon çık, torun oldu balkonun yanına bir odacık kondur, her yeni eklentiyle de temel biraz daha zorlanıyor, yıkılma ihtimali biraz daha artıyor.

İkide birde yaşadığımız büyük sarsıntılar muhtemel bir yıkılmanın habercileri gibi geliyor.

Hâlâ Uludere katliamının hesabını vermedi hükümet.

Hrant Dink cinayetini aydınlatmadı.

Şimdi başımıza KCK’nın aslında bir MİT operasyonu olduğuna dair iddialar çıktı.

BDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Halkalı’da yakılan otobüste öldürülen Serap’ın katilleri MİT ajanları mı” diye soruyor.

Soruyor çünkü böyle bir fısıltı ortalıkta dolaşıp duruyor.

PKK militanları ile MİT ajanlarını BDP’nin başkanı da ayıramaz hale geldiyse yaşadığımız durumu varın siz düşünün.

Cumhuriyet’in kurulduğundan beri var olan Kürt sorununu köklü bir şekilde çözemezseniz sonunda polisin MİT yöneticilerini KCK’lı diye yakalamaya kalktığı bir durumla karşı karşıya kalırsınız.

Allah rızası için şu vaziyete bir bakın, önceki yılın Genelkurmay başkanı hükümete karşı kara propaganda yapma suçundan içerde, polis MİT yöneticilerini gördüğü yerde yakalamak üzere arıyor, başbakana suç işleme özgürlüğü tanıyacak bir yasa hazırlanıyor, hükümet polisle savcıların kendisine karşı operasyon yaptığına inanıyor, memleketin en büyük kulüplerinden birinin başkanı bugün “çete yöneticiliğinden” yargılanmaya başlıyor, Kamu İhale Kurumu yöneticileri kırk devlet ihalesine fesat karıştırma iddiasıyla gözaltında, içeride neredeyse dışarıda olandan fazla general var, Uludere’de köylüleri bombalarla parçalayanların kim olduğu bir türlü aydınlatılamıyor, binlerce Kürt siyasetçi hapiste...

Sadece şu tek bir paragraf bile garip bir düzende yaşadığımızı göstermeye yetmiyor mu?

AKP yöneticileri bu resme şöyle bir bakıp gerçeği görmekten aciz mi?

Temelin çarpık olduğunu anlamıyorlar mı?

Bu kadar garipliğin birarada yaşandığı bir memlekette “tek tek” çözümlerle hayatımızı düzene koymamız mümkün olabilir mi?

AKP, bu “perakendeci esnaf” mantığıyla karşısındaki büyük sorunların ana nedenini görmeden her soruna başka çözüm bulmaya kalkarsa sonunda banyosu mutfağının içinde, çatısından balkon çıkmış, kenarından bir oda fırlamış bir garabet yaratacak.

O garabet de eninde sonunda başımıza yıkılacak.

AKP’liler yöneticilerine artık bir sorsunlar nolur, “niye 12 Eylül rejimine böyle sarılıyorsunuz, niye bu rejimi değiştirmiyorsunuz, nedir bu darbe hukukuna merakınız” diye.

Yoksa bu ülke “en tehlikeli saçmalık” olarak rekorlar kitabına girecek.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.