ÇATIŞMA, ÇÖZÜM VE CESARET...
Ali Bayramoğlu
12 Aralık 2015 Cumartesi 08:24
Tahir Elçi'nin vurulduğu gün Bilgi Üniversitesi'nde bir toplantıdaydık. İki önemli konuğu dinlemek üzere toplanmıştık. Bunlardan birisi eski bir başbakandı. İrlanda'nın eski başbakanı, Bertie Ahern...
Ahern 1997-2008 yılları arasında 11 yıl süreyle başbakanlık yaptı. Tarihi önemi 1998'de IRA, Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti arasında imzalanan Hayırlı Cuma anlaşmasının baş aktörlerinden birisi olmasından kaynaklanır.
Ahern Bilgi Üniversite'sindeki konuşmasını zor koşullarda ve kısa yaptı. Tahir'in haberi gelince toplantıyı erken bitirmeye karar verdik. Eski başbakan da üzüntümüzü paylaştı, yaşadığımız şoku anladı.
Ahern'i o gün ilk kez dinlemiyordum.
Nisan ayında Dublin'de bir Türkiye heyetine yaptığı konuşmada karşısında oturanlardan birisiydim. Beni etkileyen, farklı ülkelerde çatışmaların farklı nedenlerinin olduğunu, ancak hepsinin hemen hemen aynı çözüm tekniklerine tabi bulunduğunu hatırlatan bir konuşmaydı. Bilgi üniversitesinde de bir benzerini dinledik.
Güneydoğu'da, Kürt meselesinde sıkıntılı günler yaşıyoruz.
Patlayan çatışma Kürt hareketinin yeni stratejisinden kaynaklanıyor. Ancak buna rağmen çatışmaların dindirilmesinin, siyaset yolunun zorlanmasının ve Kürt sorununda çözümün yolunun açılmasının sorumluluğu hükümetin sırtında.
Dün de sorduk, nasıl olacak bu?
Adem-i merkeziyetten söz etmek, hedef belirlemek nispeten kolay...
Mesele oraya nasıl varılacağı...
Farklı ülke deneyimleri bu açıdan bir yanıt şablonu oluşturabilir.
Nitekim Ahern'in Dublin konuşmasının satır başlarını bu niyetle bu köşeye taşımıştım.
Notlarımı karıştırırken, yeniden hatırlamanın tam zamanı diye düşündüm.
Ahern'in çatışma çözümünden çıkardığı dersleri şunlar:
* “Taraflar masaya iyi niyetlerinden, ani pozisyon değişikliklerinden hareketle oturmazlar. Onları masaya oturtan çatışmanın devam ettirilemez olduğunu düşünmeleridir. Bunu toplum da hisseder, aksi iddialar gerçekçi değildir.
* Çatışma ortamından barış koşullarına geçişin en önemli ve zor unsuru güven tesisidir. Beni zorlayan bir örnek vereyim. Biz Katolikler için yılbaşı yemeği çok önemlidir. Bir yılbaşı öncesiydi. IRA benden bazı tutukluları 72 saat için serbest bırakmamı istedi. Her duyan 'Sakın ha, böyle bir şeye kalkışma, Adalet Bakanı bile direnir' diyordu. Kulaklarımı tıkadım ve izin belgesini imzaladım. Ama iki gece de uyuyamadım, ya geri dönmezlerse diye… Dönemeselerdi ben bugün burada olamazdım. Barış süreci büyük yara alırdı.. Riskleri almak zorundasınız. Güven böyle oluşuyor…”
* Muhatabınızı doğru seçmeniz gerekir. Blair ve ben şiddete bulaşmış insanlarla konuşamayız deseydik, konuşacak kimse bulamazdık. Şiddete bulaşmış insanlarla konuşmak, onları temsilci olarak kabul etmek işin asıl ve zor kısmıdır.
* Derin ayrılıkları çözmek istiyorsanız her koşulda devam eden diyalog tek yoldur. Bir gün Kuzey'e müzakerelere gittim. Şahinler olarak bilinen bir grupla toplantı vardı. Küçük bir odada 12 kişiydik. Ünlü bir eylemci şöyle demişti. 'Sayın başbakan burada kimseyi öldürmemiş tek kişi sizsiniz' Kendime doğru yerde miyim diye sordum. Ama orada olmam gerekiyordu.
* Silahlı örgütün yıllardır yaptığı şeyi durdurmak istiyorsanız, ona açık kapı bırakmalı, yeni bir imkan vermeli, bir strateji önermelisiniz. Ateşkes yapıyorlar, önemli olan bir daha asla şiddete geri dönmeyeceğiz diyecekleri bir alternatifi görmeleridir. Bunu göstermek liderlerin görevidir.
* Barışı savunuyorsanız, kendinizi karşınızdakinin yerine koymalısınız. İnsanlar neden bir araca patlayıcı koyuyorlar, neden elde silah dolaşıyorlar, neden kendilerini feda ediyorlar? Bu sorulara onlar açısından bakıp cevap bulmalısınız. Onları motive eden şeyi bulmak için onların kafalarının içine girmelisiniz...”
Bu atıfları aldığım yazı, “Bir İrlanda mektubu: Liderden lidere...” başlığını taşıyordu.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.