BOYKOTUN KÜRTLER AÇISINDAN DERİN ANLAMI NEDİR?
Ali Bayramoğlu
31 Ağustos 2010 Salı 12:58
Cumartesi günü çıkan "Hayır'daki Vasatlık" başlıklı yazımdaki bir cümleye dostlar da okurlar da takılmışlar.
Şöyle demiştim: "Acıklı bir durum da, referanduma 'evet' diyeceğini açıklayan tek bir sol siyasi parti ya da örgütün, dernek ya da kurumun ortaya çıkmamış olmasıdır..."
Haklılar...
Sürç-ü kalem etmişim, "evet" diyeceklerini açıklayan DİSP ve EDEP'nin bu kez hakkını yemiş, maksadını aşan bir cümle kurmuşum.
Her halde önce "evet" diyecek solculara, ardından tüm okurlara bir özür borcum var...
Ama bir de şu var...
Beni sürçü kalem etmeye iten, sola, sol zihniyete dair genel ve hakim bir görüntü var.
Sol adına hemen her düzeyde karşımıza çıkan, reddiyetçi, pazarlıkçı, cemaatçi ve faydacı bir tutum, bir durum var.
Bu hakim yapının hakim tavrını tashih etmeye ne EDEP'in ne de DSİP'in varlığı ve tutumu yeter, yetiyor.
Ve bu hakim yapının tavrını iki husus belirliyor:
Kürt sorunu merkezli pazarlıkçı siyaset anlayışı ve siyasi iktidarla niyet okuma üzerinden yürütülen iktidar mücadelesi, daha doğrusu iktidar mücadelesi sanısı...
"Evet" ve "hayır"ın ya da "boykot"un varlığı ve meşruiyeti ne denli demokrasinin gereğiyse, "boykot" ve "hayır"ın gerekçelerinin demokratlıkla ilişkisi o denli tartışmalı...
Bunlar içinde bu tartışmalı hal açısından en dikkat çekeni, özellikle Kürt politikasının yürüttüğü boykot siyasetidir.
Kürt politikasının yarı resmi yayın organlarından birisinde Gündem gazetesinde eski solculardan, şahin tavırlı bir yazar iki gün önce yazısını şöyle bitiriyordu:
"Referandumun Fırat'ın doğusunda boykot edilmesi, boykot oylarının geçen yerel seçimlerindeki BDP oylarını aşması, yeni bir duruma neden olacak: Hiçbir sorunun Kürtsüz çözülmeyeceğini bir kere daha kanıtlayacak..."
Faydacı, pazarlıkçı, ilkeleri unutan siyasi anlayışın mükemmel tanımını yapıyor cümleler.
Meali ve özeti şu:
Her durumda, her koşulda, her fırsatta, ortak bir Türkiye politikası dışında, hatta karşısında bir Kürt politikasını, bir güç politikasını beslemek...
Kürt sorununu bu politikanın tekeline sunmak...
Bildik ve demokratları yoran bir tavırdır bu...
İlk kez keskin ve çarpıcı bir şekilde 10 Aralık 2004'te boy göstermişti.
Türkiye'yi AB ile müzakerelere başlatacak zirveden bir hafta önce, bir grup Kürt aydın, "Türkiye'nin Kürt sorununda yol almadığını ve müzakerelerin başlatılmaması gerektiğini" ima eden bir metni Le Monde, Herald Tribune gibi gazetelerde tam sayfa ilan şeklinde yayınlatmışlardı.
11 Aralık 2004 günü, zamanlaması ve niyeti itibariyle Türkiye'nin AB müzakerelerine set çekmeye çalışan, reformcu politikaların sonu anlamına gelecek, Türkiye'de yaşayan herkesin zararına olacak bu talep ve bu çıkış hakkında şunları yazmıştım:
"Kürtlerin Türkiye'den ne istediklerini anlatan bu ilan zamanlaması ve içeriğiyle üç anlam taşımaktadır.
1. Egemen Kürt siyasetçilerin Türkiye çerçevesinde ve Türkiye içerisinde değil, tersine kendilerini Türkiye dinamikleri ve meselelerinden ayrıştırarak Avrupa üzerinden Kürt siyaseti yapmaları...
2. İddiaların tersine AB'nin getireceği özgürlük ve demokrasi çerçevesini mevcut Kürt politikası açısından yeterli görmemeleri, hatta bu çerçeveyi Kürt politik alanı ve projesini değiştireceği ve çözeceği kaygısıyla tehlikeli bulmaları...
3. Faydacı, millici, hatta militarist bir bakış açısıyla AB sürecini baltalama pahasına salt kendi kimlik ve örgütsel çıkarları için kullanmaları...
Bu yaklaşım ve zamanlama sadece 'demokrat Türkler'i değil, 'Türkiyeli olan her demokratı' rahatsız eder...
Bu denli az akıllı bir çıkış ancak üç nedenle açıklanabilir:
Ya, Kürtlerin iç iktidar kavgalarından beslenen, 'Stalinist nitelikli bir yapı'yı korumaya yönelen 'koyu bir milliyetçilik'...
Ya, Öcalan ve onun üzerinden 'Kürtlerin, Türkiye'nin siyasal merkezinde cirit atan AB karşıtı ulusalcı lobi tarafından kullanılması'...
Ya da, ikisi birden..."
Boykotun anlamı özü itibariyle Kürt politikası için hâlâ bu maddelerden oluşuyor...
2005'ten 2010'a alınan yol ortada...
Durulan yerler ise hâlâ aynı...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.