24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara1°C
  • İzmir6°C
  • Berlin4°C

ÇATIŞMA SAHNE ALMASIN…

Ali Bayramoğlu

15 Temmuz 2015 Çarşamba 08:49

PKK isyanı 1984'te başladı. İnsani, siyasi, sosyolojik sonuçlarıyla 30 yıllık bir çatışma öyküsü var karşımızda. Bu öykünün bize öğrettiği en önemli husus öfke, meydan okuma, ret, tehdidin çatışmayı sadece azdırdığı, çözümü daha da uzaklaştırıp zorlaştırdığıdır.

Meydan okumalar zaman zaman tarafların kendi içlerinde yaptığı konuşma şeklinde, zaman zaman ilişkilerin gerilmesi üzerine kamuoyu önünde meşruiyet arayışları ve strateji ilanları şeklinde karşımıza çıkarlar.

Türkiye bunun türlü örneklerini çok kez yaşadı.

Nitekim son seçim kampanyası sırasında gerek Cumhurbaşkanı'nın, gerek Başbakan'ın kullandığı, Kürt Hareketi'ni doğrudan hedef alan, çözüm süreciyle ilgili sınır ve ön koşul tanımlayan, müzakere, taraf ve masa tabirlerini reddeden dil daha çok seçim gereklerinin bir sonucu olarak değerlendirilmişti.

Ancak daha sonra özellikle Rojava'da ortaya çıkan yeni durum, iki kantonun birleşmesi karşısında AK Parti hükümetinin tehdit algısı ve politikası, PKK'nın silah bırakmasının çözüm sürecinin devamının ön koşulu olduğunun defatle vurgulanması, HDP'ye yönelik güvensizlik konjonktürel olmaktan öte yapısal bir durumu, stratejik bir yenilenmeyi ifade ediyor.

Temmuz başında arka arkaya kaleme aldığım yazılarda, bu yenilenme haline işaret ederek “çözüm sürecinin başlangıçından bu yana ilk defa bu denli büyük kopuş bir riskiyle karşı karşıya bulunduğunu" söylemiştim.
Bu tespitin arkasında yatan nedenleri kısaca tekrar da fayda var:

Biri silah bırakma ve bireysel entegrasyona, diğeri özerklik ve kimlik hakkına dayanan iki beklenti arasındaki fark ve çatışma… Türkiye'nin iç ve dış Kürtleri birbirinden kategorik olarak ayırma politikasına karşı, Türkiye'deki ve Suriye'deki Kürtlerin hem sosyolojik, hem politik (ve örgütsel) bir entegrasyon yaşaması ve bunun işaret ettiği gerilim…Çözüm sürecinin seçim sonuçları üzerinde etkisine yönelik siyasi iktidar algısı, muhafazakar kesimdeki üst akıl rüzgarının Kürt meselesini “örgüt", “çıkar", “taktik" türü bir algıyla tekrar siyaset dışı alana itme eğilimi doğurması... AK Parti'nin tek başına iktidar olanağını kaybetmesiyle “çözüm sürecinin aktörlerinin kısmi meşruiyet kaybı ve bir tarafın flulaşması…" “Erdoğan'ın çözüm sürecine bakışındaki muhtemel kırılma"… “Diğer siyasi partiler tarafından HDP'nin değişik dillerle de olsa yönetim formülleri dışında tasavvur edildiği yeni siyasi yelpaze"…

Son günlerde bu tabloyu pekiştiren gelişmeler oluyor.

Seçimler sonrası Cumhurbaşkanı, Başbakan ve yetkililer, çözüm süreci söz konusu olduğu her an, tanımı tekrar “terör" vurgusuyla yapıp, siyasi yolların sonuna gelindiği, çözüm sürecinin mevcut halinin bölgede örgütün yaygınlaşmasına yaradığı, meselenin şimdi silah bırakmak olduğunu ima ediyorlar…

Buna karşılık Kürt tarafından KCK'dan keskin açıklamalar geliyor.

Bunların ilki bir bildiriydi. Kritik kısmında şunlar söyleniyordu: “Türk devleti onlarca karakol, askeri amaçlı yol ve askeri amaçlı barajlar yaparak ateşkes koşullarını demokratik siyasal çözüm için değil, yeni bir savaş için ciddi bir hazırlık yapmak ve gerçekleşecek savaşta avantajlı konuma gelmek için kullanmıştır. Hareketimiz (…) tüm barajların yapımını durdurma ve bunun için gerilla güçleri dahil her türlü imkanını seferber etme kararı almıştır. Bundan sonra tüm barajlar, baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır…"
İkincisi ise Karayılan'ın IMC'den Ayşegül Doğan'a verdiği bir söyleşiydi, bir yerinde şunları söylüyordu:
“Geri çekilmek bir hataydı. Kurulacak hükümetin rengine bakıp biz de kendi yolumuzu belirleyeceğiz artık. Ortadoğu'da yaşanan süreç var, yine Kürdistan'da yaşananlar var. Bizim bekleme gibi bir durumumuz söz konusu olamaz…"

Gerginlik adım adım yükseliyor.

Tehdit, meydan okuma, siyaset dışılık, söyledik, sadece çatışma ve çözümsüzlük vaadeder.

Kürt sorunu çok taraflı ve dinamik bir sorun, dondurucuya konamaz.

Koalisyon görüşmelerinde ele alınması gereken ilk mesele budur.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.