23 Kasım 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara11°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

BÜYÜK KARIN AĞRISI: CHP VE 'KENTLİ' SOL...

Ali Bayramoğlu

14 Şubat 2013 Perşembe 08:31

Türkiye coğrafi konumu ve tarihi yükü itibariyle zor, krizlere açık bir ülke... Toplumsal dokusu açısından da kırılganlık dozu yüksek bir ülke...

Ezelden beridir, farklıların ve farklılıkların kaynadığı, ancak bunların sadece yan yana, aslında ayrı ayrı yaşayabildikleri bir diyar burası...

Burada aradığımız hep aynı şey olmuştur, benzerlerimizle yaşamayı, benzerlerimizi üretmeyi arzu etmişizdir.

Bu yüzden bugün hâlâ, dindar ya da laik, solcu ya da sağcı, çoğumuz bir cemaat içinde yaşar, bunu yüceltir ve bu yaşam tarzının kavgasını veririz.

Bu yüzden 'siyaset tanımımız' başka diyarlardan farklıdır.

Siyasetten anladığımız bir yanıyla 'kendi topluluğumuzu ve değerlerini değişime kapamak, en katıksız haliyle muhafaza etmek'tir.

Diğer yanıyla siyasete mücadele anlamını veririz, ama faydacı bir mücadele...

Özetle 'siyasi meselelerimiz temel olarak kendi topluluğumuzun kültürel değerleri ve maddi imkanları açısından yaşam alanını diğer toplulukların aleyhine genişletmek arayışı' üzerine oturur...

'İlke' yerine 'fayda'yı merkez alırız ama, bunu kendimize bile itiraf etmeyiz...

Pek çok konuda değişiyoruz, ama bu 'ataerkil kültür'ün ağırlığından kurtulduğumuzu göstermez...

Ataerkil kültür denince, lider konumu, son dönemlerdeki içki ve ahlak uygulamaları, katılıma kapalı doku itibariyle, bu politika, önce AK Parti'yi ve muhafazakarlığı akla getirse de, asli merkez laikçi-otoriter beyaz dokudur.

Teslim etmek gerekir ki bu konuda topluluklar arasında 'yarış'ta, 'laik cemaat' açık farkla önde gitti, gidiyor...

Çağdaşlık ve demokratlığı, 'kendisine benzeyeni talep etmeye ve yüceltmeye' indirgeyen, kendisinden farklı olanı ise 'ilkellikten gericiliğe kadar uzanan bir skala içinde yargılayan ve dışlayan' bir kültür, bu ataerkil ve köktenci kültür, daha bir süre başımızı ağrıtacak gibi duruyor...

Bu açıdan da en önemli engel, 'toplulukçu yaşam biçimi duruşu ve politikası'dır.

Kabul etmek gerekir ki, bu duruş ve politika CHP'yi, genel olarak solu yok edip bitiren, kendi özünden uzaklaştıran, Türkiye'yi tek partili hale getiren bir meseledir...

Kendine, kendi içine, kendi içinde direnç merkezli kültürel ve ideolojik düzeni koruma merkezli siyaset olarak tanımlayabileceğimiz 'toplulukçu yaşam biçimi hali', aslında o topluluğun iç bunalımının tezahürü olarak karşımızdadır.

Bu topluluğa has ayrımcı ve ayrılıkçı anlayışın, laiklik, çağdaşlık, batılılık, modernlik gibi kavramların arkasına saklanması, bu kavramların salt biçimsel sembollerine sarılıp, özünü devre dışı bırakması, artık görüntüyü bile kurtaramaz hale gelmiştir.

Nitekim bu iç bunalım, ikiye bölünmüş kişilikler üretmektedir.

Bu ikili yapı, kendisine demokrat ötekine otoriter bakış ve muamele, hakları tekel altına alan, koşullara bağlayan bir tutuma kapı açmakta, 'üçüncü dünyalı bir elit görüntüsü'nü kuvvetlendirmektedir.

Kuvvetlendirmektedir zira, bu grubun mensupları 'demokrasiyi sadece kendileri için istedikçe onu bir ayrıcalık sistemi olarak dönüştürmek'te, demokrasinin farklı değerler karşısında bir tutum olduğunu unutup, dahası 'onu kendi değer sistemleriyle özdeşleştirmekte'dirler.

Yıllardır, 'Türkiye'nin değişmesi için muhafazakar kesimin değişmesi gerekir' denirdi.

Formül açık ara tersine dönmüştür. Muhafazakar kesim değişmektedir, artık ön tıkayan değişmeyen diğer kesimdir

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.