21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara16°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

BRAVO ERBİL, ANKARA VE WASHİNGTON

Joost Lagendijk

09 Ağustos 2014 Cumartesi 03:45

Cuma sabahı, bu yazıyı yazdığım sıralarda savaş uçakları, Kuzey Irak’ta, IŞİD mensubu aşırılıkçıların eline geçen bölgeleri bombalıyordu. Savaş uçaklarının Irak’a mı, Türkiye’ye mi, yoksa ABD’ye mi ait olduğunu ise kimse bilmiyordu.

Bombardımanlar IŞİD’in son ilerleyişine yönelik uzun zamandır beklenen reaksiyonun bir parçası; söz konusu ilerleme, Kürt birlikleriyle çatışma ve isyancıların İslam’a yönelik cihatçı yorumuna uymayan on binlerce Irak vatandaşının hayatını tehdit etme noktasına vardı. Yardıma en acil ihtiyaç duyanlar, Zerdüştlükle bağlantılı kadim bir dine inanan ve radikal İslamcılar tarafından kâfir olarak görülen Ezidiler. Sincar yakınlarındaki sarp dağlarda sıkışıp kalmış durumdalar; aşağı inseler soykırıma uğrayacaklar, dağda kalsalar açlıktan ve susuzluktan ölecekler. Perşembe günü nihayet Kürt güçleri ile Irak hava kuvvetlerinin koordineli harekâtı Ezidilerin bir kısmını bölgeden çıkarmayı, çıkamayanlara ise şu an için Türkiye’den gönderilen su ve gıdayı ulaştırmayı başardı. Amerikan uçakları, dağ sırtlarında çekilen sıkıntıyı gidermek için ilave havadan yardıma gayret ediyor.

Aylardır neredeyse her gün IŞİD mensupları, onların başarılı askeri saldırıları, kurdukları acımasız halifelik ve kontrol altına aldıklarına yönelik korkunç muameleleri hakkında bilgi ediniyoruz. Dünyanın dört bir köşesinde yaygın bir tepki vardı ve bütün büyük bölgesel aktörler cihatçılardan nefret ettiklerini açıkça ifade etti. Fakat sarf edilen onca nefret dolu laftan sonra sahada, IŞİD’in Irak’ı daha fazla işgal etmesini ve masumu öldürmesini engelleyecek hiçbir şey yapılmadı. Daha birkaç gün öncesine kadar, pek çok uzman bölgeden IŞİD’e karşı uyumlu bir strateji çıkmasını beklemenin gerçekçi olmadığı konusunda hemfikirdi. Zira İran ve Suudi Arabistan, Suriye’de yürüttükleri gölge savaşına kilitlenmişti, hiçbir ülke Şam ve Bağdat’taki mevcut rejimleri kurtarmak istemiyordu, Kürt bağımsızlığı netameli bir meseleydi ve Türkiye bölgede nüfuzunu kaybetmiş, diplomatları IŞİD’in elinde rehin kaldıkça hareket edemez durumdaydı. Sadece ABD zaruri ortaklıkları kuracak ağırlığa ve kapasiteye sahip gibiydi, fakat Obama yönetimi bunun için gereken vizyon ve iradeden yoksun görünüyordu. Yani sonuç Ortadoğu’da bir başka felaket olacağa benziyordu; bu felaketle birlikte, bütün cephelerde aşırılıkçılar için daha fazla alan açılacak ve dünyanın geri kalanının bölgeye dair “yine Müslümanlar Müslümanları öldürüyor, böyle gelmiş, böyle gider” şeklindeki sinik bakışı daha da güçlenecekti.

Derken ABD harekete geçti. Bir ay önce Suriyeli isyancıları yatıştırmak için ilave 500 milyon dolarlık yardım açıklandı ve IŞİD Musul’u ele geçirdikten sonra Washington Irak ordusuna destek vermesi için 300 askeri danışman gönderdi. Geçen hafta Ezidilerin yüz yüze kaldığı insani trajedi ve Irak Kürdistan’ının başkenti Erbil’in de IŞİD tehdidi altına girmesiyle birlikte acil durum planları hız kazandı. Şu an için bilebildiğimiz kadarıyla Kürtler karşı taarruz başlatmak için ek bilgi ve silah aldı, Irak hava kuvvetleri harekete geçirildi ve doğrudan müdahil olmak konusunda en gönülsüz iki ülke, ABD ve Türkiye, bir insani yardım operasyonunu devreye soktu. Son olarak da perşembe günü Obama IŞİD’e karşı sınırlı hava saldırılarına yeşil ışık yaktı.

Evet, bu tür riskli operasyonların tehlikelerini biliyorum. Erbil, Bağdat, Ankara ve Washington’ın her biri, bir felakete yol açma kapasitesine ziyadesiyle sahipler. Ve elbette bunun sadece fedakârca güdüler ve insani değerler adına yapılmadığının da farkındayım. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki devasa yatırımları, ABD’nin Irak’ın bütünlüğünü devam ettirme stratejisi ve Kürtlerin kendi konumlarını güçlendirme çabaları da mevzu bahis tabii ki.

Fakat barış dönemlerinde kimsenin dilinden düşürmediği koruma sorumluluğuna dair bütün o hoş teorilerin en azından bu kez lafta kalmadığını görmekten memnunum. Umalım ki IŞİD’e yönelik mevcut karşı hareket, en azından bu acımasız gücü durdurmak yönünde koordineli bir gayretin başlangıcı olsun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.