05 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara16°C
  • İzmir23°C
  • Berlin20°C

BİR ALGI OPERASYONU OLARAK KUTUPLAŞMA

Gülay Göktürk

04 Temmuz 2014 Cuma 08:47

Hükümet muhalifi kalemler birbirleriyle yarışa girmiş halde hükümet politikalarının ve Erdoğan’ın söyleminin Türkiye’yi ne kadar hızla ve tehlikeli bir şekilde kutuplaştırdığını, düşman kamplara böldüğünü anlatıyorlar her gün. İçlerinde bu gidişle yakında iç savaş başlayacağı kehanetlerinde bulunanlar bile var.

Kutuplaşmanın “tehlikeli boyutlara ulaştığını” göstermek için bir de araştırma yapılmış.

BİLGESAM’ın yaptığı araştırmanın sonuçlarına dikkatlice baktım. Araştırmaya göre, her dört kişiden biri Alevi’yle ya da Kürt'le evlenmek istemiyormuş. Ankete katılanların yüzde 34’ü bir Kürt’ün Türkiye’de başbakan ya da cumhurbaşkanı olmasından rahatsızlık duyacağını söylüyor, yüzde 10’u da bir Kürt’le birlikte yaşamayı problem olarak görüyormuş. Bir Alevi’nin başbakan olmasına problem olarak bakanların oranı yüzde 21; Aleviler’le bir arada yaşamayı problem olarak görenlerin oranı ise yüzde 4.5’miş.

Bence bu sonuçlarda bir ilginçlik yok. Hatta tam tersine, oldukça olumlu sonuçlar. Asıl ilginç olanı bu sonuçların gazetelerde “Türkiye’de kutuplaşmanın ulaştığı tehlikeli nokta” başlığıyla verilmesi...

Yükselen tehlike

Hani bu yoruma bakan da geçmişte Türkiye’de Kürt-Türk ayrımı diye bir şey yoktu; Türkler bir Kürt’ün (Kürt kimliğiyle) cumhurbaşkanı olmasını dünyanın en normal şeyi olarak görürdü; Kürtler’le ya da Aleviler’le kız alıp kız verme konusunda en ufak bir sorun yaşanmazdı sanacak.

Maksat “kutuplaşıyoruz” söylemini pompalamak olunca, işte böyle oluyor. Nuh nebiden bu yana yaşanan ayrımcılıklar bugün “yükselen tehlike” olarak sunulabiliyor.

Evet, Türkiye’de bugün etnik ya da mezhepsel temelde değil ama AK Parti karşıtlığı-taraftarlığı temelinde oluşan ciddi bir sosyal-siyasal kutuplaşma var.

Ama bunun sebebi, iktidarın ayrımcı politikalarından ziyade, eski imtiyazlı sınıfların “eşit” sayılmayı “ayrımcılık” olarak algılamasından geliyor. 90 yıl boyunca kendileri lehine uygulanan ayrımcılıkları o kadar “doğal” buluyorlar ki fark bile etmiyor; şimdi bu pozitif ayrımcılığın ortadan kalkmasını “ayrımcılık” olarak görüyor ve kutuplaşmadan söz ediyorlar.

Bu konuyu daha uzun yazmak isterdim. Ama bugün yerim dar. O yüzden sözü Liberal Düşünce Topluluğu’ndan Ufuk Coşkun’un geçenlerde Milat Gazetesi’nde yayınlanan yazısından bir alıntıyla bitireyim:

Türkiye’nin AK Parti ile kutuplaştığı dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın ülkenin kutuplaşmasında etkin rol oynadığı yönünde ilginç bir algı operasyonu yürütülmektedir. Ülkenin Ermenilerini, Alevilerini, Müslümanlarını, Kürtlerini vs. dışlayan, yasak getiren ve yok sayan zihniyetin hüküm sürdüğü bir dönemde; dindar kızların başörtüsü yasağı yüzünden en temel hakları ellerinden alınırken, Kürtler anadillerinden mahrum bırakılırken, insanlara kamu kurumlarında üçüncü sınıf insan muamelesi yapılırken, tek kutuplu Kemalist zihniyet toplum üstünde varlığını ağır bir biçimde hissettirirken, bürokratik kesim hükümet temsilcilerine ayar vermeye kalkarken sorun yoktu. Yani gerek kadim sorunlarımızın çözümünü gerekse dış politikamızın seyrini başkalarının belirlediği tutsak bir politik zihinle lütfettikleri oranda belirlemeye kalkışsaydık eğer, bugün ifade edildiği gibi “tek adam” marifetiyle oluşan bir kutuplaşmadan, diktatörlükten bahsedilmeyecekti.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.