BİR DUYAN VARSA EĞER...
Cafer Solgun
07 Ekim 2015 Çarşamba 03:16
Çatışmalar başladığında ‘90’lı yıllara geri mi dönüyoruz?’ kaygısını paylaşanlara yapıştırmışlardı cevabı: “Biz hukuk içinde savaşacağız terörle”. Benzer cümleleri Başbakan Davutoğlu’ndan, hatta İçişleri Bakanı Selami Altınok’tan bile duyduk, duyuyoruz. Tarihin hafızası gerçeklerle alay edenleri de kaydetmektedir kuşkusuz.
‘Terörle mücadele’ ve ‘Affedersiniz Ermeni, yerli ve milli’ söylemleriyle kışkırtılan milliyetçilik, Türkiye’yi yeniden seçime götürürken kitle psikolojisini manipüle etmek amacıyla yürürlüğe sokulan planın paravanıdır.
Bölgede ‘terörle mücadele’ için seferber edilen güvenlik güçleri, ‘Göreceksiniz Türk’ün gücünü’ (Yüksekova) ve ‘Hepiniz Ermenisiniz’ (Cizre) örneklerinde tanık olduğumuz şekilde motive edilmektedir. Evi barkı yerle bir edilen insanlara ‘HDP’ye oy verirken düşünecektiniz’ (Cizre) denilmektedir. Rutin bir uygulama haline getirilen ‘sokağa çıkma yasağı’ ve ‘abluka’ uygulamaları esnasında evlerin çatılarına mevzilenmiş keskin nişancılar hedeflerinde kadın, çocuk, yaşlı, sivil değil ‘düşman’ gören bir anlayışla dolduruşa getirilmişlerdir (Nusaybin’de çekilmiş o fotoğrafı hatırlayın). Basılan evlerde anne ve babalar çocuklarının önünde dövülmekte, sövülmekte, gözaltına alınmaktadır. Bu anlayış ve uygulamalara prim vermeyen güvenlik mensuplarını, kamu görevlilerini tenzih ediyorum ama manzara budur.
Bu cümleleri bazı hasta ruhlu kişilerin sandığı gibi ‘huşu’ içinde değil acı içinde yazıyorum. Çoğu zaman bölgeden aldığım haberleri gazeteciliği, yazarlığı bir yana bırakarak insani bir refleksle yüksek sesle dillendirmiyor, yazmıyor, paylaşmıyorum. Doğru olduğunu bile bile ‘Belki abartıdır. Belki bu sondur. Belki...’ diyerek.
90’lı yıllara geri döndük mü dönmedik mi tartışması anlamını kaybetti. İçimizdeki faşizm yeniden uyandı; dileyen 90’lı yıllara dileyen 80’lere benzetsin, ne önemi var? O 80’leri, o 90’ları hatırlatan bir döneme girdik bile ve yitirdiğimiz her can, iz bırakan her acı, ‘illa da barış olsun’ diye murad ettiğimiz geleceğimiz üzerine kanlı bir gölge düşürüyor.
Geçtim savaş hukukunu filan, kim olursa olsun cenazeye saygı ve onu gereğince defnetme, bütün dinlerin emri, insanlığımızın asgari gereğidir. Kirlenme gelip de buraya dayanmışsa, bunu yazmak, söylemek, hatırlatmak gereği duyuyorsanız, sözün hükmü kalmış mıdır, bilemiyorum.
Bu sürecin herkesi düşündürmesi gereken asıl tahribatı, ‘kanıksama’dır. Gazetelerde, televizyonlarda ölüm haberlerini, çatışma, operasyon, ‘sokağa çıkma yasağı’ haberlerini kanıksadığımız zaman, bu olup bitenin nedenlerini sormadığımız, sorguladığımız zaman; ‘35 aylık bebeği öldü, cesedini kokmasın diye buzdolabında sakladı’ haberleri ve cesetlerin zırhlı araçların arkasında sürüklendiğini, insanların beyaz bayrakla sokağa çıktığını gösteren fotoğraflar da insanlığımızı, vicdanımızı ayağa kaldırmayacaktır artık... Bunun bir adım sonrasında kesilmiş ‘kelle’ fotoğrafları, kesilmiş insan kulaklarından yapılmış ‘tespihler’ olacaktır...
Bu savaş, kirli bir savaştır. Haksız bir savaştır. Kazananı olmayacaktır. Sadece ve sadece bizi ‘biz’ olmaktan çıkartmaya hizmet etmektedir. Bir gün daha sürmemeli, sürdürülmemelidir.
Bir duyan varsa eğer...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.