BİR PUT KIRICI OLARAK SİVİL ŞEHİTLİK
Hilal Kaplan
02 Nisan 2012 Pazartesi 08:30
Modern devlet teorisindeki tüm önemli kavramlar sekülerize edilmiş teolojik kavramlardır. Başka bir deyişle, siyaset teorisinin devlet ve egemenliğe bakışı teolojinin Tanrı'ya yönelik bakışıyla örtüşmektedir. Carl Schmitt gibi teorisyenler, seküler devletin teolojik karakterini Tanrı'nın doğa yasalarını askıya alarak mucizeye karar verdiği gibi, egemenin de hukuku askıya alarak olağanüstü hale karar vermesinde görmektedir. Fakat seküler devlet sadece olağanüstü halleri vücuda getirdiği için teolojikleşmez; aynı zamanda neyin/kimin yüce, neyin/kimin zelil olduğuna karar verdiği için de teolojik bir karaktere sahiptir.
Aydınlanma ile beraber ortaya çıkan modern seküler devlet, 'siyasal-ilahi' karakterini incelikle gizleyerek var olurken, bizdeki devletse 'siyasal-ilahi' özelliğini olabildiğince dışa vuran bir yapıya sahiptir. Mustafa Kemâl'in kültleştirilerek yarı-Tanrısal bir pozisyonda kutsanmasından tutun da devletin "yüce" olduğunu ilan eden anayasamıza ve dinin devletin mütemmim bir cüzü olarak konumlandırıldığı Diyânet İşleri Başkanlığı gibi kurumsal pratiklere kadar dinî olan ile devlet olanın açıkça iç içe geçtiği amorf bir devlet bünyesinden bahsediyoruz.
İşte şehitlik kavramı da bu girift iktidar söyleminden mülhem bir arayışın ifadesi aslında. Tam kırk bin insanımızı verdiğimiz bu kirli şiddet ortamının beyhude olmadığına insanları inandırmak için dini payanda olarak kullanan laik devletin kurduğu başarılı bir stratejik söylem alanında bulunuyoruz. Aynı söylemin bir benzerini de evlâdı dağda ölmüş olan aileler için 'laik PKK'nın üretiyor olması ortak trajedimizin bizi birleştirdiği pek çok noktadan sadece birisi...
Sivil şehitlik kavramı, şehitliğin devletlû değil, dinî bir mefhum olduğunu bize bir kez daha hatırlattı. Çünkü şehitlik, bilmem kaçıncı kanunun falanca yönetmeliğine dayanarak "yüce devlet"in kime bahşedeceğine karar verdiği bir makâm değildir. Yüceliğin sadece kendisine mahsus olduğu Allah'ın sınırlarını belirlediği ve nihai bilgisi de ancak O'nda saklı olan bir makâmdır. Biz halk olarak, evlâtlarımızın ve yakınlarımızın Allah yolunda şehit düştüğüne inanma hakkına sahip olabiliriz. Ama bu laik devlete, şehitliği söylemsel bir araç olarak kullanma hakkı vermez.
Devletin canını veya malını koruyamadığı vatandaşına görevi gereği sahip çıkması ve 'diyet' ödemesi gerekir. Ancak yakınlarını polis, asker veya sivilken kaybeden acılı aileler daha fazla eve yas düşmesin istiyor. Hrant Dink'in ailesi ve Uludereli aileler de faillerin ortaya çıkarılmasını talep ediyor. Bu kısır döngü tartışmaların bize esas amacı unutturmasına izin vermemek boynumuzun borcudur.
Ezcümle, 'sivil şehitlik' uygulaması, devletin şehitlik payesi dağıtacak nitelikte bir kurum olmadığını bir kez daha göstermiştir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.