23 Ekim 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara7°C
  • İzmir16°C
  • Berlin10°C

BÜLENT ARINÇ'IN ÇAĞRISI VE TMK

Hilal Kaplan

10 Ekim 2011 Pazartesi 09:09

Muhterem Bület Arınç, geçenlerde Terörle Mücadele Kanunu (TMK) hakkındaki tartışmaya kamuoyuna seslenme imkânı olan herkesin katılması gerektiğini vurgulayarak şöyle bir çağrı yaptı: 

"'Eğer Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklik yeterli değil, biz aslında Terörle Mücadele Kanunu'nda değişiklik istiyoruz' deniyorsa bugüne kadar yüksek sesle söylenmedi. Sadece kulağımıza üflendi. Lütfen bunu savunanlar yüksek sesle Terörle Mücadele Kanunu'nda ne değişmesi gerektiğini, hangi maddenin hangi sebeple özgürlükleri kısıtladığını söylesin. Bunun üzerinde bir tartışma başlatalım. (...) Bunu ben gazetelerin köşe yazılarında, meslek örgütlerinin başkanlarının ya da yöneticilerinin hazırladıkları raporlarda ve konuşmalarda görmek istiyorum. Terörle Mücadele Kanunu değişmeli midir? Değişmemeli midir? Değişecekse niçin?" 

Gazetemizden Kürşat Bumin iki gündür kanun maddeleri üzerinden giderek mevcut kanunun teorik yanlışlarını gösteriyor. Ben de sayın Arınç'ın çağrısına mukabil, TMK'nın pratiğe nasıl yansıdığını ve terör tanımı en derinden Kürt meselesini etkilediğinden bu uygulamaların hükümetin açılım politikasını nasıl budadığını göstermek istiyorum. 

Aşağıda hâlen TMK'dan yargılanmakta olan bir grup Batmanlı vatandaşın TMK'yla imtihanlarından benim seçtiğim kısımları okuyacaksınız. İstifade ettiğim çalışma Mazlum-Der Batman Şube Başkanı Avukat Murat Çiçek'in hazırladığı "İfade ve Toplu Eylem Özgürlüklerinin İhlali" başlıklı rapor; dileyen tam metne Mazlum-Der'in internet sitesinden ulaşabilir. 

Bahar Kültür Merkezi Tiyatro Grubu Sanatçısı Çiçek Tekdemir, hakkında açılan tüm davalardan toplam 54 yılla yargılanıyor. Davaların çoğunluğu BDP'nin talebi üzerine ücret karşılığı sahne aldığı sanatsal faaliyetlerden kaynaklanıyor. Örneğin kadına yönelik şiddetle alakalı bir oyun sergiliyorlar. Oyunun arkasından oyunu izleyen kitleden bazıları belediyeye doğru yürüyüşe geçiyorlar. Ancak Çiçek Hanım ve oyuncu arkadaşları hakkında yürüyüşe katılmamalarına rağmen yürüyüşe katılmışlar gibi dava açılıyor. Diğe bir davasını kendi ağzından dinleyelim: 

Üç sanatçı arkadaşımla gittiğimiz bir etkinlikte üçümüz de erbane çalıp aynı şeyleri yapmamıza rağmen o arkadaşlarıma dava açılmayıp sadece bana dava açıldı. Açılan dava yine terör örgütünün propagandasını yapma suçundanmış. Ben yine mahkemede suçumu sordum, bana slogan atmışsın dediler. Bunun üzerine CD getirin dedim ben slogan atmadım. Slogan attığıma ya da yasaklı bir şarkı söylediğime dair bir delil varsa kabul ederim dedim. En son baktılar ki CD görüntülerinde hiçbir şey yok, dediler ki sen sloganlara erbane ile ritim tutmuşsun! 

Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay'ın koruması Halil Çağıl'ın ağzından başına gelenleri dinleyelim:

12 yıldan beri Batman Belediye Başkanlarının korumalığını yapıyorum. Görevim gereği belediye başkanı nereye giderse ben de gidiyor ve yanında bulunuyorum. Göreve başladığımdan bu yana iş dışında hiçbir etkinliğe veya eyleme katılmamama rağmen hakkımda bugüne kadar on iki dava açıldı. Ben belediye başkanı olmaksızın hiçbir yere gitmedim. Hep görevim gereği gittim. Buna rağmen başkanların katıldığı etkinlikler davalık olunca bana da davalar açıldı. Mesela yürüyüşlere ve basın açıklamalarına belediye başkanları gittiğinde onlara ne kadar dava açılmışsa bana da açıldı. Ben işim gereği belediye başkanının gittiği yere gitmiyorum diyemem. Çünkü benim işim budur. Benim işim belediye başkanının korumalığını yapmaktır. Özellikle müdahale edilen gösterilerde benim belediye başkanının koruması olduğumu ve oraya zorunlu olarak gittiğimi bildikleri halde güvenlik güçlerinden çok cop ve dayak yedim. (...) Bütün aldığım bu darbeler sebebiyle kafamın iç kısmında kistler oluştu ve içte kanamalar başladı. Bu sebeple şuan ağır bir ameliyat geçirdim. Şuan yeni ameliyat olduğum için konuşma güçlüğü ve hafif hafıza kaybı yaşıyorum. Bir keresinde de kolum kırıldı. 

Raporda dikkat çekilen diğer yargı uygulamalarından bazıları şöyle: Örneğin Emine Ayna Batman'da bir mitingde konuşma yapmış. Konuşma sonrası izinsiz bir yürüyüş olmuş. Mitingde dinleyici olduğu belirlenen 32 kişi hakkında dava açılmış. Bilirkişi raporu polisin elindeki fotoğraflardan bu kişilerin şiddet eylemlerine katıldığını belirlemenin mümkün olmadığını belirtmesine rağmen bu kişilerin yargılanmasına devam edilmiş. Yargılananlar hiçbir şiddet eylemine katılmadıklarını, buna kategorik olarak karşı olduklarını belirtmiş; içlerinde Emine Ayna'nın görüşlerine katılmadığını, gazeteci olduğundan sadece gözlemlemek için orada bulunduğunu söyleyen de olmuş. Ancak fark etmemiş, mahkûm olmuşlar ve davaları hâlen Yargıtay'da bekliyor. 

İronik olan diğer bir örnekte de müzik şölenini izlemeye gidenlerden bazılarının şölenin ardından yapılan gösteriye katılmamalarına rağmen, gösteriyi engellemek için birebir çaba göstermediklerinden dolayı "gösteriye tavır ve davranışları ile destek vermek suretiyle örgüt propagandası suçunu" işlemekten yargılanıyor olmaları... Aynı şekilde yöresel kıyafet giyenlerin de örgüt mensuplarının giydikleri kıyafeti giymekle suçlanmaları ve terör örgütü propagandasını yapmaktan yargılanmaları örneği de raporda yer alıyor. 

BDP legal bir siyasî parti, PKK illegal silahlı bir örgüt. Devletin terörle mücadele ederken siyasetçiyi veya sempatizanı teröristten ayırt etmesi ve şiddete dolaylı veya dolaysız olarak yol açmayan vatandaşların terör suçundan ayrı tutulması için azami çaba sarfetmesi gerekiyor. Aksi uygulamaların hepsi, terörle mücadele edeyim derken şiddete şiddetle karşılık verme dürtüsünü kaşıyıp, teröre insan kaynağı yetiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Ancak mevcut TMK'ya göre BDP ile organik bağı olmasa bile "yanından geçen" herkes teröre yardım ve yataklık, terör örgütü propagandası, vb. suçlardan yargılanıp mahkûm edilebiliyor. Böyle olunca da BDP etkinliğinde erbane çalmanız, BDP'li bir belediye başkanının koruması olmanız veya yöresel bir kıyafet giymeniz hiçbir şekilde şiddete başvurmamış olsanız da fark etmiyor; yargılanıp mahkûm edilebiliyorsunuz. Bu minvalde mevcut TMK'da değişiklik yapılması ve başta terör tanımı olmak üzere neyin suç kapsamına girdiğinin çerçevesi somut biçimde çizilmeli diye düşünüyorum. Bu değişiklik yapılmadığı takdirde, şu an Yargıtay'a havale edilmiş dosyalar olduğu gibi onanırsa –ki söz konusu terör suçlamasıysa genelde onanıyor- bölgede yaşayan binlerce insan hapse girebilir ve karşımıza KCK tutuklamalarından çok daha kritik bir tablo çıkabilir. Muhterem Bülent Arınç ve konuyla ilgili herkesi raporda belirtilen değişiklik önerilerini okumaya davet ediyorum. 

Nasipse Çarşamba günü TMK ve KCK davası arasındaki ilişkiyi analiz ederek devam edeceğiz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.