23 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

BİTEN YILIN ENKAZI

Gençay Gürsoy

03 Ocak 2014 Cuma 08:42

“Savaş kabinesi” ifadesini ilk kullanan kimdi anımsamıyorum ama meydanlarda “istiklâl savaşı veriyoruz” diye haykıran kimse, patentin asıl sahibi de odur herhalde. 30 aralık akşam saatlerinde 10 yeni katılımla ismini hak ettiği anlaşılan işte bu kabinenin ilk toplantısı bitmiş ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, TV ekranlarında insanın içini bayıltan o halim selim haliyle basına bilgi veriyordu. Hiç değişmeyen düşük frekanslı ses tonuyla, tesbih çeker gibi tane tane konuşurken, torunu yaşındaki kadın gazetecilere “Hanımefendi” diye hitap etmeyi ihmal etmiyordu.

“Elde var hüzun”

Arınç’ın ses tonu gibi anlam tonu da, iç bayıltan ağdalı cümlelerden oluşan konuşmasındaki dolgu malzemeleri ayıkladıktan sonra geriye kalanlardan anladığımız kadarıyla “savaş kabinesi”, 17 Aralıktan itibaren ülkeyi sallayan yolsuzluk depreminin hukuki veçhesi konusunda Başbakan’ın ağzından ne çıkmışsa onları hiç sektirmeden karara bağlamıştı: “HSYK’nın belli üyelerinin açıklamalarını hayretle karşıladık. Bunu yargıya doğrudan bir müdahale olarak gördük (...) HSYK bildirisi yayınlanıncaya kadar demokratik bir yapıya kavuştuğumuzu zannediyorduk. HSYK mahkemeye talimat vererek büyük bir hata yapmıştır, yasal olarak gereken yapılacaktır. Vs. vs.”

Arınç’ın konuşması boyunca yüzünden hiç silinmeyen “melûl mahzun” ifade, “savaş kabinesi”nin mücadele azminden çok, devraldıkları 2013 yılına ait mide bulandırıcı enkazı nasıl kaldıracaklarının endişelerini yansıtıyordu. Ancak o ifadede başka birşey daha saklıydı. Onu konuşmasının sonuna doğru hissettim: Arınç inançlı bir insandı ve ta ruhunun derinlerinde belki de istemeden ortağı olduğu bunca günahın suçluluk duygusuydu saklanan. Acaba Başbakan’ını ve hükûmeti savunurken, arka planda Roboski’den Gezi’ye, oradan Gever’e uzanan kıyımlar kafilesindeki onlarca genç ölünün, gözünü kaybetmiş 12 gencin, hâlâ yoğun bakımda yaşama tutunmaya çalışan Berkin’in ve bunca annenin sessiz çığlıklarını duyuyor mudur?

“Ben yapmadım o yaptı”

Başbakan’ın her hamlesinde bir keramet arayanların en çok onun kararlılığından ve geri adım atmamasından etkilendikleri söylenir. Oysa bu iki yetenek kimi saplantılı kişilik yapılarında sıkça tanık olduğumuz bir özelliktir. Koşullar uygun olduğu zaman bu özellikler belli bir amaca ulaşmayı bir süre için kolaylaştırabilir. Tıpkı Erdoğan’ın asker” vesayeti tasfiye etme ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezme konusunda, risklerini bile bile, Cemaat’le işbirliğinde gösterdiği kararlılık gibi. Aralarından su sızmadığı bütün bu yıllar boyunca hukuk dışına çıkıldığına dair içerden ve dışarıdan yapılan ikazlar, feryatlar duymazlıktan gelindi. Baroların, meslek odalarının, STK’ların karşı çıkışları kararlılıkla bastırıldı. Ta ki “eşi görülmemiş yolsuzluk” iddiaları Başbakan’ın en yakınlarına kadar uzanan soruşturmalara yol açıncaya ve ateş bacayı sarıncaya kadar.

Şimdi geri dönüp, “bütün bunlar komplo”,”ben yapmadım o yaptı”, “milli orduya kumpas kurdular”diye feryad etmek, kendi iradeleriyle yapılandırdıkları “özel yetkili mahkemeleri”, emniyet teşkilatını HSYK’yı, Danıştay’ı hallaç pamuğu gibi dağıtmaya kalkmak işte bu maraz” kararlılığın yol açtığı geç kalmış çırpınışlar değil de nedir? Bütün bu yıkıma karşın hâlâ geri adım atılmış da değil. “Faiz lobisiyle”, Gezi direnişçileri’yle,”teröristler”le, casuslarla, vatan hainleriyle, İsrail’le , ABD ve AB ile yalın kılıç savaş devam ediyor.

İrili ufaklı iktidar fedaileri, kimileri sokaklarda pala sallayarak, kimileri yarı telkin tadında tehditler savurarak Kürt siyasi hareketine “beterin beteri var” dercesine destek çağrıları yapmayı sürdürüyor. Daha soğukkanlıları yerel seçimleri pazarlamaya çalışıyor: “Erdoğan’ın gücünün test edilmesi, sürecin gücünün test edilmesi anlamına geliyor. Şayet AKP % 40’ın altına düşmezse sürecin önünün açılması kuvvetle muhtemeldir”(Hilal Kaplan, Yeni Şafak).

Yılın son günü kapanırken İMC TV’de Şırnak Yeşilova köyü Bolek mezrasında kaçakçılık yaptıkları gerekçesiyle askerler tarafından evler basılarak köylülerin kışlık erzaklarına el konduğu ve son bir hafta içinde Şırnak, Cizre ve Van’da BDP yöneticileri ve yaşları 16-18 arasında onlarca Kürt gencinin gözaltına alındığı duyuruluyordu. Hakkâri TV’ de ise Van’daki ev baskınlarında polislerin Türk Bayrağı ve üç hilal çizerek yanına” TC s...r” diye yazdıkları duvar grafitileri gösteriliyordu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.