BİR YILLIK ÇATIŞMA BİLANÇOSU (1)
Bayram Bozyel
12 Temmuz 2016 Salı 12:16
Son bir yılda neler oldu
Türkiye’de çatışmalı sürecin bir yılı dolmak üzere. Bu bir yıllık süreçte Kürdistan geçmişte hiç olmadığı kadar yıkıma uğradı. Geçen yılın Ağustos ayında PKK’nin çatışmaları kentlere taşımasının ardından onlarca Kürt kasabası yerle bir oldu. Varto’da başlayan hendek ve barikat savaşı sırayla Silvan, Derik, İdil, Cizre, Diyarbakır Sur, Silopi, Yüksekova, Şırnak ve Nusaybin’e taşınarak bu şehirlerin yıkımına yol açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre son bir yıllık çatışmalarda 8 bin dolayında insan yaşamını yitirmiş. Bu rakam son otuz yılda yaşanan can kayıplarının beşte birine denk düşüyor. Konuyla ilgili yapılan başka açıklamalara göre son bir yıllık çatışmalarda evini barkını kaybedenlerin sayısı 350 bini geçiyor. İki milyon dolayında insan bu yaşanan çatışma döneminden etkilenerek değişik mağduriyetlere uğramış. Bu dönemde yaşanan ekonomik ve ticari kayıpların ise haddi hesabı yok
Son bir yıllık çatışma sürecinin bilançosu sadece soğuk rakamlardan ibaret değil. Sorunun sosyal, kültürel, psikolojik ve siyasal boyutları daha da vahim.
Tek başına Diyarbakır Sur’da yaşananlar söz konusu vahametin boyutlarını göstermesi açısından ilginç.
Diyarbakır Sur ilçesi, dünyanın en önemli tarihi merkezlerinden birisi. Söz konusu tarihi ve kültürel değerinden dolayı UNESCO tarafından insanlığın ortak mirası kabul edilerek koruma altına alındı. Ne var ki insanlığın bu güzide mirası son bir yıllık savaşta tümüyle yok oldu. Aylar boyu süren çatışmalarda ilçenin önemli birçok tarihi ve kültürel yapısı; cami, kilise, medrese ve hamamı yanıp kül oldu. Çatışmalar son bulduğu halde ilçenin birçok mahallesine giriş hala yasak. İnsanların geride bıraktıkları ev ve eşyalarına ulaşmalarına fırsat verilmiyor. Çatışma alanlarından hala kaldırılmamış cesetlere ait olduğu tahmin edilen müthiş bir koku etrafa yayılıyor. Devlete ait yüzlerce araç Sur’dan yakılıp yıkılmış binaların enkazlarını içindeki her şeyle birlikte alıp şehrin uzak bölgelerine döküyor. Sur halkı, dökülen molozlar içinden umutsuz bir şekilde kişisel eşyalarının, değerli varlıklarının, geçmişlerine ilişkin anılarının izini sürüyor. Sur’dan taşınan molozlardan insan uzuvlarına rastlandığı yönünde ciddi iddialar söz konusu. Özetle insanlığın ortak değerleriyle yoğrulmuş binlerce yıllık mirası günümüze taşıyan Diyarbakır Sur artık yok.
Son dönemde Nusaybin’in virane olmuş son haline ilişkin görüntüler herkesin dikkatini çekmiştir. Zaten Cumhurbaşkanı açık seçik ilan etmemiş miydi: “Önce sivillerin kenti terk etmesi istenecek, ardından da taş üstünde taş bırakılmayacak”. Tam da böyle olmuş, tank ve toplarla şehir günlerce bombalanmış, sonuçta Nusaybin taş üstünde taş bırakılmayacak bir noktaya getirilmiş.
Cizre, Şırnak ve Yüksekova’nın da Nusaybin’den geri kalan bir yanı yok. Her biri toplu bir mezar ve büyük bir enkaz halinde.
Süreç bu noktaya nasıl getirildi?
IŞİD 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta 34 sosyalist gencin katliamı ile sonuçlanan canlı bomba eylemi gerçekleştirdi.
İki gün sonra (22 Temmuz 2015) Ceylanpınar’da öldürülen iki polis eylemini PKK üstlendi. (Ancak kısa bir aradan sonra bu iddiayı reddetti.)
24 Temmuz 2015 tarihinde Türkiye içerde ve dışarda PKK (ve IŞİD) mevzilerine karşı yoğun hava saldırıya geçti.
Ardından da PKK şehir merkezlerinde hendek ve barikat savaşını devreye soktu.
Daha sonra her şey bir otomatiğe bağlanmış gibi bir seyir izledi
PKK önce girdiği herhangi bir kasabada hendek ve barikatlar kuruyor, kimi durumlarda oradaki insanları kendine kalkan yaparak arkalarına saklanıyor. Ardından hükümet, PKK’nin kazdığı hendek ve barikatları kaldırmak için tank ve topuyla, neyi varsa onunla hedef kente saldırıyor. Tabi ki böylesi bir bilek savaşında insanın, tarihi ve kültürel değerlerin hiçbir kıymeti yok. Devlet, PKK’nin hâkimiyetini kırmak adına girdiği kentleri yerle bir ediyor. Devletin yıktığı kentten çıkan PKK’liler bu kez başka bir kentte girerek aynı yöntemleri orada devreye sokuyor. Devlet de onun peşinden giderek sıradaki ilçenin yıkım işlemini gerçekleştiriyor. “Tavşan kaç tazı tut” oyununu andıran bu durum onlarca kentin yıkımıyla sonuçlanıncaya dek tekrarlanıyor. Bu çerçeveden bakınca, Kürdistanı yıkmak için devlet ile PKK’nin zımni bir işbirliği içinde olduklarını düşündürtecek bir tablo ortaya çıkıyor.
Cizre’deki korkunç yıkım ve katliamdan sonra PKK yetkililerinin yaptığı açıklamaları hatırlayalım. Bir açıklamasında Duran Kalkan, “Devletin bu kadar sert bir biçimde üzerimize geleceğini beklemiyorduk” türünden pişkince bir itirafta bulunmuştu. Bu sonuca varan bir hareketin yapması gereken şey tutarlı olmak adına söz konusu hendek siyasetini sonlandırıp şehirleri terk etmekti. Ama hayır, PKK söz konusu trajik tabloya rağmen şehir merkezlerindeki eylemlerine son vermedi, aksine Cizre’den sonra, çatışmaları İdil, Şırnak ve Nusaybin’e taşıyarak bilinen yıkım sürecini ısrarla sürdürdü.
Kürt toplumu ise bu tablo karşısında büyük bir şaşkınlık ve kafa karışıklığı içinde. Bütün bu başına getirilen felaketin nedenlerini anlamaya, bir yıldır devam eden aptalca savaşa anlam vermeye çalışıyor. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin aldığı bunca desteğin ardından, PKK, neden böyle anlamsız bir savaşı başlatmıştı? HDP Kürtlerin oyuyla 80 vekil kazanarak Türkiye’de önemli bir siyasal aktöre dönüşürken, PKK, legal alandaki bu kazanımı boşa çıkartan neden böyle bir adım atmıştı? Kürtlerin böylesi tarihi bir fırsatın eşiğinde olduğu bir dönemde, PKK neden Kürtlerin evlerini barklarını başlarına yıkan akıl almaz bir çatışma sürecini başlatmıştı?
Bunun için Kürtler PKK’ye çok öfkeli. Bundan dolayı halk PKK’nin hendek ve barikat savaşına destek vermedi, onun şiddet politikasının yanında durmadı, HDP’nin kitlesel eylem çağrılarına kulak asmadı.
Kürt halkı öfkeli, buruk ve içine kapanmış bir durumda.
PKK ağır bir yenilgiye uğradı
Son bir yıllık savaşta sadece Kürtler büyük bir darbe almakla kalmadı, PKK de büyük bir yenilgiye uğradı. Büyük iddialarla başlatılan hendek savaşı PKK açısından feci bir hezimetle sonuçlandı. PKK son bir yılda hiç olmadığı kadar can kayıpları yaşadı. Binlerce kadın ve erkeği devletin canlı hedefi haline getirdi. Saflarında çatışan nice Kürt genci yaşamını yitirdi. Ve sonuçta girdiği bütün şehirlerin hepsini terk etmek zorunda kaldı.
PKK kaybetti, Kürt halkının gururu kırıldı. PKK’nin yaptıklarını bahane ederek Türk devleti Kürt halkını aşağıladı, Kürt kadın ve erkeklerinin gururu ile oynadı. Teşhir ettiği ölü insanların çıplak bedenleri üzerinden Kürt halkına gözdağı verdi. Çatışma bölgelerinden çıkan gençlere onur kırıcı yöntemler uyguladı. Kürt şehirlerine kocaman bayraklar astırdı. Yaptığı katliamları yürüyüş ve marşlarla kutladı, ırkçı ve sömürgeci nefretini kustu.
Sonuçta yenilen sadece PKK olmadı, izlediği yanlış politikayla Kürt halkına da büyük bir yenilgi yaşattı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.