ÇEKİÇ İLE KALEM
Mücahit Bilici-
02 Nisan 2014 Çarşamba 10:58
Kalem ile çekiç yol arkadaşı idiler. Kalem çizgileriyle yol çizer, çekiç gücü ile yol yapardı. Epeyce yol aldıktan sonra yolları ayrıldı. Çekiç üzerindeki kalem vesayeti kalktı. Çekiç yolunu bulmuştu. Bir çizgiye göre vurmayacak, vurduğu yer çizgi sayılacaktı. Çekice güvenmeyen ama çekicin yaptığı işin çekiciliğine de kendini kaptıran kalem sonunda çekiçin yoluna çıkmaya karar verdi. Kalemin çekilmesi ile çekicin kabalığı ortaya çıkarken, çekicin çekilmesiyle kalem, herşeye sahip olma hırsıyla çekiçliğe soyunmuştu. Bir vuruşma kaçınılmazdı.
Çekicin ne işe yaradığı herkesçe malum idi. Fakat kalemin ne yazacağını kestirmek güç idi. Kalem bazan şiir yazar bazan sayfaları karalardı. Kalem, okumuş ve çokça yazabiliyor olmanın kibriyle kendinden başka herkesi kendine düşman etmişti. Kararttığı sayfalar çoktu. Kendinden küçük kalemlere karşı bir çekiç gibi olan kalem, çekiçin karşısına da çekiç olarak çıkmaktan çekinmedi. Muharebe çekiçin sahasında cereyan ediyordu. Kalem deplasmandaydı. Çekiç olarak kullanılan kalem, vura vura yazı yazan çekiç karşısında kurnaz ama güvenilmez bulundu. İlk hesaplaşmada çekiç kalemi kırdı.
Kalemin gücü müsbet hareket etmesinde idi. Çekiç ise zaten tanım gereği menfi harekete kabiliyetliydi. Kalem çekiç gibi hareket ettiği için kendisini hırpaladı. Çekiç ise bir kalemi kırmanın gafletli muzafferiyetiyle yoluna devam edecek.
Siyaset sahibi belli olmayan hakikatle değil, simasıyla özdeşleşilebilir olan güçle yapılıyor. Münazarada çokbilmişlik edasıyla kazanılan zaferin benzeri siyasette yoktur. Siyasette riyakar bir “sizin için vuruşuyorum” vurgusu, samimi bir “bakın hoşunuza gitmeyecek gerçekleri açıklıyorum”dan daha çok rağbet görür. Yani güç hakikati ezer—ama sadece kısa vadede. Hakikat asit gibidir. Er geç çekici eritecektir ama gürültüsüz işlediği sürece, sabır ve haklılığına hırs ile gölge düşürmediği sürece. Kalem, yazmalı ama karalamamalı.
Kalem kanundur, çekiç irade. Kalemin hatası kanunun heryerde ve herşekilde geçerli olacağını varsayması ve bunu sevimsiz bir bürokrat ısrarıyla teşri etmesidir. Çekiç ise kendisi olmadan kanunun bir hükmünün olmadığını bildiği için gerektiğinde kanunu görmezden gelir. Deplasmandaki bir karşılaşmada çekice karşı çekiç gibi menfi hareket eden bir kalemin kaybetmesi normaldir. Kalem kendi sayfasına çekilip istikametli çizgilerle müspet olarak ilerlemeyi seçerse ancak o zaman çekiçin vurduğu yerin yanlış yer olduğunu kendi doğru çizgisiyle gösterebilir. Kalem de çekiç olup vurmaya başladığında çekiçin yanlışlıklarını görünür kılacak çizgi kalmaz.
Kalem, kendi sahip olduğu takvayı, kabadayılığıyla bilinen çekiçten beklemekle hata eder. Zira vuruşma meydanında nazarlar çekiçin gücüne bakar. Orda kudret ve kemiyet esastır. Kalemin takvacılığı menfi olduğu için kavgada bir kalleşlik olarak algılanmaya mahkumdur. Ancak müsbet hareket eden bir takvanın, çekici mahçup etme gücü vardır. Çünkü kavgada avantajlı olan çekiç, konuşmada avantajlı olan ise kalemdir.
Kalemin sayfasına çekilip çizgi çizmesi, kendinden küçük kalemler karşısındaki kibrinden tövbe etmesi gerekir. Kalem ölü veya diri olarak aradan çekilince, çekiçin kabalığı tüm çıplaklığı ile ortaya çıkacaktır. Çekiç kaleme muhtaç hale gelecektir. Ancak bunun için kalemin çekiçleşip mevzisini terketmemesi gerekir. Gücün hakikisi ve hakikatin içte olanı kalemdedir. Gücün zahirisi ve hakikatin dışta olanı çekiçtedir. Kalem hırsının kurbanı olmuştur. Ama sabır gösterdiğinde çekiç basının ağırlığı ile kalemin önünde eğilecektir. Zira metal bile yorulur. Fakat uzun vadede kazanacak olan kalemdir. Çünkü sözün hakikatlısı üzerinden zaman geçtikçe gençleşir. Bunun için de kalemin geçmiş günahlarından istiğfar ile tasaffi etmesi gerekir. Hakikat kaybolmaz. Sadece zamana yayılması insanın keyfine göre gerçekleşmez. “Beşer zulmeder, kader adalet eder.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.