22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

‘BEL ALTINDAN VURMA SERVİSİ’ SUNAR

Demiray Oral

13 Ağustos 2012 Pazartesi 07:51

Sanırım normal gazetelerde mevcut olan “özel haber” bölümü misali, “hedef gösterme” diye bir birimi var bu sözde gazetenin.

Önce o birim konjonktürün anlam ve önemine uygun olarak hedef gösterilecekleri belirliyor. Sonra “bel altında vurma servisi” devreye giriyor.

Ve hedef gösterilen isimlere yönelik, haberler demeyelim de, “vuruş”lar hazırlanıyor.

Manşetlerdeki bel atı vuruş oranına bakılırsa epey büyük servisler bunlar. Ayda en az birkaç vukuata imza atmayı başarıyorlar.

Misal daha Sivas katliamında öldürülenlerin kemiklerini, yakınlarının ruhunu sızlatan, morg fotoğrafları eşliğinde yayıMladıkları “kurşun yarasıyla öldüler” pespayeliğinin yalanı soğumadan yeni bir hedefe atışa başlıyorlar.

Mübarek birinci sayfa değil, atış poligonundaki hedef kâğıdı.

Poligonda ateş etmeyi pek seviyorlar ama bunca talime rağmen karavanacılar.

Çünkü yaratıcılık sıfır, zekâ sıfır, kurgu sıfır, uyarlama sıfır...

Dolayısıyla hem hedef yaptıkları, hem de olan biteni bir gün sıramızın gelmesini bekleyerek izleyen bizler için aslında son derece sıkıcılar.

Bu sözde gazeteye göre...

Ali Bayramoğlu
acayip gizli bir Ermeni’ydi, malum.

Ve şimdi Hasan Cemal itirafçı ayağına yatan gizli bir solcu. Aynı zamanda Kemalizm’in esas oğlanı kendisi. Ha unutmadan bir de Hasan Cemal ne zaman pencereden bakıp güvercinleri görse derhal aklına Öcalan- Karayılan ikilisi gelir ve kendini tutamayıp onların “barış güvercini” olduklarını yazar.

Cengiz Çandar
’ın ise on parmağında on marifet mevcut deyim yerindeyse.

Kendine gazeteci süsü vermiş bu kişi, arada bir Mason locasına gider ve “eğer kabul edersen Cengiz bugünkü görevin...” misali talimatlar alır. Yalnız artık her nedense Çandar’ı hesapta Mason locasının önünde gösteren “kanıt” fotoğraf, gerçekte Beyoğlu’ndaki Cezayir Lokantası’na aittir.

Cengiz Çandar aynı zamanda oturup Kürt sorunu üzerine rapor yazar ve “PKK’lıyı en fanatik PKK’lıdan daha fazla över”. Peki, bu tuhaf işi yapmayı nasıl başarır? Sözde gazeteniz hiçbir fedakârlıktan kaçınmayıp onu da hemen izah ediyor: “PKK ve Öcalan olmadan hiçbir sorun çözülemez demeye getiriyor” (Yahu niye demeye getirsin, istiyorsa der zaten).

Hedef göstereyim derken mizah dergiciliğinin sınırlarına düşen en şahane misal ise şimdi geliyor.

Poligon tahtasında hâlâ Cengiz Çandar’ın resmi asılı: “PKK’ya, avuç içi kadar küçük ve düz bir coğrafya olan Suriye Kürdistan’ında devlet kurdurmaya kalkışıyor.”

Ne demiştim?

Yaratıcılık sıfır, zekâ sıfır, kurgu sıfır, uyarlama sıfır...

Uyarlama demişken, belki takip etmeyenler vardır diye belirteyim, Hasan Cemal ile Cengiz Çandar’a (hedef gösterilen başka isimler de var ama tertibin ana hedefi onlar) yönelik saçmalıklar, 28 Şubat sürecindeki Şemdin Sakık andıcının ikinci baskısı.

Yani sizin anlayacağınız andıç vakasından 14 sene sonra Sakık cezaevinden sözde gazeteye mektup yazmış ve böyleyken böyle demiş!

Peki, madem seviye bu hâlde, neden bu yalanları yazma gereği duyuyorum?

Çünkü benzer seviyesizlikteki andıç vakasının nelere yol açtığını, o zaman hedef gösterilen gazetecilerin nasıl işlerini kaybettiklerini, medyada nasıl vebalı muamelesi gördüklerini, Akın Birdal’ın aynı kampanya neticesinde nasıl ölümden döndüğünü unutmadığım için.

Ayrıca yine tecrübeyle sabit ki, benim için zekâ yoksunu olsa da her malın bir müşterisi var ve zaten sözde gazete de bunu bildiği için bu işlere imza atıyor.

En mühimi, Cengiz Çandar hem köşesinde hem röportajında, tıpkı “devlet işi” olan andıç gibi bu son tertibin de “güvenlik bürokrasisi” kaynaklı olabileceği endişesini dile getiriyor.

Yani kısaca, tertibin çapsızlığı durumun vahametiyle ters orantılı.

Normal bir memlekette olsak herhâlde bu aşamada edilecek tek manalı laf, bundan sonra Hasan Cemal ve Cengiz Çandar başta hedef yapılan tüm isimlerin can güvenliklerini ülkeyi yöneten hükümetin koruması gerektiği olurdu.

Ancak bu çağrının ilk derece muhatabı olan Başbakan’ın daha yeni köşe yazarlarına Biliniz ki yazdığınız her cümle terör örgütünün arayıp da bulamadığı bir propaganda yoludur. Ve bilesiniz ki, biz de kendi defterimizin notları arasına bunları düşüyoruz” dediğini...

Diğer muhatap olan İçişleri Bakanı’nın da köşe yazılarının kaç havan gücünde olduğu hesabında uzman olduğunu hatırlayınca...

Kuracak manalı bir cümle bulmakta zorlanıyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.