ÇANKAYA GÖRÜŞMESİ
Bayram Bozyel
03 Ağustos 2015 Pazartesi 15:05
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, 02.08.2015 tarihinde (Pazar günü) bölgeden davet ettiği 50’ye yakın STK temsilcisi ve şahsiyetle Çankaya Köşkü’nde bir araya geldi. Yapılan toplantının, son dönemde yaşanan olumsuz gelişmelerle ilgili karşılıklı istişare ihtiyacından kaynaklandığı belirtildi. Söz konusu toplantıya davet edilenlerden biri de bendim.
Başbakan Davutoğlu’nun böylesi zor bir dönemde Kürdistan’da ikamet eden; savaşa, şiddet dönemlerine ilişkin güçlü bir hafızaya sahip ve son dönemde tekrar alevlenen yangının ortasında bulunan STK temsilcisi ve politik şahsiyetlerle buluşma ihtiyacı hissetmesini önemli buldum. Çünkü kişi olarak önemli bütün toplumsal badirelerin ancak ilgili kesimlerin karşılıklı etkileşimi, konuşması ve ortak aklıyla aşılabileceğine inanan bir insanım. Bu kanaatimi de her fırsatta yazıp çiziyorum. Söz konusu inancımı en etkili karar mercii olan ülkenin Başbakanı ve ekibine iletmek bakımından söz konusu toplantıyı önemli bir fırsat olarak değerlendirdim ve katıldım.
7 saat kadar süren buluşmada önce Başbakan Sayın Davutoğlu son süreçte yaşanan olaylara ilişkin hükümetin tutumunu detaylı bir biçimde ifade etti, ardından da katılımcılar sırayla söz alarak sınırlı zaman dilimi içinde görüş ve önerilerde bulundular. Hem yaşadığımız sürecin hassasiyeti hem de toplantıya verdiğim önem bakımından orada dile getirdiğim görüşlerimi özetle paylaşmak istiyorum.
‘Sayın Başbakanım, öncelikle böylesine nazik davetiniz için teşekkür etmek isterim. Sayın Başbakan’ın konuşmasında ifade ettiği ‘ortak akıl’ vurgusunu önemsiyor ve bu toplantının ortak bir aklın oluşumuna katkıda bulunmasını diliyorum.
Ülkemizde uzun bir aradan sonra tekrar bombalar patlıyor, her gün yeni can kayıpları yaşanıyor ve bütün bunlar onarılmaz acılara yol açıyor. Toplum yeni bir kutuplaşamaya gidiyor, Kürtler ve Türkler arasında yeni barikatlar oluşuyor, atılan her bomba ile bu topraklara yeni öfke ve düşmanlık tohumları ekiliyor. Savaşta sadece insanlar değil, aynı zamanda geleceğe, ortak yaşamaya ilişkin umutlar da yok ediliyor.
Savaşın etkileri Irak Kürdistan Bölgesi’ni de istikrarsızlaştırıyor, orada sivil insanların ölümüne yol açıyor, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ni ve Sayın Barzani’yi zor durumda bırakıyor. Savaş bu coğrafyada denenmemiş bir yöntem değil. Savaşla hiç bir sorunun çözümü mümkün değil. Savaş bir an önce durdurulmalı.
Öte yandan son dönemde yaşanan üzücü olaylar, Çözüm Süreci’ni yeniden gözden geçirmek ve bu konuda bir muhasebe yapmak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Evet, son 10-12 yılda demokrasi ve Kürt sorununda önemli adımlar atıldı. Bunların hepsini önemsiyorum. Ancak atılan adımlar Kürt sorununun gerçek boyutları yanında eksik kaldı. Süreç demokratik adımlarla tahkim ettirilemedi. Kürt sorununun derin tarihi boyutları ihmal edildi. Süreç PKK’nin silahsızlandırılmasına indirgendi. Sorun böyle konulunca da çözüm, Öcalan ve PKK ile kurulacak diyalog ve görüşmelerde arandı. Giderek Çözüm süreci devlet yetkilileri ile Öcalan ve HDP arasında kısır, kapalı bir devreye dönüştü. Oysa bu sorun hepimizin sorunu. Bu sürece bütün Kürt kesimleri katılmalıydı. Söz gelimi Akil Adamlar heyeti süreçte önemli bir rol oynadı. Bunun gibi daha önce bir Gözlemci Heyeti kurulmuş olsaydı, bugün bu konulara ilişkin ortada bu kadar tek yanlı bilgiler uçuşmaz, toplum daha sağlıklı bir bilgiye sahip olurdu. Ayrıca Çözüm sürecine daha fazla kesimin katılımı, hükümetin yükünü hafifletir ve sorumluluğun toplum tarafından paylaşılmasına imkan verebilirdi.
Hükümetin Suriye konusunda, hem IŞİD hem de Kürtlere ilişkin olarak izlediği mütereddit politika da gelişmelerin bu noktaya gelmesinde etkili oldu. Örneğin Türkiye bir yıl önce IŞİD’e karşı net bir tavır alsa ve IŞİD karşı cepheye katılsa belki olaylar bu noktaya gelmeyebilirdi. Türkiye’nin Suriye Kürtlerine karşı izlediği politika sürece zarar verdi. Oysa Türkiye, buna benzer bir deneyimi geçmişte Irak Kürtleriyle ilişkilerinde yaşadı. Türkiye on yıllar boyu Irak Kürtlerini ötekileştirdi, kendisine düşman olarak tanımladı. Ancak daha sonra bu politikasını değiştirerek Kürtlerle karşılıklı çıkara dayalı bir politika geliştirdi. Bugün Kürdistan Bölgesi Türkiye için önemli bir partner, Türkiye de Kürdistan için önemli bir nefes borusu. Aynı durum neden Suriye Kürtleri için de geçerli olmasın? Türkiye neden yıllar boyu Irak Kürtlerine ilişkin izlediği yanlışlığı şimdi Suriye Kürtleri için tekrar etsin?
Şu bir gerçek Kürt sorunu sadece çok boyutlu bir sorun değil, aynı zamanda dört ülkeye yayılan bir sorun. Gelinen aşamada Suriye’de, Irak’ta, İran’da Kürtlerle dostça ilişkiler geliştirmeden, Türkiye’de Kürt sorunu çözülemez.
Öte yandan bu noktaya gelinmesinde PKK’nin izlediği gerilim politikası da etkili oldu. Silahlı mücadelenin artık Kürt sorununun çözümüne katkısı söz konusu değil. Silahların susması gerektiğini artık kendileri de söylüyorlar. Gelinen aşamada silahların Kürtlere bir yararı yok, olsa olsa PKK’nin kendi örgütsel çıkarlarına hizmet edebilir.
Bu çerçevede PKK’nin silahlı güçlerini Türkiye sınırları dışına çıkartmasında yarar var.
Bu ara gündeme taşınan konulardan biri de HDP’nin kapatılması ve dokunulmazlıkların kaldırılması. Böyle bir şey son derece yanlış olur. Her şeye rağmen siyaset kanalları açık tutulmalı, HDP bu açıdan bir fırsat olarak değerlendirilmeli. HDP’nin kapatılması en çok savaş yanlılarına hizmet eder. Çözüm kanallarının yeniden canlandırılması için HDP’nin eli güçlendirilmeli.
Özetle savaş ve çatışma ortamı bir an önce durdurulmalı. Çözüm Süreci yeni bir format ve yeni bir paradigmayla ve katılımcı bir tarzda yeniden canlandırılmalı. Ve böyle bir süreç mutlaka yeni bir anayasa yapımı perspektifi üzerinden yürütülmeli.’
Toplantıda ağırlıklı olarak yaşanan çatışma ortamına ilişkin kaygılar dile getirildi. Savaş ve çatışma ortamının yol açtığı ve ilerde açacağı travmalara dikkat çekildi. Hem hükümetin politikaları hem de PKK’nin tutumuna ilişkin rahatsızlıklar ifade edildi. Katılımcılardan bir kaçı Rojava’dan getirilen ve Habur Sınır Kapısı’nda bekletilen cenazelerin bırakılması için Sayın Başbakan’a özel olarak inisiyatif kullanması çağrısında bulundu. Katılımcıların çoğunluğu çatışmaların bir an önce durması, PKK’nin silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesi ve diyalog sürecinin tekrar başlatılması yönünde görüşler dile getirdiler. Bunun için, hükümetin ortamı yumuşatıcı adımlar atması çağrısında bulundular. Ayrıca HDP’nin kapatılmasına ilişkin kaygılar ifade edildi ve siyaset kanalların açık tutulması gereğinin altı çizildi.
Sayın Başbakan ve çalışma arkadaşları bütün söylenenleri not ederek benzer görüşmeleri sürdüreceklerini belirttiler.
Toplantıda ifade ettiğim gibi bu ve benzer buluşma ve konuşmaların, yaşanan badirelerin aşılmasında ihtiyaç duyulan ortak aklın oluşması için yararlı buluyor ve bu yöndeki umudumu koruyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.