21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

ÇATIŞMA VE SIÇRAMA

Ali Bayramoğlu

03 Mayıs 2016 Salı 10:28

Birbirine bağıran, vuran, tekme savuran milletvekilleri...

Geçen hafta TBMM Anayasa komisyonundaki görüntüler muhtemel bir toplumsal kaos halinin ön yansımaları gibiydi.

Kimi damlalar bardağı taşırır, çaplarının ötesinde sonuçlara yol açarlar.

Kimi adımlar kritik anlar oluşturur, kendilerinin ötesinde simgesel ve fiili durumlara zemin hazırlarlar..

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının böyle bir risk oluşturacağından endişe duyuyorum.

Kim ne derse desin, nasıl açıklarsa açıklasın, doğrularsa doğrulasın, simgesel olarak politik imkanların tüketilmesi anlamına gelecek, söz ve siyaset üzerinde yeni tehdit ve baskı düzeni oluşturacak bu durumun, çatışma ve kutuplaşma üzerinde dindirici değil, tersine tahrik edici bir etkisi olması şaşırtıcı olmaz.

Türkiye'de ve başka pek çok ülkede yaşanan deneyimler, siyasetin boğulmasının tehlikeli eşikler ürettiğini göstermiştir.

Örgütle, şiddetle mücadele, şiddete karşı güvenlik tedbiri elbette gerekli ve meşrudur.

Ancak bu mücadeleyi yaparken, şiddeti üreten ana sorunu çözecek cihazları çalışmaz hale getirmek, örneğin siyaseti, örneğin düşünce-siyaset ilişkisini boğmak, tüm kapıları kapamak, akıl ve akılcı bir siyasi stratejiyle açıklanamaz. Bu nedenledir ki, siyasete tedbir koymak, hiçbir şekilde terörle mücadelenin aracı olamaz ve hiçbir yerde olmamıştır. Olduğu an misliyle geri tepmiştir.

PKK-HDP arasındaki organik ilişkiler ve geçişler anlamında şiddet ve siyaset ilişkisi elbette bir sorun oluşturuyor.

Ancak mesele bu ilişkinin yarattığı sorunlarla baş edilmek, bunu yönetebilmektir. Bu tür geçişler pek çok ülkede yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Siyasal, ekonomik, kültürel, etnik kökenli bir sorunda bunun tersini düşünmek mümkün müdür? Örneğin Kuzey İrlanda'da terör örgütü IRA ile yasal siyasi parti Sinn Fein arasındaki ilişkiler farklı mıydı? Kolombiya'da ülkenin güneyinde seçilmiş valiler ile FARC arasındaki ilişkiler değişik mi? Sorun “uçlarda, yasal limitlerde, o limitleri zorlayan siyaseti” dönüştürebilme meselesidir. Bu sadece örgütün değil, aynı zamanda sistemin işidir. Çatışma çözüm siyasetinin esası da budur.

Bugüne dönelim...

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının anlamı, iddia edildiği gibi hukuki bir kriteri uygulama, siyasi temsil ile şiddet arasına mesafe koyma girişiminden ibaret değildir.

Bir kaç anlamı ve riski hatırlatalım.

-Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ortaya çıkacak ilk sonuç, Kürt meselesinde siyasi alanın daraltılması olacaktır. Bu, sadece bugüne dair değil, yarına ilişkin olarak da siyaset yoluyla atılacak adımların önünün kesilmesi demektir.

- Tek boyutlu, tüm kapıları kapayan asayiş tedbirleri bumerang etkisi yaparlar. Her aşırı basınç aşırı toplumsal ve siyasi enerjinin infilakı anlamına gelir. Unutmamak gerekir ki bir isyanın şiddeti ile baskının şiddeti arasında doğru orantı vardır.

Nitekim dokunulmazlıkların kaldırılmasını herhangi bir adli takibat, gözaltı, tutuklama takip etmese bile, siyasi basınç artacak, kutuplaşma keskinleşecek, şiddet kendisine yeni doğrulama araçları bulacaktır.

Kaldı ki, Güneydoğu'daki olaylar, çatışma ve koşuları devam ettikçe milletvekillerinin takibata uğraması, tutuklanması ve mahkum edilmesi kaçınılmazdır. Netice basıncın katlanarak artması olur..

Anayasa değişikliğinin geçmesi HDP dışındaki üç siyasi partinin ortak davranmasına bağlıdır. Bunun bir anlamı da, AK Parti-CHP-MHP üçlüsünün, Kürt meselesi merkezli yeni bir iktidar bloğu oluşturması, HDP'yi ve Kürt hareketinin temsilcilerini siyasi alandan dışarı atmasıdır. Bunun sonucu ise, kimsenin şüphesi olmasın, Kürt kökenli vatandaşların iyice kabuklarına çekilmesi demektir.

Anayasa değişikliğini sağlayacak çoğunluğun oluşmadığını, dokunulmazlıkların kalkmasının referanduma gittiğini düşünelim. En tehlikeli aşama işte budur. Zira referandum, Türk ve Kürt kutuplaşmanın toplumsal düzeyde tohumunu atmaktır.

Siyasal karar alıcıların, meclisteki çoğunluğun bunları iyi bilmesi gerekir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.