16 Ocak 2025
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır2°C
  • Ankara5°C
  • İzmir6°C
  • Berlin3°C

CHP'NİN EKSENİ KAYIYOR

Oral Çalışlar

16 Temmuz 2011 Cumartesi 09:45

Belki de CHP yeniden özüne dönüyor. Bir kriz bile CHP'nin 'fabrika ayarları'nı geri çağırabiliyor.

Diyarbakır Silvan’daki tablo, Türkiye’yi derin bir üzüntüye ve kaygıya boğdu. 13 askerin ölümü, barış ve çözüm umutlarını sarsıntıya uğrattı. 12 Haziran gecesinde oluşan dinamik ve iyimser psikoloji, kesintiye uğramış durumda.

Seçim sonuçları, TBMM’nin temsil gücünü ve vizyonunu genişletti. Kürt sorunu da dahil olmak üzere bu ülkedeki sorunların çözümünün önemli adreslerinden birinin TBMM olduğunu ifade eden bir tablo oluştu. Ama bu olumlu tablonun sonuçlarını göremeden, kendimizi bir ‘Meclis krizi’nin içinde bulduk. Ana muhalefet partisi CHP ve Kürt siyasi hareketinin temsilcisi BDP’liler Meclis çalışmalarına katılmadılar. CHP ile olan sorun çözüldü. BDP ile olan sorunun da çözümü konusunda adımlar atıldı.

İşte tam bu noktada 13 askerin ölüm haberiyle karşı karşıyayız. Toplumu kaplayan ‘yeni psikoloji’, 12 Haziran’da somutluk kazanan çözüm özlemini olumsuz yönde etkiledi. Yaşananların ‘derinliği’ ortada. Geçen günlerde de Meclis krizini anlamaya çalışırken, ‘Kürt sorunu krizin temeli’ demiştik. Bu gergin günler geçtikten sonra somut gerçeklerin derinliğini daha net ve objektif bir şekilde görebileceğiz. Kürt meselesinde yeni şeyler söylenmediği, yeni vizyonlar oluşturulmadığı sürece, Türkiye’nin ‘Yeni Anayasa’ yapması da kendini herhangi bir anlamda yenilemesi de pek mümkün görünmüyor.

Sorun ‘Balyoz’ mu?

Seçim kampanyasında yeni bir dil geliştiren CHP, Kürt sorununda çözümün parçası olmaya çalıştı. CHP’nin Kürt kimliği talebini sorunun özü olarak algılayan programı, bazı kesimlerin büyük desteği, bazılarının da tepkisiyle karşılaştı. ‘Yeni CHP’ kavramına temel oluşturan en ciddi olgu, Kürt meselesine yaklaşımdaki bu gerçekten büyük görünen değişimdi. Şimdi Silvan acısının ardından CHP yönetiminin ‘geleneksel CHP dili’ni yeniden üretmeye başladığını görüyoruz.

CHP grup başkanvekillerinden Hamzaçebi’nin olayları ele alan değerlendirmesi, ‘eski CHP’nin argümanlarını yansıtıyor. Hamzaçebi, son gelişmeleri değerlendirirken, darbe davalarının askerin elini kolunu bağladığını, moralini bozduğunu söylüyor. Yani Ergenekon davasının arkasında durmayı ‘ana siyasi misyon’ sayan klasik CHP söylemini perçinleyerek bu davaların Kürt sorununu ağırlaştırdığını iddia ediyor.

Hamzaçebi, Kürt siyasi hareketinin kimlik temelli taleplerini sert bir dille reddederek şunları öne sürüyor: “Kimlik politikaları bugün kanlı eylemlerin odağı olmuştur. Kimlik politikaları özgürlükçü değildir.” CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da seçim dönemindekinden tamamen farklı bir dil kullanarak, ‘askerleri içeri attılar ondan böyle oldu’ anlamına gelecek değerlendirmelerde bulunuyor.

Ergenekon davasından yargılanan askerlerin önemli bir bölümü Güneydoğu’daki ‘faili meçhuller’, ‘yargısız infazlar’ döneminin kahramanları. CHP’liler örneğin Levent Ersöz’ü gidip bölge insanına sorarlarsa, öğrenecekleri birçok şey olabilir. Oraya kadar gitme zahmetine girmek istemezlerse en azından Genel Başkan Yardımcısı avukat Sezgin Tanrıkulu’nun deneyimlerinden yararlanmayı deneyebilirler.

Kürt sorununda iki yol

Başından beri Kürt sorununda iki yol vardı. Birisi militarizmin ve milliyetçiliğin yolu. Yani Kürt kimliği taleplerini reddederek, talepleri askeri yöntemlerle bastırmak. İkinci yol ise temel hakların kabulünü esas alan, demokrasi, adalet, kültür, paylaşım, etkileşim, yenilenme, insan ve empati odaklı yoldu. CHP yönetimi uzun yıllar boyunca ‘askeri çözüm’ söyleminin ‘ana merkez’i gibiydi. Kılıçdaroğlu yönetiminin bu çizginin değişimine yönelik mesajlarının net bir şekilde öne çıktığı bir sürecin ardından, şimdi tamamen farklı bir rüzgâr esiyor.

Belki de CHP yeniden özüne dönüyor. Bir kriz bile CHP’nin ‘fabrika ayarları’nı geri çağırabiliyor. Bu ‘öze dönüş’ eğiliminin bir ‘eksen kayması’ boyutuna ulaşıp ulaşmayacağını göreceğiz.

Silvan’da ne oldu?

Genelkurmay Silvan olayını açıklarken, ‘teröristlerin attıkları bombanın neden olduğu yangın’ ibaresini kullandı. Ancak, askeri uçakların attığı bombaların yangına neden olduğu iddiası İçişleri Bakanı’na sorulduğunda; “Bunun bir önemi yok gidenleri geri getirmez” cevabını verdi.

Gerçekten Silvan’da ne oldu?

Hükümetin olayı kamuoyuna doğru bir şekilde aktarmasını bekliyoruz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.