CENEVRE 2, SURİYE VE BATI KÜRDİSTAN’IN GELECEĞİ
Sinan Çiftyürek
31 Ocak 2014 Cuma 09:47
I- Suriye savaşı, ABD ve Rusya üzerinden Doğu ile Batı eksenli güçlerin bilek göreşine döndü. Dahası küresel emperyal güçlerin Ortadoğu’da yeni egemenlik arayışlarının deneme sahası oldu. Uzayan savaşın küresel aktörleri olarak Rusya ve ABD, Cenevre konferansının da asıl düzenleyicileri olan bu iki güç, soruna masada çözüm aradıkları söylenebilir.
Ruslar, Çin’de yanına alarak tam da Cenevre 2 Konferansı başlağı sırada, Akdeniz’de askeri tatbikat yapması; ABD’de, tam da görüşmeler sıkıntılı sürerken “muhalefete silah yardımı yapacağım” açıklaması masada çözümü dışlamak yerine elline güçlendirme hamleleri olarak okunmalıdır. Rusya ve ABD belirttiğim hamlelerle Cenevre görüşmelerinde taraftarlarının elini güçlendirmek ve lehlerine sonuçlar almak istemektedirler. Yoksa savaşmak isteyen ABD hazır kimyasal silah meselesi çıkmışken Suriye’ye askeri müdahale edebilirdi, etmedi. Ve Rusya ABD’yi askeri müdahale edip-etmeme açmazından kurtadığından dolayı da Obama teşekkür etmişti!
Olup bitenlere, uzayan savaşın bölgede Rus ve İran etkinliğini artırması ve önemlisi Batı’nın küresel cihatçılar gerçeğiyle yüzleşmesi, özelde de Batı ekseninin başını çeken ABD’nin bölgede güç kaybetmesi gibi gelişmeleri de eklersek ABD’nin masada çözümden yana olacağı söylenebilir ama illa da Cenevre 2’de çözüme ulaşılır beklentisine kapılmamalı bu bir sonraki tarihte kurulacak yeni konferanslara sarkabilir.
II- Cenevre 2’de ilk kez taraflar doğrudan bir araya gelerek görüştüler, görüşmeler devam ediyor. Aynı masada hükümet ile muhalefetin birbirini karşılıklı tanıması çözüm için bir ilk adım ama uzlaşma, anlaşma yakın görünmüyor çünkü siyasi geçiş sürecine ilişkin tarafların önerileri halen temelde çok farklı.
Suriye hükümeti, Cenevre’ye, muhalefete karşı sahada daha etkili olarak geldi ve görüşmelerde ki tavrı da bunu gösteriyor. Ancak insiyatifi ele geçirmenin üstünlüğü ile Cenevre’ye gelse’de muhalefeti askeri olarak bitiremeyeceğini biliyor dolasıyla masada kolay kolay ayrılmak da istemiyor.
Muhalefet ise, hem askeri hem de siyasi alanda eli zayıf durumda geldi Cenevre 2’ye. Başlayan ikili görüşmelerde “Esadsız geçiş hükümeti”ni önersler de kendileri de görüşmelerden kolayca ayrılmak istemiyorlar. Ayrıca Esad’sız geçiş hükümeti derken de silah zoruyla Esad’ı devirebileceklerini kendileri de artık inanmıyor. Buna, iki taraf için de uzayıp giden savaşın yorgunluğunu da ekleyelim.
Dolaysıyla isteksiz de olsa sonuca varmak en azından ateşkeş, acil yardımlar için geçiş yollarının açılması, tutsakların serbest bırakılması vb. elde etmek isitiyorlar. ABD’nin tam da görüşmeler gergin sürerken “muhalefete silah yardımı” beyanı daha çok muhalefetin elini masada güçlendirme amacını taşıyor.
Sonuç devam eden görüşmelerde; “muhalifler ordu, emniyet ve istihbarat dahil tüm yürütme gücüne sahip bir yetki devrinde ısrar ederken, hükümet temsilcileri, ülkenin egemenliği, devlet kurumlarının korunması, teröre son verilmesi ve ABD'nin sahadaki gruplara yeniden silah yardımına başlama kararının kınanmasını öngören belgenin imzalanmasını isteme”si üzerine tıkansa da iki tarafında çıkış arayacağını düşünüyoruz.
III- Görüşme Masasında Kürtler Hariç Herkes Var...
Cenevre’de kurulan görüşme masasında tüm kıtalardan devletler çağrıldılar. Hiç alakası olmayan ülkeler bile çağrılırken Kürtler bağımsız heyet olarak çağrılmadı. Kürt heyeti masada olmadığı gibi Kürt meselesi de gündeme alınmış değil. Yanı Kürtsüz Kürt meselesini konuşmaya bile gerek görmediler. Bunun birden fazla nedeni bulunuyor ama en önemlisi Kürt siyasetinin dağınık oluşudur. Özetlersek;
Birincisi; Batı Kürdistan meselesi, genel Suriye meselesinin içerisinde bir ayrıntı olarak algılanıyor. Rusya ve ABD ile bölgesel tarafları, Suriye’yi kapsayan ve giderek tüm bölgeyi içine çeken savaşın genel sorunlarınının ötesini şimdilik göremiyor, görmek istemiyorlar.
İkincisi; Bir yandan Türkiye, Arap devletleri ve Suriye muhalefetinin “Kürtler bağımsız heyet olarak gelmesin” tutumu; diğer yandan da PYD üzerinde “Baas rejimiyle işbirliği sürüyor” gölgesinin devam etmesi ve önemlisi halen Kürt/Kürdistan meselisini esas Barzani liderliğindeki KDP üzerinden okumayı sürdürmek gibi faktörlerle ABD, Kürtlerin ayrı bir heyet olarak katılmalarını istemedi. ABD’nin vetosu, zaten gönülsüz olan Rusya’nın da tutumunu etkiledi. Gerek ABD ve gerekse Rusya Cenevre konferansında Kürt meselesinin şimdilik ele alınmasını istemediler ki taraflara telkinleri bu yönde olduğu basına yansımıştı. Kürt meselesinin ele alınmayacağı bir konferansa Kürtler bağımsız heyet olarak katılsalardı da sonuç değişmeyecekti.
Üçüncüsü; Kürt siyaseti, bağımsız heyet olarak Cenevre’ye gidemediyse, emperyalist Batı ve Doğu odaklarını eleştirirken kendini de sorgulamalı çünkü bunda kendisinin de ciddi payı bulunmaktadır. Kürdistan siyaseti, genelde küresel bloklar arasında parçalanmanın yanı sıra her parça kendi arasında da ciddi ayrılıklar yaşıyor. Doğu, Kuzey, Batı ve Güney siyaseti kendi içerisinde parçalı. Öyle ki Güney Kürdistan’da ki seçimlerin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen hükümet kurulamıyor ve İran, Güneyli parti ile hükümet temsilcilerini Tahran’a çağırıp sözde hükümet kurmalarına yardımcı(!) olacak kadar iç işlerine karışıyor.
Kürdistan siyasetinin parçalı yapısının bedelini dün de bugün de ağır ödeyen daima Batı Kürdistan olmuştur. Tıpkı coğrafyası gibi siyaseti de ağırlıkla Kuzey ile Güney merkezli seksiyonlaşmayı aşamıyor. Bugün seksiyonlaşma PKK ve KDP’ye bağlı şekillenmiş ki bu iki parti ardasındaki her gerilim, her anlaşmazlık doğrudan Batı Kürdistan siyasetine yansıyor. Cenevre’ye ayrı heyet olarak Kürtler gidemediyse bunda genelde Doğu-Batı eksenleri özelde de kendi aralarında parçalanmanın önemli bir rolü bulunmaktadır.Yanı Kürdistan siyaseti başkalarını eleştireceğine biraz da kendini sorgulasın.
Eğer Batı Kürdistan’daki parti ve örgütler Kürt Yüksek Konseyi (KYK) şemsiyesi altında birleşmiş olsalardı; eğer EGRK ile ENKS iç sorunlarına rağmen KYK altındaki birliklerine işlerlik kazandırabilselerdi; Kürt parti ve örgütleri birbirlerinin kuyusunu kazıyacaklarına ortak hareket edebilselerdi.... bugünkü durumla yüzleşmezlerdi. Yanı dünyanın temsil edildiği Konferansa, Kürtler adına katılım; hem Suriye Kürt Demokratik İlerici Partisi (Peşveru) Genel Sekreteri Abdulhemid Heci Derwêş ve Kürt Birlik Partisi (Yekiti) Genel Sekreteri İbrahim Biro ile sınırlı kalmazdı hem de üstelik bağımsız heyet değil Cerba’nın lideri olduğu SMDK içerisinde katılmak gibi bir durumla yüzleşmezlerdi. Kısacası Cenevre 2’ye Kürtler bağımsız bir heyet olarak katılamadıysalar, bunda özelde PKK, KDP ile EGRK, ENKS sorumlu ve genelde de Kürdistanlı tüm parti ve örgütler sorumlu.
IV- Batı Kürdistan’da Kürdün Kürdle “Kanton”da Buluşması Yerine Federasyon Öne Çıkarılmalı.
*“Rojava’da çok tarihi ve gürkemli devrim gerçekleşti” demenin yanı sıra “hiçbir şey gerçekleşmedi” demek de Batı Kürdistan’daki mevcut durumu izah etmiyor çünkü her iki değerlendirme de uc değerlendirmeler. “Rojava da politik ve toplumsal devrim gerçekleşti” şeklindeki abartılı değerlendirmelerden hem uzak durulmalı, çünkü kantonlaşmanın yanlışlığı bir yana onaylanan “Toplumsal sözleşme”, burjuva demokratik bir içeriğe sahip! Zaten bundan ilerisi de beklenemez! Hem ayrıca parçalanmış Kürdistan’da “kantonlaşma” gibi yaklaşımdan uzak durulmalıdır. İsviçre, Belçika’da farklı halklar kantonlarla ortaklaşabilirler ama Kürdistan için bu model olamaz çünkü Kürdün Kürdle kantonda buluşması yanlış ve sormazlar mı “bağımsızlığın ya da federasyonun suyu mu çıktı” diye!
Batı Kürdistan’da başta PYD olmak üzere parti ve örgütlerin ve elbette halkımızın siyasal mücadelesi var ve bu devam ediyor. PYD dışındaki tüm partilerin “Hewler otel lobilerinde siyaset yaptıkları” genellemesi doğru değil! Hewler otel lobilerinde siyaset yapan partiler olduğu gibi, tıpkı PYD gibi Oamışlo, Kobani ve Efrin’de halkın içerisinde kalıp siyasi mücadelesini sürdüren partileri biliyoruz. Buradan çıkarılacak ileriye yönelik sonuç, farklılıklarımız üzerinden ortaklaşmak! Cenevre 2’deki mevcut durum Batı Kürdistan siyasetinin (parti ve örgütlerin) KYK altındaki geniş birliğine önem verip ortaklaşarak yeni Cenevre’lere hazırlanmak olmaladır.
*PYD’nin tek kaldığı saha, siyasi değil silahlı mücadele alanıdır ki bunda da bizzat PKK, PYD hattının sorumluluğu bulunmaktadır. PYD’nin “biz tek başımıza silahlı mücadele veriyoruz” demesi bir yanıyla doğrudur ama bu doğrunun oluşmasında bizzat PKK, PYD hatttının “biz YPG dışında silahlı güç istemiyoruz, silahlı mücadele vermek isteyen gelsin YPG’ye katılsın, Kürtler adına ayrı silahlı yapılanmalara izin vermeyiz” diyen yine kendileridir. Eğitilmiş Peşmergeler sınırdan geçip Batı Kürdistan’a giriş yaptığında “gelmeyin yoksa iç savaş çıkar” tutumunda ısrar eden de yine PYD, PKK’dir. Bu ısrar üzerine Peşmerge “bırakuji çıkmasın” sorumluluğu ile geri dönmüştü.
Elbette ciddi can kaybına da malolan YPG’nin, El Kaide gibi küresel İslami cihatçılara karşı silahlı direnişi önemsenip desteklenmeli ama Peşmerge ile ortaklaştırarak kalıcılaştırılmalıdır. Bu adım atılmazsa dün “gücümü bölmeyeyim” kaygısıyla Kürdistan bölgelerinden kendiliğinden çekilen Baas rejim güçleri yarın ister toparlanmış eski rejim olsun ister onun yerine geçecek olan yeni Arap rejimi olsun, ilk işi Kürtlere “silahları bırakın konuşalım” olacaktır.
Esad liderliğindeki Baas rejimi, hem gücünü bölmek istemediğinden hem de “Kürtler benim düşmanlarıma karşı savaşıyor” diyerek şimdilik uzaktan seyr ettiği Kürtlere yarın iktidarını pekiştirdiğinde tutumunu değiştireceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok!
Kısacası Baas rejimi Şam’da ayakta durdukça ve muhalefetle kendi aralarında ister anlaşsınlar ister biri diğerini etkisizleştirsin her halükarda rejimin sivri okları yarın Kürt halkına ve siyasetine dönecektir. Bu muhtemel gelişmelere kaşı yapılacak olan; Batı Kürdistan siyasetinin KYK adı altındaki birliğini aktif hale getirmektir.
*Çözüm olarak, KYK’nin belirleyeceği rotada, Kürdün Kürtle “Kantonlaşması” yerine federal Suriye içerisinde federal Kürdistan çözümünü öne çıkarılmalı. Hem buna varabilmek için ve hem de yarın yeniden yapılacak olan yeni Cenevre’lere güçlü katılabilmke için şimdiden askeri, mali ve siyasi birlik merkezileştirilerek federal çözüme hazır olunmalı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.