23 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara11°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

‘BİTMEYEN KAVGA’

Murat Belge

10 Şubat 2012 Cuma 05:21

Ortalık gene toz duman. Kimin nerede durduğu belli değil. Daha doğrusu, memlekette duracak iki (belki iki buçuk) yer var da, oralarda hangi zamanda kimin durduğu belli değil. Yeteneksiz bir John le Carré’nin yazdığı bir tarihi yaşamak zorundayız.

“İki yer”den kastım şu : biri çok belirli, tanımlı, “eski devlet yapısı”. “Biz bu memleketi sokakta bulmadık” lafını pek seven, sık sık tekrar eden adamlarıdır bunlar; gerçekten de, ellerinde, avuçlarında gördükleri bu memleketi elden çıkarmamak için her şeyi yapmaya hazırlar. Tehlike de burada, bu “hazır” olmada. Çünkü “memleket”, onların bildiği “memleket” olmaktan çıktı artık. Dolayısıyla onların oyuncağı olmaktan da çıkacak. Ama “toplum” kavramıyla, onu “gütmek” dışında ilişki kurmadıkları için, bunu anlayamıyorlar. Kendi “irade”lerinin karşısında, onlarınki gibi bir başka “irade” olduğunu sanıyorlar. Bu “düşman irade”yi yok etmek için yapmayacakları yok. Ama onu yok etmeye çalışırken topluma onarılamayacak zararlar vereceklerini hâlâ anlamış değiller. En azından, bunu anlamayacak kadar gözünü karartmış olanlar var aralarında.

İkinci yeri tanımlamak daha güç. Bir genelleme yapıp “Bu düzeni değiştirmek isteyenler” diyelim. Ortaklık bu değiştirme isteğinde; ama ondan sonrası karışık : ne yapmak üzere, nasıl değiştirmek, düzenin nesini değiştirmek?

Onun için “belki iki buçuk” diyorum. Çünkü bu safta da bir ayrışma çizgisi oluşmaya başladı. Bu ikinci yerde duranlar arasında en büyük ağırlığı AKP’nin ve ona oy veren kitlenin durduğu belli. Ancak Tayyip Erdoğan’ın epey bir süredir söylediği sözlerle çizdiği imge, bu yerde kısmen farklı düşüncelerle birarada durmayı imkânsız hale getiriyor. O eski düzeni değiştirmek, o düzenin temsilcilerini olmaları gereken yere göndermek yolunda her çabayı destekledim, desteklerim; ama “dindar gençlik yetiştireceğiz” diye bir proje açıklaması karşısında, bunu geçiştirmek üzere “tinerci mi yetiştirelim?” dendiğinde (“asmayalım da besleyelim mi?” mantığından farkı ne?), burasının pek öyle durulacak bir yer olmadığı anlaşılıyor. Ancak, bunlardan rahatsız olanların bayağı küçük bir azınlık olduğu da belli. Onun için “üç yer var” demeye dilim varmıyor; “iki buçuk”tan öteye gidemiyorum.

Gidemiyorum da, toplumun selâmete kavuşması mümkün olacaksa, bu ancak o “buçuk”un büyümesiyle mümkün olabilir. Bunu da adım gibi biliyorum.

On, on beş yıl önce Avrupa Birliği tartışmaları sırasında “bu toplum dikine ikiye bölündü” tesbitini yapmıştım. Sözgelişi Milliyet AB’den yana da Hürriyet karşı gibi bir bölünme değil. İkisinin de içinde birinden veya öbüründen yana olanlar var. Ordu böyle, Polis böyle, Yargı böyle, hattâ siyasî partiler böyle. O zaman da bu kavga ve bu bölünme Avrupa Birliği’nin şöyle ya da böyle değerlendiriliyor olmasından kaynaklanmıyordu. Oraya katılmak için, “eski düzen” diye özetlediğim şeyi tamamen bırakmak ve yepyeni bir yapılanmaya gitmek gerekiyordu. Başta, 12 Eylül’de o “eski düzen”i onca emek ve masrafla restore eden Silâhlı Kuvvetler, o düzenin sayısız kıvrıntısı içinde yarı gizli duran bütün elemanlar, var kuvvetleriyle bu ihtimale karşı mücadele verdiler. AKP iktidar olalı beri, artık AB dolayımıyla falan değil, doğrudan doğruya kendi adıyla sanıyla sürdürüyoruz kavgayı.

İşte, son birkaç gündür yeni heyecan kaynağımız, MİT’ten kişilerin sorguya çağırılması. Nedeni, görünüşe göre, PKK ile görüşmüş olmaları. Yani, bu kör kavgadan sıyrılmanın medeni bir yolunu açmaya çalışmaları. Bunu bazı MİT’çiler yapıyor.

Ve dünkü Mehmet Baransu haberi. Yargıya olmayan yabancı adlar verip telefon dinleyen MİT... Bunlar aynı MİT mi? Nasıl olabiliyor?

Yoksa, gene, bütün kurumlarıyla dikine ikiye bölünmüş Türkiye mi?

“Susurluk” dendi, “Ergenekon” deniyor; bunun adı Kemalist iç devlet (“derin” de yanıltıcı). Bana öyle geliyor ki “iç devlet” yeniden “son savunma çizgisi”ni kurdu ve yeni manevralara hazırlanıyor.

Onun için derhal Paul Auster’ın haddini bildirmeliyiz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.