BUGÜN
Ahmet Altan-
01 Haziran 2011 Çarşamba 11:41
Hem sıkıntılı, hem de sıkıcı günler bunlar.
Seçim yaklaştıkça yükselen gerilim sıkıntılı hatta kederli olaylara yol açıyor.
Hopa’da ölen gösterici, göstericilerin attığı taşla arabadan yuvarlanıp ağır yaralanan polis.
Belli ki bu gerginliği bir on gün daha yaşayacağız.
Hayat epeyce sıkıntılı olacak.
Sıkıcı olmasının nedeni ise daha başka.
Artık hepimiz biliyoruz ki bu ülke çok yakın bir tarihte değişecek, değişmek zorunda.
Yıllardır bu değişimi konuşuyoruz.
Büyük şehirlerin dar mahallelerine sıkışmış Cumhuriyetçi küçük burjuvaların dışında herkes bu değişimin kaçınılmazlığını, 1923’ün verdiği “hepiniz tek tip olacaksınız” emrinin yarattığı büyük acılardan sonra hükmünü yitirdiğini biliyor.
Burası tek tip insanlar ülkesi değil.
Herkes çoktandır farklılıklarının farkında ve bu farklılığın başkaları tarafından da fark edilmesini istiyor.
Zaten, “farklılık” dediğin anda bizim cumhuriyetin temeli boşalıyor.
Burayı yeniden farklılıklara göre inşa edeceğiz.
Herkes kendisi gibi olacak, bir ölçüye kendini uydurmaya çalışmayacak.
Böylesine büyük bir değişimin eşiğinde olmak, bir toplumu elbirliğiyle yeniden inşa etmek, farklılıkların tadına varmak aslında heyecan verici.
Sıkıcı olan, küçük bir azınlığın dışında bütün toplumun bu gerçeği bilmesi ve çok uzun yıllardır bunu konuşup, değişimi beklemesi.
Bu uzun bekleyiş, hep aynı konuyu konuşmak, artık sıkıcı bir hâl almaya başlıyor.
Herkeste, “eee, konuşacağımızı konuştuk, artık değişelim” talebi var.
Haklılar da.
Konuşulmadık pek bir şey kalmadı.
Sıra, konuşulanları hayata geçirmekte.
Anlaşılıyor ki bu da çok zaman almayacak.
Seçimlerden sonra yeni bir anayasa yapılacak.
Biraz da bu anayasa için didişeceğiz ama hiç olmazsa yeni tartışmalar yapılacak.
Konuşmalardaki tekdüzelik yerini somut önerilerin olduğu heyecanlı bir çekişmeye bırakacak.
Bunun da işaretleri artık ortaya çıkıyor.
CHP, dün yeni anayasa önerilerinin ana başlıklarını ortaya koydu.
Bana sorarsanız, beklenenden daha geri bu öneriler.
“Değiştirilemez maddelere” pek dokunmak istemiyorlar.
Anadilde eğitimi, anadilde “öğretim” gibi bir kurnazlıkla geçiştiriyorlar.
Gene de, CHP’nin bir yıl önceki pozisyonuna kıyasla epeyce yol aldıkları anlaşılıyor.
En azından, “geçmişe” doğru koşmaktan vazgeçmişler.
Biraz ürkekçe ve acemice de olsa geleceğe, yeniliğe doğru hamle yapmaya uğraşıyorlar.
Anayasada etnik kökene vurgu yapılmasına karşı çıkıyorlar, bu, “herkes Türk’tür” anlamsızlığından onların da vazgeçtiğini gösteriyor.
Din ve vicdan özgürlüğüne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin standardını öneriyorlar.
Vicdani retçiliğin tartışılabileceğini söylüyorlar.
YÖK’ün kaldırılmasını, Milli Güvenlik Kurulu’nun statüsünün değiştirilmesini istiyorlar.
Yerel yönetim reformundan yana çıkıyorlar.
CHP’nin bu önerileri, toplumun değişim talebinin bu parti tarafından da hissedildiğini gösteriyor.
Bu değişime engel olmaya çalışarak siyasi varlıklarını sürdürmelerinin mümkün olmadığını, ancak değişimin dalga boyuna uyum sağlayarak ayakta kalabileceklerini kavradıklarını anlayabiliyoruz önerilerine baktığımızda.
CHP için de, toplum için de olumlu bir gelişme bu.
Birer birer anayasa önerileri gün yüzüne çıkıyor artık.
“Değişsin” konuşmalarının sıkıcılığı, yerini yavaşça da olsa “nasıl değişsin” tartışmalarının taze rüzgârına bırakacak gibi.
Biraz daha bu sıkıntılı ve sıkıcı gündemin içinde dolaştıktan sonra içine sıkıştığımız darboğazdan daha derin ve daha geniş sulara çıkacağız.
Ondan sonra da itişe kakışa da olsa yeni bir hayatı hep birlikte kuracağız.
Biraz daha sıkın dişinizi.
Bu sıkıntı bitiyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.