22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

BİR İTTİFAKIN ÇÖKÜŞÜ...

Ali Bayramoğlu

22 Ağustos 2013 Perşembe 08:39

Bardak 'Haziran ayı' itibariyle taştı.

Başka bir ifadeyle Gezi olayları adım adım şekillenmekte olan bir 'siyasi durumu' açığa çıkardı.

Nasıl?

Ya da neydi adım adım şekillenen?

İç içe 'iki daire' düşünelim.

'İlk daire'de 'toplum ile siyaset arasındaki ilişkiler'e dair 'yeni bir durum'la karşı karşıyayız:

'Çoğulcu-çoğunlukçu, temsili-katılımcı demokrasi' tartışmaları 'yeni bir gerginlik kalemi' olarak, bir süredir ve kalıcı bir şekilde siyasi hayatımıza katılmış bulunuyor. Bu kalem, beden, kadın, sokak, çevre gibi hususlara işaret 'mikro siyaset fikri' ve yükselen 'kamusal alan merkezli siyaset algısı' üzerinden şekilleniyor. Ve Kürt sorunu, Alevi meselesi, laikçi-dindar veya diğer cemaatimsi kutuplaşmalar gibi yerleşik gerginliklerimizin yanına ayrı bir unsur olarak ekleniyor, dolayısıyla onları da etkiliyor.

Açık: 'Yeni durum'u, önemli ölçüde seküler merkezli bir kesim taşıyor.

Ancak hemen ardından şunu da söylemek gerekiyor: Bu durum laik o kesimin kendi içinde ne denli farklılaştığını da gösteriyor. Zira yeni dalga, pek çok yönüyle ve özü itibariyle laikçi bir nitelik taşımaktan çok demokratik duruşu ve talepleri öne çıkarıyor, laik kesim içi bir ayrışmanın altını çiziyor. Laik kesim içindeki laikçilikle tezat oluşturan 'bu yeni doku' zenginleşip özgürleşen bir toplumdaki talep çeşitlenmesini ve derinleşmesini temsil ediyor. Bu tabloyu, son 10 yılın dinamikleri çerçevesinde (İslami kesimde evrensel değerlerle temas üzerinden yaşanan değişime paralel olarak) laik kesimdeki demokratikleşme eğiliminin tabii sonucu olarak görmek gerekir.

Bu durum toplumsal bir hareketliliğe işaret ettiği kadar, siyasi bir dalgalanmayı da ifade eder.

Siyasi dalgalanmalar ise siyasi dengeleri etkilerler.

Nitekim öyle oluyor.

'İkinci daire'de yenilenen siyasi dengeler yer alıyor.

Siyasi açıdan 'sahipsiz' ama gündem belirlemede özgül ağırlığı yüksek yeni dalganın varlığı, hem

AK Parti'nin reformcu imajını olumsuz etkiliyor hem şu aşamada siyasi iktidara yönelik genel muhalefeti beslemenin hatta ulusalcı duruşları el altından güçlendirmenin ötesine geçemiyor.

Siyasi iktidar, tehdit olarak algıladığı bu durum karşısında ve seçimlere doğru, eski moral üstünlüğünden uzakta bir yerde siyasi ve sivil tüm unsurlarıyla ve onu destekleyenlerle tam bir 'tahkimat, cepheleşme üzerinden savunma ve savuşturma politikası' izliyor.

İçi boşalan çoğulculuk-çoğunlukçuluk tartışmaları da, temsili demokrasiyle katılımcı demokrasiyi karşı cephelere oturtma manasızlıkları da, köşe yazılarını polemiklerin esir alması da, Mısır'daki 'darbe vahşeti'nin Türk siyasetinin sinir uclarını tahriş etmesi de bu çerçevede yaşanıyor.

Dalgalanmanın siyasi dengeler açısından tek sonucu bu değil.

Cemaat-hükümet arasındaki mesafeyi açığa çıkaran, gerginliği alenileşerek yükselten de, 2013 Haziran kriziyle yakından ilgili...

O zaman parçalar şöyle toparlanabilir:

2002 sonrası AK Parti'nin gücünü oluşturan üçlü ittifak dağılmıştır.

Bu üçlü doku, 1. (siyasi gücün özünü oluşturan) Milli Görüş kadroları ve İslami-muhafazakar çevrelerden, 2. (operasyonel kabiliyeti) yüksek Gülen cemaatinden ve 3. (AK Parti'ye söylem düzeyinde özgürlükçü meşruiyetini sağlayan) laik kesim kökenli demokrat-liberal çevrelerden oluşuyordu.

Bu üçlü bugün dağılmış ve aralarında çatışır duruma düşmüşlerdir.

(İstisnalar dışında) yeni dalgaya yakın duran demokrat-liberal çevreler ile AK Parti arasında yaşanan kırılma ortadadır. Bu kırılma bir gerginliğe doğru ilerlemekte ve AK Parti açısından daha şimdiden meşruiyet zorluklarını gündeme getirmektedir.

Cemaat ile AK Parti arasındaki kırılma ise hem bir iktidar mücadelesinin sonucudur, hem muhafazakar alan içindeki bir siyasi farklılaşmanın işaretidir. Gezi olayları, AK Parti'nin bu olaylardaki kırılganlığı, yaklaşan seçimler, cemaat oklarını üstü kapalı olarak AK Parti'ye çevirirken, AK Parti bu girişimi karşılıksız bırakmamıştır. Yapılan açıklamalar, yaşanan tartışmalar dikkate alınacak olursa, cemaat hükümet ilişkileri tümüyle kopmuş, cemaat açık bir siyasi aktör haline gelmiştir.

Evet, siyasi kartlar yeniden karılıyor...

Sonbahar öncesi durum bu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.