BİRLİKTE OTURAMAMAK...
Fatma Barbarosoğlu
06 Ağustos 2010 Cuma 14:34
I-
İlk okul yıllarında belirli aralıklarla büyükbabam beni ev sahibimizin evine gönderir, bir maniniz yoksa size geleceğiz dememi isterdi.Bir manileri olmazdı.Giderdik.Sonra bir vesile ile bu ziyaretten bahsedilmesi gerektiğinde akşam oturmasına gitmiştik diye anlatılırdı.
70'li yıllarda hayatımızda akşam oturması vardı.Teknolojik aletlerin henüz evimizi elimizden almadığı yıllarda biz bir araya gelir ve otururduk.
Bir çay demlenirdi.Çayın yanında ne ikram edileceği hiç dert değildi.Bir tabak kaba şeker diye tabir edilen şeker ile ceviz olabilirdi mesela.Ya da tabağa boşaltılıp ortaya konmuş bir paket bisküvi.
Otururduk.
Kış ise sobanın başında, yaz ise karşılıklı açılmış camların tülleri havalandırdığı odalarda.
Sonra televizyon geldi.Televizyon gelince "oturmaya gitmek" ortadan kalktı.Oturmaya gidilmiyordu artık.Televizyon seyretmeye gidiliyordu.Mekan ortaktı ama zamanın ortaklığını ekran imha etmişti.
Oturmaya gelenler "bize" geliyordu.
Televizyon seyretmeye gelenler ise adı üstünde ekranın misafiri idi.
Ne zaman geleceklerine ne kadar oturacaklarına, "zamanın sahibi ekran" karar verecekti.
Misafirler ev sahibini evinin dışına çıkararak dahil oluyordu ekran zamanına.Ev sahibi kendi evinin yabancısı idi artık.Yabancı kimdir?
Bauman'ın tarifini ödünç alalım: "Kendini evinde hissedemeyen."
Madem artık biz ev sahibi değildik.Öyleyse ikramda bulunmamız gerekmiyordu.Yavaş yavaş ikramları azatlık.Çay demlemez olduk.
Bir akşam karşı komşumuz çayını demleyerek geldi.
Ali Usta'nın seyir esnasındaki çay konforunu öteki konforlar takip etti.Kimisi yastığını getiriyordu yanında, kimisi ayaklarına geçireceği patiği.
Hiç unutmam bir cumartesi akşamı oo2 diye bilinen bir film vardı.Büyükannem ve büyükbabam sabah namazına kalkmak için yatsıdan en fazla kırk dakika sonra yatmaya adet edinmişlerdi.Yani eve bir ekran kurmadan önce.Saat on bir civarında yaşlı ve orta yaşlı misafirler gitmiş ancak gençler "yavru ile katip" i seyretmek için bekliyordu.Ev sahiplerinin uykusu gelmiş,esniyormuş hiç umurlarında değil.
Rahmetli Büyükannem en sonunda "Niyazi amcanız uyuyacak" dedi.Rafet ağabeyin öncülüğünde bütün gençler "Allah rahatlık versin Niyazi amca" diye seslendi yatak odasına yatmaya gitmiş ev sahibine.Niyazi amca, gençlerin gitmesini beklerken kendisine iyi geceler temennisi ile oturmaya devam etmelerine yatağının içinde sinirden moran bir çalıştı o gece.
Ev artık televizyonundu.
O gece salondan gelen kahkaha sesleri arasında rahmetliler uyuyamayınca, uyuyamadıkları için sabah namazına kalkamayınca çok dua etmiş olmalılar. O günü takip eden üç gün içinde televizyonun görüntüsü bozuldu. Sonra tamamen kayboldu.
II
Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi adlı son romanında Kemal'in takıntılı bir aşk ile sevdiği Füsun'un evlenip anne-babası ile oturduğu evine haftanın birkaç günü oturmaya gidişini o dönemin ruhu içinde çok güzel tasvir ediyor: "Nesibe Hala "Gelin otururuz" derse ve Füsun bunu onaylarsa, kelimelerin bizi aldatmadığını, yaptığımız asıl şeyin birlikte aynı mekânda bulunmak, evet, birlikte oturmak olduğunu düşünürdüm. Oraya asıl geliş nedenim olan Füsun ile aynı mekanda bulunma isteğime en saf biçimiyle dokunduğu için "oturmak" kelimesi çok yerindeydi. Halkı küçümsemeyi iş edinmiş bazı aydınlar gibi, Türkiye'de her gece "birlikte oturan" milyonlarca kişinin bu kelimelerle aslında hiçbir şey yapmadıklarını ortaya koyduklarını düşünmez, tam tersi birbirlerine sevgiyle, dostlukla, hatta tam ne olduklarını bilmedikleri, daha derin içgüdülerle bağlı insanlar arasında "birlikte oturmanın" bir ihtiyaç olduğunu geçirirdim aklımdan."
III-
Şimdi insanlar aynı mekânlarda oturuyor. Ama birlikte oturamıyor asla. Bizi ayıran nehir olarak ekran orada öylece duruyor. Televizyon ekranı, bilgisayar ekranı, cep telefonu ekranı. Her yeni gelen bir öncekini masumlaştıracak kadar kötü oluyor üstelik. Bir televizyon başında toplanmayı bile özletecek kadar bireyci çıktı cep ekranı ve bilgisayar ekranı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.