22 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir18°C
  • Berlin2°C

BİR ANTİDEPRESAN OLARAK ABD

Etyen Mahçupyan

12 Ağustos 2016 Cuma 10:04

Gülenci darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğu fikri herkesin zihnine ve kalbine çok yakın geldi. Haksız da değiliz. Arkamızda bu beklentiyi beslemek açısından çok elverişli bir altmış yıl var. Geçmiş darbelerde ABD’nin tavrını bildiğimiz gibi, dünyanın çeşitli yerlerindeki ‘performansından’ da haberdarız. Üstelik bu darbeye ilişkin olarak önce tedirgin bir duruş sergilenmesi, ardından ‘muhataplarımızı kaybettik’ türünden basiretsiz beyanlar edilmesi kanaatimizi güçlendirmiş durumda. Bazı ABD’li yetkililerin söylenmesi gerekenleri söylemesi ise, hem ifadelerin soğukluğu, hem de medyanın hala devam eden bariz kötü niyeti nedeniyle etkisiz kalıyor. Nitekim Gülen’in iadesi konusunda ABD’nin ‘formel’ yaklaşımı da kasıtlı bir tercih olarak okunuyor…   

***

Dolayısıyla inancımız neredeyse tam! Ne var ki ABD’nin gerçekten de bu darbe girişiminin arkasında olduğuna dair somut bir kanıt yok. Gerçi bazı medya organları kanıt üretmeye kalktı ama doğrusu kendilerini gülünç duruma düşürmekle kaldılar. Çarpıtılmış bilgi ve asparagas haberler üzerinden manipülatif yönlendirmelerle yol almak pek mümkün değil. Eğer amaç bazı okuyucuları etkilemek ise belirli bir başarı kaydedebilirsiniz. Ama ciddi okuyucuya hedeflenenin tam zıt mesajı vermiş olursunuz… Çünkü siyaseti orta düzeyde takip eden bir okuyucu bile, ileri sürülen ‘delilleri’ gördüğünde ‘darbenin arkasına kasten ABD yerleştirilmek isteniyor’ diye düşünecektir.

Öte yandan söz konusu medya organlarının ABD’yi kısa yoldan darbeci yapma gayretinin bir mantığı olduğunu öne sürebiliriz. Türkiye halkının ABD’nin Gülen’e destek verdiğine inanması, hükümetin ABD ile yapacağı pazarlıklarda bir koz işlevi kazanabilir. Türkiye toplumunun algısını düzeltmek isteyecek bir ABD’ye, Gülen’in iadesi konusunda hukuksal değil siyasi düşünmesi için baskı oluşturulabilir. Ne yazık ki böyle bir etki yaratabilmenin önkoşulu delil olarak öne sürülecek olguların saçma sapan olmamasıdır… Çünkü deliller anlamsız olduğu ölçüde, ABD de bu tür haberleri bir manipülasyon olarak değerlendirecek ve pazarlık anında bu tezi işleyerek sorumluluğu AK Parti’ye yıkacaktır… Kısacası darbenin arkasında ABD var mı bilmesek de olabilir olduğu kuşkusunu haklı olarak sürdürüyoruz. Ne var ki pespaye kanıtlar üretmenin ABD’nin rolünü daha da gizleyeceğini göremeyecek haldeyiz.

***

Belki de asıl sormamız gereken soru içimizdeki duygusal eğilimin sadece ABD karşıtlığı olup olmadığıdır… Bu tür gayretlerin altında kendi başarısızlığımızı örtme ihtiyacı olabilir. Gülen gibi bir ‘sahte mehdinin’ devlet kurumlarına, eğitime, iş dünyasına bu denli hakim olabilmesini, neredeyse tüm toplumsal karar mekanizması ağını ele geçirmesini nasıl hazmedeceğiz? Yoksa içimizdeki sıkıntının nedeni Gülen’in hepimizi uyutması, ketenpereye getirmesi mi? Sorunumuz bu ülkeyi hep birlikte yönetilemez kılmak ama yönetiyormuş gibi davranarak kendimizi aldatmak olmasın?

Belki de bu nedenle darbenin arkasında büyük bir güç arıyoruz… İşin gerisinden ille de ABD çıksın da rahatlayalım istiyoruz. İçine düşmüş olduğumuz ama henüz tam idrak edemediğimiz başarısızlık ve çöküntü tablosu karşısında ufaktan başlayan depresyonu hissediyor ve bir antidepresan üretme gereği duyuyoruz. Çünkü Gülen’in bütün bunları tek başına yapabilecek organizasyonu kurabilmesi bir yenilgidir. Siyasetçilerin basiretsizliğini, bizlerin de henüz vatandaş olamadığımızı gösterir. Şimdi suçu üzerimizden atmak, vicdanımızı rahatlatmak istiyor ve ‘büyük güçler’ komplosuna, ABD’ye sığınıyoruz... 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.