22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

‘ÇAWANİ BAŞİ?’, GÖNÜLLERİ AÇTI…

Hüseyin Gülerce

08 Şubat 2013 Cuma 07:28

Bir komutandan duyulan ‘Çawani başi?’ (Nasılsın, iyi misin?) sözünün açtığı gönül kapısı, nasıl da hepimizi duygulandırdı. Haberi dün Zaman gazetesinde görmüşsünüzdür. 

Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi 3. Piyade Tümeni 7. Hudut Alayı Komutanı Albay Cemalettin Doğan ve beraberindeki heyet, Dağlıca köyünde ikamet eden 81 yaşındaki kanaat önderi Latifan Katırcı’yı ziyaret ediyor. Yapmacık, iğreti duran hiçbir tavır, hareket yok. Ziyaret öncesi komutan çocuklara çikolata veriyor, onları okşuyor, onlarla konuşuyor. Sonra Dağlıca’da 30 yıl imamlık yapan Latifan Katırcı’nın evine geliyor. Postallarını çıkartıyor. “Selamünaleyküm, çawani başi?” deyip sarılıyor. Latifan hoca öylesine etkileniyor ki, “Ben sana kurban olayım.” diyerek komutana sarılıyor. Komutan da, “Ben sana kurban olayım.” diyor… Hep söylenmiştir, bizim insanımızın gönlüne girmek o kadar kolaydır ki, yeter ki siz ona değer verin.

Bugün Türkiye’nin ayağına takılı pranga, Doğu ve Güneydoğu’da yanlış üstüne yanlış yapılmasından kaynaklandı. Cezaevlerindeki görüşmelerde tek kelime Türkçe bilmeyen anneler, nineler tekmelendi, itildi, kakıldı… Bu yanlıştı, zulümdü. Şimdi bakın bir komutan Kürtçe hal hatır sorunca ne güzellikler ortaya çıkıyor…

Makule, doğru olana, insanî olana, bize yakışana dönmek zorundayız. Hepimizin yeniden üslubunu, zihniyetini gözden geçirmesi lazım. Mesele, kimin daha fazla hatalı olduğunu sergilemek değil. Olumsuzlukları hatırlatıp, yeni olumsuzluklara kapı açmak çözüm getirmiyor.

Bu ülkede Silahlı Kuvvetler içerisinde gücü temsil edenler, ellerindeki kuvvete güvenerek, darbe dönemlerinde de gördük, hukuk dışına çıktılar, bunu yol edindiler ve hep böyle gideceğini sandılar. Emekliliğini isteyen eski Genelkurmay Başkanı Sayın Koşaner, bunu itiraf da etti. Şu yargılama süreci de dâhil, hepimiz bir özeleştiri yapalım. Herkes kendi yargısız infaz zeminini terk etmelidir. Bazıları hesaplaşma, rövanş alma, kabalığında ısrar da etse, çözüm isteyenler namuslarını koruma hassasiyeti ile üsluplarına sahip çıkmalı/çıkabilmelidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri milletin ordusudur. Beş bin yıldan beri tarihimiz, ordumuzun omuzları üzerinde bayraklaşmıştır. Malazgirt’teki ordu, Mohaç’taki ordu, İstanbul surları önündeki ordu, Çanakkale’deki ordu bu ordudur. Asırlardır, namusun, şerefin, haysiyetin, toprağın, istiklâlin korumasını; başındaki komutanlarıyla, hayatları pahasına yapan bu ordudur…

Bu müessese, içindeki yanlışlar, yanlış zihniyet sahipleri yüzünden bütünüyle karalanamaz, yıpratılamaz. Belki ayar kaçırılmış, maksadı aşan tavırlarla eleştiriler getirilmiştir. Ama orada da söylenmek istenen şudur: Bu ordu, milletin ordusudur, milletin sevgisine ve güvenine mazhar olmalıdır. Madem demokrasiye bağlılıktan, hukuka saygıdan bahsediyoruz, Silahlı Kuvvetler de sivil iradenin emrinde olmalıdır. Dileriz, Dağlıca’daki komutanın tavrı ve samimiyeti yeni bir dönemin işaretidir.

NOT: İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı Sayın Filiz Cemsu vasıtasıyla İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’ten bir mektup aldım. Habertürk gazetesinin haberindeki “Genelkurmay’ın Ergenekon şeması” ile ilgili değerlendirmelerimin doğru olmadığını söylüyor. “Ve size soruyorum: Doğu Perinçek’in Danıştay cinayetini işleyen bir faaliyetin içinde bulunması mümkün müdür?” diyor. Bir siyasi için elbette, mümkün olmadığına inanmak isterim. Ancak bir yargılama devam ediyor ve bunun sonucunu beklemek gerekiyor.