22 Kasım 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

CEMAAT’İN SİYASET HAKKI

Mücahit Bilici-

01 Şubat 2014 Cumartesi 09:49

Allah rızası için siyaset yapan iki aktörün mücadelesini görüyoruz. Biri parti olarak (yani kurumsal) politik siyaset yapıyor. Diğeri cemaat olarak sosyal siyaset yapıyor. Birinin meşruiyeti siyasi temsilden geliyor. Diğerinin meşruiyeti siyasetin temsilini üstlendiği kaynağın kendisi, yani toplumun bir parçası olmaktan geliyor. Cemaat’in siyasetinde bir meşruiyet sorunu yok. Cemaat’in onyıllarca yaptığı insan kaynakları yatırımı sonucu (adına Cemaat denen) toplumun bir kısmının vicdanları üzerinde etki sahibi olması da demokrasi açısından tamamen meşrudur.

Mesela Fethullah Gülen’in bir gün uyanıp “memleket iyiye gitmiyor, ey vatandaşlar yolsuzluk kötüdür” demesi ile savcıların harekete geçmesi bile meşrudur. Çünkü, o savcı oraya meşru yollarla gelmiş mi? Evet ise, açtığı soruşturmada hile veya usulsüzlük yapmış mıdır? Bu ikinciye cevabınız hayır ise demokrasi açısından suç yoktur. Yani bir dinî liderin veya siyasi fikrin insanları etkilemek istemesi, onları devlette yer almaya teşvik etmesi meşrudur. Bunda başarılı olduysa eğer ve siz bundan memnun değilseniz, toplumun bir başka kısmı olarak, o zaman bununla mücadele etmenin yolu o makamlarda yer almaya çalışmaktır. Sonuç: Sevmediğiniz adam ile sevdiğiniz kendiniz aynı makam için rekabet edeceksiniz. Bunun varsa yeterlilik sınavı, dürüstlük kontrolü ve hatta seçim sandığı; oradan kim önde çıkarsa makam ona gitmelidir.

Peki, paralel devlet ithamına muhatap olan Gülen Cemaati’nin siyasetle, Nurculukla ve demokrasi ile ilişkisi nedir?

Öncelikle Cemaat siyasete giriyor, paralel devlettir iddiaları en hafifiyle dürüst iddialar değildir. Neden? Çünkü Cemaat başından beri her zaman siyasetin içindeydi. Gülen Cemaati’nin Nurculuğun siyasetten uzak durma ilkesine riayet etmiyor olması, Cemaat’i en fazla Nurculuktan çıkarır ama siyaset yapma hakkını elinden almaz. Başkası Nurcu olmak zorunda olmadığı gibi Cemaat de değildir. O hâlde Cemaat’in neden Nurcu olmadığına dair dil dökmeler en fazla propaganda olarak muteberdir, demokratik bir karşılığı yoktur. Daha önce de yazdım, aslında Cemaat Nurculuktan uzaklaştığı noktalarda İslamcılığa yaklaşır. Siyasiliği onu İslamcı yaparken, bunu zekice ve daha stratejik bir seviyede yapıyor oluşu onu düz İslamcılıktan ayırır. Yaşanan çatışma iki İslamcılığın savaşıdır: Hamaset ve teenni.

Cemaat hiçbir zaman Nurcuyum demedi ve ortodoks Nurculuğun dışında kaldı. Cemaat benim nazarımda da ortodoks anlamda Nurcu değildir. Çünkü Cemaat’in misyonu hem dinî hem sosyal hem de siyasaldır. Nurculuk, İslam’ın geniş dairesi içinde hususi bir dine hizmet tarzıdır. Başta İslamcılar olmak üzere pek çok Müslüman’ın dine hizmet anlayışı Nurculuğa sığmaz ama İslam’a sığar, sığabilir. İslam’ın dairesi daha geniştir. Söz Nurculuktan açılmışken, kader noktasında, Cemaat Risaleleri sadeleştirmede doruğa çıkan kibrinin tokadını yiyor. Fakat bugün Cemaat’i başka saiklarla tokatlayanları masum kılmaz. Cemaat’i hain ve İslam-dışı gösterme gayretleri pespaye bir siyasettir. O da tokadını yiyecektir.

Dolayısıyla bugün Türkiye’de büyük bir ikiyüzlülük yaşanıyor. Gülen Cemaati başından beri hep siyasetin içindeydi ve siyasiydi. Organizasyon şeklinden tutun, insan yetiştirme tarzına kadar hep siyaseti dönüştürme kastı taşıyordu. AK Parti devriminin en az yarısının görünmeyen sahibi Cemaat’tir. Bugün Gülen’e sen kimsin diye efelenenler esasen çalıntı bir devrimle milli egemenlik sefası sürüyorlar.

Altı üstü Cemaat AK Parti ile siyasi olarak hemfikir değil ve muhalif. En fazla iktidarı değiştirmek istiyor. Bu da demokraside mümkün bir şey. AK Parti’yi Türkiye ile özdeşleştirmek ve Cemaat’i Türkiye’nin dışıyla özdeşleştirip ihanete indirgemek neyi gösterir: Müslüman bir toplumda siyaset tecrübesine yeni olmayı. Devlet dindarların eline geçip farklı siyasi eğilimler rekabet edince birbirlerini ihanetle suçlamaları ancak çocukça bir davranıştır. Hukuk ve demokrasi içinde Cemaat’in veya başkasının AK Parti’yi iktidardan indirmek istemeye hakkı vardır. Aynı şekilde hukuk ve demokrasi içinde AK Parti’nin Cemaat’i bürokratik ve toplumsal güç ve saygınlıktan düşürmeye hakkı vardır. Ama yalan söylemeden.

Cemaat gizli saklıdır diyenler, ayakta kalabilmek için daha düne kadar Cemaat’in bu özelliğinden yararlandılar. Hem Cemaat gizli saklı hem de siyaset yapıyor diyenler niye şunu görmez: Bugün yaşanan aslında Cemaat’in, siyasetini artık gizli saklı yapmıyor oluşudur. Herkesin kabul edeceği üzere Cemaat büyük bir bedel ödeyerek aleni siyaset yapıyor ve çok güçlü bir iktidara karşı muhalefet ediyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.