ÇATIŞMAYI DONDURMA...
Ali Bayramoğlu
25 Aralık 2015 Cuma 10:52
Şehitlik, Bağlar ve Yenişehir ilçelerinde fırın ve eczaneler dışında işyerlerinin tümü kapalı. Belediyeye bağlı halk otobüsleri çalışmıyor. Öğretmenler velileri arayarak çocuklarını okula göndermemelerini söylüyor.
Bu, hafta başı Diyarbakır manzarasından bir kesit..
Ve insanlar…
Abdülkadir Konuksever Sur'da insanlarla konuşup, Aljazeera'de izlenimlerini yazmış, herkese okumasını tavsiye ederim. (http://www.aljazeera.com.tr/profil/abdulkadir-konuksever).
İşte bir kaç örnek…
“M.C, HDP'ye oy vermiş onlara konuşuyor:
'Eğer bu kadar hendeklere meraklılarsa gelip hendeklere kendileri girsin. Çıktılar hendekleri savundular ve ardından herkes evine geri döndü. Ben dönebiliyor muyum? Hayır. Dışarıda sığıntı gibi yaşıyorum akrabalarımın yanında. Arkadaş, aklı başında bir politika önerin canımı vereyim, ama bu nedir? İnsan halkına ve gerçeğine bu kadar mı uzak olur?'
Bir başkası Ahmet, Sur'dan Şehitlik'e kaçmış:
'Bak kardeşim benim hiç bir tarafa inancım yok. Bu adamlar geliyorlar ayrı zulüm, devlet geliyor ayrı zulüm… Al, evimi talan etmişler, yakmışlar yıkmışlar, komşulara da, 'bu adamı bulun evini terk ettiği için 12 bin lira ceza kestik' demişler.'
Bir diğeri:
'Sur'da çatışmalar sürerken evimizin içinde köşe kapmaca oynuyorduk sanki. Patlama nereden gelirse daha uzak odaya kaçıyor, o tarafta silah sesleri artınca başka bir odaya. Böyle bir yaşam olabilir mi?'
Bir ülke, bir toplum, bir devlet için bundan daha büyük tahribat olabilir mi?
Bir yanda halkın yaşam alanını işgal ederek, onu kalkan olmaya zorlayarak, dışarıya hendekleri bu halk kazıyor ve direniyor diyerek yürütülen örgüt zulmü var.
Öte yanda, halkı koruyamayan ya da askerle mahalleyi kuşatıp sokak sokak çatışan, sokağa çıkma yasağı ilan ederek hayatı iyice içinden çıkılmaz hale getiren bir devlete öfkelenmemesi mümkün müdür?
Başbakan'ın ve diğerlerinin verdikleri kararlılık ve güç mesajlarının, HDP'lilerin devleti suçlayan açıklamalarının bu insanlarda ne karşılığı olabilir?
İhlallerden ve insani faturadan söz edilecekse resim budur ve bu resimden herkes nasibini alır, almaktadır.
Siyasi manzaraya gelince... Onun da son derece vahim olduğu ortada.
Dün tarif etmeye çalıştık, Ortadoğu merkezli bir Kürt hareketi stratejisi, siyaset fikrini rafa kaldırmaya yöneldi.
Karşısında bunu varoluşuna saldırı olarak algılayan, asayiş silahından başka bir aracı bulunmayan devlet bulunuyor.
Şimdi soru şu: Bu çatışma nasıl diner ve siyaset koşullarına nasıl dönülür?
İki ihtimal var.
Bunlardan ilki, dolaylı ve orta vadeli bir ihtimal. Buna göre, Ocak ayı sonrası Suriye'de ateşkes ilanıyla birlikte, kurulacak geçiş hükümeti bu ülkede gerçek anlamda kamu otoritesini temsil etmeye başlarsa, Suriye Kürtlerinin hareket alanı daralır, Kürt hareketinin beklentisi sınırlanırsa, yüzlerini çevirecekleri istikamet yeniden Türkiye olacaktır. Bu gelişme Kürt sorununun çözüm merkezinin yeniden Türkiye sınırları içine taşınması ve siyasete yönelik örgüt talebinin artması demektir. Bu, Suriye'de ihtimallerden bir ihtimal.
İkincisi devletin ve örgütün sürdürülemez bu çatışmayı dondurmayı kabul etmeleridir. Bu, güçlerin geri çekilmesi değil, hatta silahların gömülmesi değil, görünmez hale getirilmesi ve bu noktadan itibaren yeniden siyasetin, görüşmelerin başlaması anlamına gelir. Bunu, ancak Oslo ve benzeri durumlarda olduğu gibi enformel yollar sağlar.
Umalım bu ve benzer yollar bulunsun...
Ve ışık görülsün...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.