CHP VE SOSYAL-DEMOKRASİ
Murat Belge
31 Ağustos 2014 Pazar 10:26
AKP beklenen Kongre’sini beklenen biçimde yaptı, beklenen sonuçlar sonuçlandı. Hükümet de herhalde kuruldu. Sen sağ, ben selâmet, yeni döneme başlıyoruz.
Şimdi önümüzde Halk Partisi’nin Kongre’si var --pardon, “Kurultay”... Halk Partisi’nde Kurultay bitmez. Ama bunca Kurultay, Halk Partisi’nin toplum içinde durduğu yeri hiçbir şekilde değiştirmez.
Bu Kurultay, Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilen adayla ilgili, öncelikle. “CHP, muhafazakâr ve dindar bir adayla yarışa katıldı! Böyle bir şey nasıl olur?” Yakında, örgütün bu konuda nasıl düşündüğünü gözlemleyeceğiz. 12 Eylül’ün getirdiği kurallarla Kongrelerde, Kurultaylarda, parti- içi iktidarın istemediği sonuçlar alınması mümkün olmaktan büyük ölçüde çıktı. Bu Kurultay’da da farklı bir şey olacağını sanmıyorum. Ama, Kılıçdaroğlu’na muhalefet ederek Kurultay’ı zorlayanların da bundan daha başka bir sonuç beklediklerini sanmıyorum. Bu herhalde “stratejik” bir adım. Yakında Genel Seçim var. Herhalde orada da CHP büyük atılımlar yapmayacak. CHP’nin bir şeyler kazanmasından çok AKP’nin bir şeyler kaybetmesi sözkonusu olabilir, olsa olsa. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu önderliğinde CHP’yi bir seçim yenilgisi daha bekliyor. Sanırım bu şimdiki muhalefet bu anı bekliyor. O zaman, “başarısız yönetim”e karşı bir “yeter artık” hareketi daha etkili olabilir.
Şu anda muhalefeti oluşturanlar CHP’nin “daha milliyetçi” ve aynı zamanda “daha Atatürkçü” olarak tanınan temsilcileri. Ama onların Kurultay’da kaybetmesi, hattâ “tasfiye edilmeleri” vb. CHP’nin daha az milliyetçi ve daha az Atatürkçü olması gibi bir değişikliğe yol açar mı? Hayır, öyle bir şey olmaz.
Birkaç gün önce Tuğba Tekerek Kemal Kılıçdaroğlu ile bir mülâkat yaptı, Taraf’ta yayımlandı.
Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu” üstüne soru sorulunca, “Ben bu işi çözerim” diyor. Ne iyi! “17 maddelik özgürlük ve demokrasi bildirgeleri” varmış. “Ana dilde eğitim?” diyor Tuğba Tekerek. Elcevap: “Avusturya’da çocuklarının eğitimiyle ilgili ciddi sorunlar yaşamış bir Türk akademisyeninden üç buçuk dört sayfalık bir rapor aldım.” Nasıl, sorunu çözmek için müthiş bir hazırlık, değil mi? Hemen ekliyor: “Pek çok çevreden rapor aldım.” Ama bunların üstünde çalışacak vakitleri henüz olmamış. Vakitleri olmamış, ama geç kalmış olmuyorlarmış. “Biz iktidarda olsaydık bana bu soruyu sorabiliyordunuz” diyor.
Bundan, muhalefetteyken sorunu tartışmadan, alternatif çözüm programı hazırlamadan, uzun süreler ense yapılabileceği sonucu çıkmıyor mu?
Mansur Yavaş’ın, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun dürüst insanlar olduğunu söylüyor. Öyledir mutlaka. O faslı da bütün “ahlâki değerleri yüksek” insanlara davet çıkardıklarını ekliyor. Mansur Yavaş’ın Parti Meclisi’ne alınmasının gündemde olup olmadığını sorunca Tuğba Tekerek, Kılıçdaroğlu, “Bu, bütün CHP’liler için var,” diyor; “Parti Meclisi’ni güzel bir uzlaşmayla oluşturmaya çalışacağız.”
Bunu da çok iyi anlamadım. “İyi Ahlâk Cemiyeti” mi kuruluş, yoksa bir başka yerde söylediği gibi “Sosyal-demokrat siyasî parti” mi? Tanıdığın her namuslu adamı Parti Meclisi’ne davet ederek Sosyal-demokrat parti olunur mu?
Sosyal-demokrat parti elbette olunmaz. İktidar alternatifi filan da olunmaz. Ama hepsinden güzeline daha gelmedim. Tuğba Tekerek, “Duvarları kırmak derken” diyor, Ermeni sorunu üstüne atılacak adım olup olmadığını soruyor. Meğer o da varmış: “Neler yapılabilir konusunda Şükrü Elekdağ’ın güzel bir çalışması vardı” diye geliyor cevap.
Bu haber nedense Ermenistan’da duyulmadı demek. Böyle bir sonuç çıkarıyorum, çünkü duyulsa Ermenistan’da 257 pare top atılır ve millî bayram ilân edilirdi.
Bu cevap, CHP’nin sorun çözme konusunda ne kadar isabetli, “çevik ve zeki” olduğunu ortaya koyuyor.
Doğrusu bravo!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.