21 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

CHP VE BDP'NİN NORMALLEŞME SÜRECİ

Ahmet Taşgetiren-

17 Ekim 2013 Perşembe 08:45

CHP sancılı.

BDP eksenli Kürt siyaseti de sancılı.

Bana göre ikisinin de sancısı "Türkiye gerçeğine uyanmak"la alakalı.

Açayım:

CHP'de "kamuda başörtüsü" konusunun yol açtığı gelişmelere bakınız. Kılıçdaroğlu sessiz kaldı.

Ama biliyoruz ki, "devletin bazı kuralları var" diyor ve devlet kapısına gelindiğinde o kuralların amir olacağını, yani başların açılacağını düşünüyordu. Ama demokratikleşme paketi içinde kamuda başörtüsü de gelince ses çıkaramadı, hadi daha iyimser olalım, bilinçli olarak çıkarmadı.

Ama parti grubu o kadar rahat değil. Önce Mahmut Tanal "Kişisel fikrim" diyerek Danıştay'a iptal davası açtı. Ardından "ulusalcı cenah"tan bir grup CHP'li parlamenter, "Biz Tanal gibi düşünüyoruz, zaten partimizin çizgisi de böyle" diyerek Tanal'ın arkasında durdu. Şimdi bu iş, saklı bir sancı odağı halinde orada duruyor.

Anayasa tartışmalarında uzlaşma kurulundaki CHP'lilerin, Kart, Türmen ve Batum'un diğer partililerden daha çok birbiri ile boğuştuğu biliniyor.

Aslında Sarıgül olayı da, bir yönüyle CHP'nin "Türkiye normali"yle buluşma arayışları arasında görülebilir. Daha önce de yazdım CHP, neden kendi içinden bir kişiyi İstanbul için düşünemiyor da Sarıgül'den medet umuyor? Sebebi gayet açık: Çünkü Sarıgül'ün CHP'den daha geniş, daha açık söylersek daha muhafazakar bir Türkiye profili ile iletişim kurabildiği kabul ediliyor. Sarıgül de zaten kendisinde var olduğunu düşündüğü bu profili ile CHP Genel Başkanı olursa, CHP'de iktidar umudu doğabileceğini iddia ediyor.

"Normalleşme" CHP için hayati bir gündem durumunda. Kılıçdaroğlu bunu anlamış gözüküyor, hatta başörtüsü konusundaki suskunluk bunun işareti bile sayılabilir ama bunu, gereken ölçüde hem kendi "hüviyet"i ile sağlayabileceği kuşkulu hem de kendisi bunu içselleştirse bile parti grubuna da tabandaki bir kesime de kabullendirmesi güç görünüyor. Sarıgül bunu başarır mı, partiyi bir arada tutabilirse, iktidar umudu verebilirse, normalleşme istikametinde CHP'yi bir adım daha ileriye götürebilir. Ben CHP'nin normalleşmesinin Türkiye'nin huzuru açısından ciddi önem taşıdığını düşünüyorum. O yüzden bu alanda atılacak her adımı önemsiyorum.

BDP-KCK-PKK'ya gelince

Bu, sol, rahmetli Abdülmelik Fırat gibi etkili Kürt siyasetçilerin de ifade ettiği üzere "Kürt Kemalizmi" , hatta "Kürtler'in CHP'si" diye nitelenen siyasi yapı, CHP'nin anormalliği kadar Kürtler nezdinde anormal bir yapı olmuştur. Ancak silah zoruyla bir etkinlik sağladığı söylenebilir. Hatta bu yönüyle de, devletin silahlı kuvvetleriyle işbirliği içinde derin iktidar olan CHP ile benzeştiği düşüncesi doğrudur.

Türkiye, geçtiğimiz 11 yılda, belki AB ile uyum çerçevesinin sağladığı zemini de değerlendirerek, silahlı kuvvetlerini siyaset alanı dışına çıkarıp, meşru "güvenlik" zeminine çekmeyi önemli ölçüde başardı.

En azından CHP'nin artık silahlı kuvvetlerle birlikte görünmekten kaçındığı söylenebilir.

Ama BDP eksenli Kürt siyasetinin hâlâ silahla iç içe yürüdüğü muhakkak. Çözüm süreci, orada da silahlı yapıyı devre dışına çıkarma yolunda ilerlerken, bazı sancılara tanık olunuyor.

Silahsız olarak Kürt halkı ile iletişim sağlamak, Kürt halkının nabzını tutabilmeyi, onunla maddi-manevi-belki kalbi iletişim kurabilmeyi gerektirir. BDP kadroları bu yapıda değil. Bu noktada AK Parti hem de Kürt olmayan Başbakan'ın diliyle, Kürtler'le çok daha kolay iletişim kuruyor. Artı şu anda bölgede "daha dindar" Kürt siyaseti ortaya çıkıyor. Normalleşmiş bir Doğu-Güneydoğu'da BDP'nin işi zor. Belki de Öcalan onun için "İslami" referanslara yöneliyor.

Halk siyasetçiyi doğuda, batıda terbiye ediyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.