24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

CHP VE DİNLEME ESTETİĞİ

Fatma Barbarosoğlu

10 Ocak 2011 Pazartesi 11:17

I-

Berhan Şimşek ile 5 Aralık Çarşamba günü 5N1K programına katılmak üzere sıramızı beklerken karşılaştık. Kibar bir vücut dili ile merhaba kardeşim dedi. Kardeşim hitabını parantez içine alarak, selamına içten bir selam ile mukabele ettim.

Siz hangi program için geldiniz diye sordu. Aynı program olduğunu söyledim. Berhan Şimşek'e eşlik eden tv görevlisi sanki ben yokmuşum gibi davrandı. Başka birisi alınabilirdi. Ben alındım mı hayır. Çünkü bu durum CNN Türk ile alakalı değil. "Dinci Kanal" diye bilinen kanallarda da aynı muameleye uğramışlığım çoktur. Bu tv dünyasında çalışanların "insan" a bakışı ile alakalı. "Kullanacağı" konuk için profesyonel bir alaka gösteriyor. Ama başka bir program için gelmiş konuğa nezaket üzere bir mesafeden muamele etmek yerine yokmuş gibi davranıyor. Onun "varlığını" kabul edince sanki üzerindeki yük artacakmış gibi. Mesleki deformasyonun, insan ilişkilerine yansıyan acımasız yüzü söz konusu bu saygısız iletişimsizlik tarzında.

Bunları niye anlatıyorum. Geçen hafta üç gün ara ile karşılaştığım CHP'li vekillerin dinleme estetiği konusundaki tutumlarını paylaşmak üzere anlatıyorum.

Berhan Şimşek ve kendisine eşlik eden tv görevlisi konuşurlarken kapı açıldı. Genç bir bey. Berhan Bey'e ne ikram edelim diye sordu ve gitti. Aynı odada oturan diğer kişiye (yani bana) nezaketen alaka göstermenin vazifesine dahil olmadığına inandığından olsa gerek sormadı bile.

O an Berhan Şimşek'in yüzündeki ifadeyi unutamam. Elinden gelse kalkıp kendisi bir şeyler ikram etmek isteyen ama bunu yapamadığı için hiç olmazsa içten bir sohbet ile benim biraz önceki incinmişliğimi tamir etmeye çalışan bir hali vardı. İncinmiş miydim? Hayır. Gönül dostuna incinir. Yaşadığım yıllar bana "profesyonel"lerin davranışını bir incinme konusu değil ancak sosyal analiz konusu olduğunu öğretti. Yayına girmek üzere konuk odasından ayrılırken size iyi yayınlar kardeşim diyerek ayrıldı. Buradan kendisine kardeşim, ifadesini yerinde kullanması için bir sosyal bilimci olarak birkaç tavsiyede bulunacağım. Tavsiyemin sebebi Berhan Şimşek'in iyi niyetinin, doğru iletişim dilini bulmasına katkı sağlayabilmek.

Bir politikacı konumu gereği "halk" a kardeşim diye hitap ederek sempati toplayabilir. Pazar esnafını ziyaret ederken, maden ocağındaki maden işçilerine hitap ederken ya da restoranda kendisine hizmet eden garsonlara kardeşim diye hitap edebilir. Ancak vücut dilinin de kardeşliği vurgulayan bir tevazu içinde olması şartıyla. Yoksa trafikte kavga eden sürücülerin önüne baksana KARDEŞİM frekansında anlaşılma riski taşır.

Ama...Bir televizyon kanalında biraz sonra yayına gireceği bir kadına kardeşim hitabı nezakete uygun değildir. Çünkü kardeşim hitabında hiyerarşik bir durum söz konusudur. Yani bir kardeşler vardır bir de ağabeyler.

Berhan Şimşek'in sadece hitap konusunda değil "dinleme" ve belge kullanma konusunda da sıkıntıları var. 6 Aralık Perşembe günü 5N1K programında Avrupa Kültür Başkenti projelerini eleştirmesini beklediğim Berhan Şimşek, sadece seyirciyi değil, programın moderatörü Cüneyt Özdermir'in de sabrını taşırdı. Çünkü sorularını sordu, eleştirisini uzun uzun dile getirdi fakat, Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Başkanı Şekib Avdaviç'in tek bir kelime söylemesine fırsat vermedi. "Siz güzel bir insansınız" diye muhatabına iltifat etti ama muhatabının cevabını "Sizi de kandırmışlar güzel kardeşim" diye kesti.

Özelde Berhan Şimşek'in genelde tüm siyasi öznelerin dinleme estetiğini öğrenmesi gerekiyor Ve Cüneyt Özdemir'in çok yerinde manevrası ile engellediği özel hayatı telefon kayıtları üzerinden deşifre etmek konusunda ilkeli olması gerekiyor.

II-

AKÇADER'in düzenlemiş olduğu Cumartesi toplantılarında Nazife Şişman Başörtüsü /Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırları isimli kitabını eksen alan bir sunum gerçekleştirdi.

AKÇADER'in toplantıları Ankara'nın çorak havasına bir yudum entelektüel hava taşımaya aday görünüyor. Bu toplantı vesilesiyle her kesimden kadının konuşacak, paylaşacak çok şeyinin olduğunu bir kere daha tespit etmek geleceğe dair umudumun diri durmasını sağlıyor. Keşke bu tabloya yirmi yıl önce kavuşabilmiş olsaydık.

Bu toplantı vesilesiyle tanıştığım CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur ve CHP Kadın Kolları MYK Sekreteri Seniye Nazik Işık ile tanışmaktan çok mutlu olduğumu söylemeliyim. Çünkü her ikisi de dinleme estetiği konusunda tam da Türkiye'nin ihtiyacı olan kodlara sahip.

Seniye Nazik Işık, Nazife Şişman'ın sunumunu dikkatle dinledikten sonra Türkiye olarak empatik dinlemeyi başarmamız gerektiği üzerinde durdu.

Erciyes Üniversitesi'den Prof. Dr. Beylü Dikeçligil ile bu ikinci karşılaşmamız. Fakat Beylü Hoca ile çok eski zamanlardan tanışıyormuşçasına ortak mazinin izlerini taşıdığımızı fark ediyorum her defasında. Aynı pınarın tadını damağında tutan yolcularız sanki.

Gazi Üniversitesinden Prof. Dr Suna Başak Bundan sonra Ankara'ya geldiğinizde bende kalabilirsiniz diyecek kadar içtenliği ile bizi ağırladı.

Başkent Üniversitesi'den Doç. Dr. Nesrin T. Karaca ile tanışmak, yazdığım romanları kim okuyor ve okutuyor sorusuna cevap bulduğum için ziyadesiyle mutlu olmamı sağladı.

Gözden uzak gönülden uzak olmayan dostlarım Hatice Görmez, Ayşenur Kurtoğlu, Firdevs Canbaz, Esra İyidoğan ile selamımızı tazeledik.

Ve AKÇADER'in kurucularından Bahar ve eşi Fatih Özyeşil, yol boyunca "Ankara'nın atmosferini" anlamamızı sağlayan güzel sohbetleriyle bizi varacağımız yere ulaştırdılar.

Türkiye'nin yol alabilmesi için, akademik hayatta, gündelik hayatta, siyasi söylemde ve ekran dili üzerinden dinleme estetiğini başarması gerekiyor. Cumartesi günü AKÇADER'in ev sahipliğinde bunun başarılabileceğini gördüm.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.