24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

CHP’NİN GÖREVİ TEHLİKE

Demiray Oral

08 Nisan 2013 Pazartesi 08:30

Barış hususundaki son vecizesi şöyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun: “Hiçbir zaman bu ülkede yaşayan 76 milyon yurttaşın her birinin ben barış istemiyorum dediğini duymadım.”

Okudunuz, sonra bir kez daha okudunuz sanırım.

Hâlâ “Nasıl yani” efekti mi veriyorsunuz?

Haksızlık ediyorsunuz, CHP’nin ve liderinin barış sürecine karşı ruh hâlindeki karmaşayı gösteren nadide bir misal bu cümle.

Kılıçdaroğlu’nun tesbiti müthiş.

Neyi duymamış?

Ben barış istemiyorum dediğini...

Kimin dediğini duymamış?

Bu ülkede yaşayan 76 milyon yurttaşın her birinin...

Bunu ne zaman duymamış?

Hiçbir zaman...

Yani, bu ülkedeki 76 milyon yurttaşın her biri, hiçbir zaman Kemal Bey’in yanına gidip, kulağına “Ben barış istemiyorum” diye fısıldamamış.

Aman ne güzel, ne güzel...

Peki, bu şahane tesbiti yapan bir siyasi liderin cümlesine, tutarlılık açısından nasıl devam etmesi beklenir?

Kendi “özgünlüğü” içinde şöyle bir şey herhalde: “76 milyon yurttaşın her birinin hiçbir zaman ‘Ben barış istemiyorum’ dememesi, her birinin ‘Ben barış istiyorum’ dediği anlamına gelir. Gerçi hiçbir zaman her birinden bunu da duymadım bu ülkede, ama ‘Ben barış istemiyorum’ dememelerinden, daha doğrusu her birinden benim bunu hiçbir zaman duymamamdan böyle olduğu sonucuna varıyorum. Dolayısıyla biz CHP’liler olarak her birimiz barış sürecini hiçbir zaman destekliyoruz...”

Hayır, böyle tutarlı bir cümle kurmamış Kılıçdaroğlu, şöyle devam etmiş: “Soru şu: Barış ama nasıl? Amerika’nın çektiği Görevimiz Tehlike adlı bir film vardı. Filmde ‘Yakalanırsan ne sen bizi, ne de biz seni tanıyoruz’ denirdi. Neden? Çünkü hiçbir devlet kendini yasadışı bir organizasyonun içinde göstermez. Biz ne yaptık, masanın bir ucuna Abdullah Öcalan öbür ucuna Recep Tayyip Erdoğan oturdu. Böyle yaparsanız bir daha PKK’nın terör örgütü olduğunu söyleyemezsiniz, söyleseniz de kimseyi ikna edemezsiniz...”

Önce usûl açısından naçizane bir tavsiyem var.

Memleketin kısa pantolonlu, ergen, genç ve orta yaşlı nüfusunun Kuzey Avrupa polisiyesi tutkunu olup Forbrydelsen muhabbeti çevirdiği bir devirde “Amerikalıların çektiği Görevimiz Tehlike adlı bir film vardı” diyen birisi, en iyi ihtimalle bayramda el öpmeye gidilen aile büyüğünün hatıratını dinlemek kadar cazip olur.

İçeriğe gelince...

“Yakalanırsan ne sen bizi, ne de biz seni tanıyoruz”
öğüdünden çıkan netice odur ki, bu işlerin gizli kapaklı, esrarengiz bir Görevimiz Tehlike tadında yapılmasından yana Kılıçdaroğlu. (MİT mensupları Öcalan maskesi takıp Kandil’e giderek bütün militanları yurtdışına da çıkarsın mı?)

Yani CHP iktidarda olsa, büyük ihtimalle MİT Müsteşarı Hakan Fidan bir gün arabasına benzin almaya gitmişken girdiği tuvalette, 60’lık bir kaset ile zarf içinde birtakım fotoğraflar bulacak ve şu talimatı alacaktı: “Senin görevin Hakan, ülkede akan kanın durması için Öcalan ile müzakere yaparak, silahların susmasını sağlamak. Eğer bir savcıya filan ebelenirsen ne sen bizi tanıyorsun, ne de biz seni... Hadi göreyim seni koçum. Bu bant kendini 10 saniye içinde...foşşşş”

Oysa bir yandan sürekli olarak “Süreç şeffaf olmalı” diye feryat eden bizzat Kılıçdaroğlu.

Peki, CHP lideri neden bu işlerin “çaktırmadan” yapılmasını istiyor.

Çünkü nasıl olsa bu barış süreci patlayacak ya, işte ondan...

Ve bir kere masaya oturulan PKK’nın terör örgütü olduğu artık kimseye anlatılamayacak.

Valla CHP’de şu sürecin çökeceğine olan sarsılmaz inancın onda biri barışın geleceğine olsa her şey bambaşka olurdu.

Bu öyle bir inançsızlık ki, hafta içinde Cumhurbaşkanı Gül’ün “CHP sürece mutlaka dâhil edilmeli ” demesinin ertesinde, Bakan Beşir Atalay CHP’li Faruk Loğoğlu’nu aradığında siyaset kulisleri heyecan yaptı.

Herkes acaba AKP, CHP’nin sürece katılması için yeni bir teklif mi yapacak umuduyla beklemedeydi.

Heyecan yapmayan sadece Kemal Bey’di.

Atalay, Loğoğlu’na ulaşamamıştı, henüz ne diyeceği belli değildi.

Fakat Kılıçdaroğlu’nun bir gazetede şöyle bir demecini okudum: “Sayın Loğoğlu ufak bir rahatsızlık geçirdi böbreklerindeki taş nedeniyle. Belki özel arkadaşlıkları olabilir, onun için de aramış olabilir...”

Gördüğünüz üzere aslında fazla söze gerek yok.

Fakat ulusalcıların yönetim savaşını kazandığı bu yeni CHP, adamda müptela yaratıyor.

Bir kere bile yazsan hemen bünyede bağımlılık yaratıyor.

Haftaya cumartesiye kadar sıkı bir CHP detoksuna girip, yepyeni mevzularla karşınızda olmayı umut ediyorum.

Barışa emanet!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.