24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

CHP’DE YOL AYRIMINA DOĞRU

Erol Katırcıoğlu

26 Ocak 2013 Cumartesi 16:45

Son yazımda “Koç-Ülker kardeşliği” ile başlayan TÜSİAD yönetimine yansıyan sermayenin farklı kesimlerinin bir uzlaşı ürettiğinden söz etmiş ve bu gelişmenin de siyasi bazı sonuçları olabileceğine dikkat çekmiştim. O yazımda, bu olası siyasi gelişmeleri CHP bakımından ele almış, sermayenin devletle davranan eski aktörlerinin artık CHP’den uzaklaşacağı ve bunun sonucunda da CHP’nin bir kaosa sürükleneceği tahmininde bulunmuştum.

Burada bu analizde “kaba bir ekonomizm” yaparak ekonomiyle siyaset arasında ilişkileri doğrusal ve bire bir ilişkiler olarak görüyor değilim. Ama bizim gibi ülkelerde siyaset ve ekonomi arasındaki ilişkilerin her şeye rağmen Batı’dakiler gibi “rafine” olmamasının, daha “kaba” olmasının bu ilişkiler arasında yakın bağların görülmesini de kolaylaştırdığını düşünüyorum.

O nedenle de, daha yakın bir geçmişte “Ben işyerime asla sakallı ve bıyıklı adam almam” diyen Rahmi Koç’a cevaben Başbakan Erdoğan’ın, “Biz hiçbir zaman böyle diyenlerden yana olmadık, bugün dünyanın neresinde böyle bir ilkel anlayış var” diyerek verdiği cevap hatırlardan silinmemişken, aynı Başbakan’ın, aynı Koç’un Ülker’le ortaklık kurarak köprülerin ve yolların işletmesini almasına itiraz etmemesinin kendisinden öte anlamlar taşımadığını söylemek imkânsız değilse de zordur.

Bu gelişmenin, “Ne de olsa devleti kuran partidir” diyerek bugüne dek destek vermiş sermaye kesimlerinin CHP’ye desteği çekeceğine dair bir işaret olması hiç de yabana atılacak bir olasılık değildir. Arkasında böyle bir “sınıfsal” desteği yitiren bir siyasi yapının kendi içinde de bu değişime karşılık düşecek adımları atması gerekirken bunu yapamaması bir tür kaosun da habercisidir.

Nitekim bugünlerde CHP içinde başlayan tartışmalar bu kaosun da işaretlerini taşımaktadır. Anadille savunma hakkı görüşülürken CHP’li Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” sözleri ve bu sözlere CHP ve MHP sıralarından gelen alkışlar aslında bu ayrışmanın ana hattının “milliyetçilik” üzerinden olacağını göstermektedir. Kılıçdaroğlu’nun “Bizim altı okumuzdan biri milliyetçilik. Türkçesi ulusalcılık. Elbette ki ulusalcıyız” sözlerinin de olaya tüy diktiği ortada.

Yukarıda sözünü ettiğim gelişmelerin yanısıra bu liderlik ve bu fikirsizliğin yarattığı önünü göremezliğin CHP’yi bir yol ayrımına doğru hızla sürüklediği görülmektedir.
Nitekim bugün hemen hemen her CHP örgütünde “ikili” bir yapının ortaya çıktığı da herkesin malumu. Kılıçdaroğlu’nun ise bu ikili yapıyı bir “onlara”, bir “diğerlerine” laf yetiştirerek yönetmesi de artık mümkün değil.

Olaylardan kendimizi biraz uzaklaştırıp Türkiye siyasetine bakarsak Kürt sorunu ekseninde ayrımlaşmaların kimilerinin “milliyetçilik”, kimilerinin “ulusalcılık” dediği siyasi hatta olduğunu görürüz. Bu hattın aslında aynı zamanda kendi içine kapanmakla dünyaya açılmak isteyen kesimler arasındaki bir hat olduğu da ortada.

Ekonomide ve siyasetteki bu kırılmaların yaşandığı Türkiye’de özellikle sol ve demokrat bir siyasi alana olan ihtiyaç da hızla gelişiyor. Bu alanın nasıl doldurulacağı ise başta Kürt siyasetine ve ülkedeki sol ve demokrat kesimlerin nasıl davranacağına bağlı. Tabii bir de bu yazının konusu olan CHP’de, kendini o tanımlanan altı oktaki “milliyetçilikle” tanımlamayan, daha özgürlükçü ve daha demokrat kesimlerin bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum alacaklarına bağlı.

El mi yaman, er mi yaman sanırım yakında göreceğiz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.