BİR ‘RUTİN İŞLEM’: HRANT DİNK
Demiray Oral
01 Aralık 2012 Cumartesi 08:16
Kamuda terfi etmenin zımni bir kuralı var anlaşılan.
Hrant Dink’in kanı eline bir şekilde bulaştı mı terfi garanti.
Tahammül edebilirseniz ezberden sayıyorum...
Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, önce Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’yla ödüllendirildi, ardından AKP’den vekil oldu. (Hrant Dink valiliğe çağırılıp iki MİT’çi tarafından “uyarılmıştı”.)
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Osmaniye’ye vali oldu. (Kendisi yapılacak suikastla ilgili ihbarları ciddiye almamış ve olayın ardından da dakka bir gol bir “milliyetçi hislerle işlenmiş bir cinayet” teşhisini koymuştu.)
Başbakan Yardımcısı olan Cemil Çiçek devlet protokolünün iki numarası, yani Meclis Başkanı oldu. (İşaret parmağıyla Hrant’ı “bunu” diye “işaret” etmiştir.)
Cinayet planlandığı esnada Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek, Teftiş Kurulu Başkanı yapıldı. (Erhan Tuncel ve şürekâsını “devlete kazandıran” şahsiyettir kendisi.)
Dönemin Samsun Asayiş Müdürü Yakup Kurtaran bir ile Emniyet müdürü yapıldı. (Kendisi Hrant’ı vuran Ogün Samast ile Türk bayrağı fonlu poster fotoğrafı çektiren isimdir.)
Arada atladıklarım mutlaka vardır, affınıza sığınıyorum.
Neticede soruşturulmamalarını filan geçtim, Hrant Dink’in kanı eline bir şekilde bulaştı mı terfi ediyorsun arkadaş.
Son olarak yüce yargıdan bir isim eklendi bu listeye.
Yargıtay Hâkimi Nihat Ömeroğlu, AKP’nin desteğiyle memleketin ilk kamu denetçisi (ombudsman) oldu.
Kendisi, Hrant Dink cinayetine giden yola döşenen taşlardan sonuncusunun taşınmasına el atmış bir isim.
Hrant Dink bir yazısından cımbızlanan cümleyle 301. Madde’den yargılanıyordu.
Bilirkişinin aksi yöndeki raporuna rağmen altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
Yargıtay Savcısı da Hrant Dink’in lehinde görüş belirtti.
Ancak dosya Yargıtay Genel Kurulu’na gitti ve orada onandı.
Altında yeni kamu denetçimiz Ömeroğlu’nun da imzası vardı.
Yargıtay’ın bu onama kararından sadece altı ay sonra Hrant Dink öldürüldü.
Nihat Ömeroğlu’nun açıklamasını okudum bugün.
Tepkilere üzgünmüş ve şöyle demiş aynen: “18 kişi biz vardık. Beş kişi de kararı onaylayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndekiler. Yani 23 kişiydik. Ben sadece biriydim. Dosya üzerinden rutin işlem yaptık. Hrant Dink’i ulusalcıların tepkilerinden, medyadan biliyordum ama dosyadaki ismin Hrant Dink olduğunun farkına bile varmadım. Zaten isim Hrant bile değildi. Fırat Dink diye yazıyordu. Dosya üzerinden vicdani kanaatimize göre karar verdik.”
Yani insanların hayatları hakkında böyle karar veriyor yüce yargı, öyle mi?
Değil 23 kişi, 230 kişi bile olsa herkes kendi kararından kendisi sorumludur.
Yoksa, hâkim arkadaşlarım suçlu bulunca ben de suçlu bulmuş sayıldım, misali bir hukuk mantığı mı var?
Peki, dosya üzerinden “rutin işlem” mazeretine ne demeli?
O dosyada kapı gibi bir bilirkişi raporu, Yargıtay Savcısı’nın karşı görüşü ve en mühimi Hrant Dink’in o yazıdaki meramının ne olduğunu anlatan savunmaları da yok muydu?
“Hrant’ın adı bile yoktu dosyada Fırat Dink yazıyordu” demiş Ömeroğlu.
Son karar mercii konumunda olan bir yüksek hâkim nasıl olur da önündeki dosyada “aslında” kimin yargılandığını bile bilmez, bilemez, biri ne olur izah etsin bana?
Ben sadece tetikçilerin Hrant’ın yazılarını bile okumayan, dolduruşa gelmiş çocuklar olduğunu sanırdım.
Meğer fena hâlde yanılmışım.
Meğer bir “rutin işlem” cinayetine kurban gitmiş Hrant Dink.
Eli kana bulaşmış herkese bol terfili günler dilerim.
Sadece yemeklerden önce değil, her daim “rutin” olarak ellerinizi yıkayınız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.