23 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

BİR AK PARTİ ANALİZİ: SİYASET (1)

Ali Bayramoğlu

29 Mayıs 2012 Salı 07:16

AKParti'nin Arena Stadı'nda yaptığı 60,70 bin kişiyi bir araya getiren İstanbul İl Kongresi pek çok açıdan dikkat çekiciydi.

"Kişi kültü"nün, "karizmatik dalga"nın üst bir noktası olarak, Türk siyaseti'nin derin ve kurucu özelliklerine işaret ediyordu.

Tayyip Erdoğan tek örnek değil...

Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Erbakan da benzer rüzgarlar estirmişler, bazıları tek başlarına dönemlerini, bazıları da partilerini simgelemişlerdi.

Yine de Erdoğan'ın bir adım daha önde olduğunu teslim etmek gerekir.

Aldığı yüzde 50'ye ulaşan, siyasi bir bakışın sınırlarını aşan destek, tarihi lider görüntüsünün ülke ötesine taşması, dayanıklı bir ekonomi ve istikrarlı bir siyaset ve artan kamu hizmeti kalitesi üzerinden toplumsal özgüveni ve başarıyı temsil etmesi, bunun nedenleri ve göstergeleridir.

Dikkat edilirse, bu tablo iki hususun altını çizer.

Bir yanda ciddi ve önemli bir başarı öyküsünün ve getirilerinin altını çizmektedir.

Öte yanda tek partiye endeksli bir demokrasi, tek adama endeksli bir iktidar düzeninin...

İstanbul İl Kongresi de hem tek otorite üzerine kurulu düzene, hem bu otoriteyi benimseyen ve üreten kitlesel ruh haline işaret ediyordu.

Madalyonun hem siyasi, hem toplumsal yüzünü gösteriyordu. Bu iki yön, içe içe girmiş bir bütün oluşturmakla birlikte, iki ayrı gerçek olarak karşımızda durur.

Önce siyasi yön...

AK Parti iktidarının özellikle üçüncü dönemiyle birlikte iyice netleşen yönetim ve siyaset anlayışının üç temel ekseni var.

İlk eksen, toplum üzerinde "siyasetin hükümranlığı" meselesine ilişkindir. Gerçekten de kuvvetli toplumsal temsiline, toplumsalın önündeki kimi engelleri kaldırmasına rağmen, çelişkili gözükse de, AK Parti dönemi bir yönüyle, "devletin siyaset ve toplum üzerindeki tahakkümünden, siyasetin toplum üzerindeki hükümranlığa geçiş" dönemidir.

Bu çerçevede genel olarak siyasetin, özel olarak ise siyasi iktidarın pek az yapıya özerk alan bırakması, hem "siyasi iktidar toplum ilişkileri"ni, hem "siyasi iktidar içinde lider ve çevresi arasındaki ilişkileri" tanımlayan en önemli unsurlardır.

Nitekim bugün özerk kurulların aldığı biçimden tutun futboldan sanata, hatta mikro alandaki kararlara kadar uzanan yukarıdan aşağıya bir işleyiş, siyasi mekanizmaya hakimdir.

İkinci eksen, ilk eksenin belki de asli nedeni olarak, AK Parti'nin "ataerkil siyaset anlayışı"ndan oluşur.

Bu siyaset anlayışını, 2004'ten bu yana pek çok kez, AK Parti'nin "vermekten memnuniyet, istekten ise rahatsızlık duyan" tarzı olarak tanımladık.

Temel reformların yapıldığı dönemlerde, örneğin 2002-2007 arasında belli belirsiz hissedilen, hatta olumlu sonuçlar veren bu siyaset tarzının etkisi yıllar içinde, özellikle bugün itibariyle terse dönmüştür.

Dönmüştür zira bu anlayış, "toplumsal talep- siyasi karar etkileşimini" dışlayan, katılım mekanizmalarını sınırlayan özellikler içermektedir. Ve konuşmayı, dinlemeyi, diyalogu gerektiren tüm siyasi meselelerde, kitlesel toplumsal taleplerde, bu durum, sorun çözmek bir yana, etkili otoriterleşme aracı olarak işlev görmeye başlamıştır.

Bu siyaset tarzı, örneğin Kürt meselesinde işe yaramamış, yaramadığı oranda, siyasi araçların adeta yetersiz ve işlevsiz görüntüye kavuşmasına yol açmıştır. Ve o andan itibaren hükümet açısından "siyasetsizlik ve otoriterleşme dalgası" el ele ortalıkta boy göstermeye başlamıştır

Kürt meselesi sadece bir örnektir.

Peki, AK Parti iktidarının yönetim ve siyaset anlayışının üçüncü önemli unsuru nedir?

Şudur:

Değişim sürecinde eskiyi kırma, geriletme konusunda gösterdiği başarıyı, yeni olanı kurma konusunda gösterememesi...

Zira kırma işleminde kullanılan cihazlar, kurma işleminde yeterli olmamaktadır. Nitekim katılım, etkileşim mekanizmaları dışlandığı oranda siyasi düzen sürekli gerilim ve çatışma üzerine kurulu bir tasfiye ortamı görüntüsü taşımakta ve bu durum git gide olağanlaşmaktadır.

Evet madalyonun bir yüzü böyle bu...

Peki bunlar AK Parti'yi tanımlamaya yeter mi?

Hayır...

AK Parti belki bunlar olmadan tanımlanamaz, ama bunlar da AK Parti'yi bir bütün olarak açıklamaya yetmez....

Zira madalyonun öteki yüzünde, AK Parti'nin arkasındaki destek, desteğin gerisinde yeni toplumsal doku ve bu parti ile o doku arasındaki kuvvetli ilişki vardır...

Yarına...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.