04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

CEHALETİN MESLEKLERİ

Etyen Mahçupyan

20 Ağustos 2017 Pazar 12:50

Gerçekdışı bir veriyi inanıp kullanmış olmam Reisçileri ‘mal bulmuş Mağribi’ misali çok sevindirdi. Anlaşılır bir durum, çünkü içlerinde birikmiş bir öfke var. Böylece ezikliğin üzerinden gelebilirler, aralarında mavra yapıp ferahlarlar ve işlerine, yani cehaletten beslenen yalakalığa daha da hevesle sarılabilirler…

Cehalet aslında her toplumun gizli düşmanıdır. Kültüre dönüşür ve sistemleşir ise, dışarıdan bakanların kolayca gördüğü sizin için görünmez olur. Bunun bütün kültürler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz… Ne var ki durum simetrik değildir. Cehaletin kültüre dönüşüp sistemleşmesi bazı kültürlerde diğerlerine göre kolaydır ve daha kalıcı sonuçlar üretir. Söz konusu kültürlerde toplumlar kendi cehaletleriyle barışık yaşayıp gider, cehaleti teşvik eden kurumlar inşa eder, kariyer yolları yaratır ve cehaletin sürdürülmesini bir siyaset, hatta bir kimlik haline getirebilirler. Böylece cehalet bir aidiyet işlevi görmeye başlar. 

***

Mesele farklı zihniyet yapıları açısından ele alındığında en handikaplı toplumların ataerkil zihniyete dayanan kültürlerde ortaya çıktığı gözlemlenebilir. Çünkü bu kültürde bilgi hiyerarşiktir ve ‘rehberlerden’ alt kademelere doğru rızaya dayanarak aktarılır. Rehberlerin dediğine itiraz edilmez, aksine uyum sağlanır ve bu uyumda en becerikli olanlar giderek hiyerarşinin üst makamlarına tırmanır, maddi ve manevi nemalanma fırsatı yakalarlar. Ataerkil kültürlerde cehaleti yapısal hale gelir ve toplumun kendini kandırmasına meşru bir zemin sağlar. Marifet başarısızlığa mazeret bulmaktan, kendi yanlışlarının sebebini başkalarında aramaktan geçer… Hatalar gizlenir, yüzleşilmez ve yanlışlar itiraf edilmez. Çünkü bunun kişiliği yaraladığı, aşağıladığı düşünülür. Ataerkil kültür kişiliğin gelişmesini engelleyip, her kişiyi veri bir cemaatin makbul üyesi yapmayı ‘doğru’ bulduğu için, bu kültürün içinde yetişenler gerçekte o denli kırılgandırlar ki kendilerini korumak üzere başkalarını suçlamaktan başka çare bulamazlar…

Açıktır ki burada sözü edilen cehalet bilgisizlik değil, bilmediğini biliyor sanmak, bunda ısrar etmek, kendi bilginin sınırlarının farkında olmamak, kısacası gerçeklik karşısında haddini bilmemektir. Bu kültürlerde rehberler ekonomiden, eğitimden, estetikten, hemen her konudan anladıklarını sanır, kendi doğrularını ve beğenilerini herkes için geçerli zannederler.

Bu nedenle ataerkil kültürlerde rehberlerin cahil olması durumunda cemaat de hızla cehalete meyleder, cehaleti bilerek ve isteyerek seçer. Cehalet solunan hava gibi onları kuşatır, büyülü bir örtü misali sarıp sarmalar ve dışlarındaki gerçeklikten uzaklaştırır. Birlikte aynı kalıpları tekrarlar, ritüel oluşturur, irşad olur, düşünmemenin yarattığı boşluğu dünyevi dualarla doldururlar. Dinin cehalet ürettiği bir yanılsamadır… Aksine cehalet dini yüzeyselleştirir, ezbere dönüştürür ve bu sayede daha da derinleşir.

Bu ortam oportünistler için çok çekicidir… Cehalete övgüler düzmek, başkalarını riyakarlıkla suçlamak, kendi samimiyetini tezgahta satışa koymak bilinen davranış kalıplarıdır. Cehaletin avantajlarından yararlanarak iş bulabilir, para kazanabilir, siyasi nüfuz elde edebilirsiniz. Cehaletten ne kadar az yüksünürseniz o kadar hızlı yükselirsiniz… Böylece cehalet ahlaksızlığın serpildiği verimli bir toprağa dönüşür. 

***

Profesyonel Reisçiler bu işleri, kendilerine biçtikleri kariyeri iyi bilirler… Tetikçilikten, birilerine yaranmak için etrafa saldırmaktan, bile bile yanlışı savunmaktan, üst katlara övgü sunma yarışına girmekten gocunmazlar. İnsan olmanın getirisinin fazla olmadığını gördüklerinde, omurgalarından kendi iradeleri ile sıyrılır, müsvedde kalmayı tercih eder ve şimdi olduğu üzere bunu her fırsatta sergilemeyi sürdürürler...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.