16 Ocak 2025
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır4°C
  • Ankara6°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

BDP'NİN YAPABİLECEĞİ BİR ŞEY YOK MU?

Oral Çalışlar

07 Eylül 2011 Çarşamba 11:07

BDP'lilerin işi zorlaşmaya devam edecek. Çünkü PKK'nın saldırıları yaygınlaşıyor, yasal alan üzerindeki hegemonyası ağırlaşıyor. 

PKK saldırılarının dozu arttıkça, gerilim tırmandıkça herkesin gözü haklı olarak BDP’lilere yöneliyor. İki gün önce yaptıkları ikinci kongreleri kamuoyu tarafından dikkatle izlendi.

Genel değerlendirme şöyle: “Bunların söyleyeceği yeni bir şey yok. PKK’nın eylemlerinin ve hegemonyasının altında eziliyorlar.”

Yasal alan üstündeki PKK hegemonyası

Mesela kongrenin yapıldığı günlerde Tunceli’de top oynayan bir polisle, saha kenarından onları izleyen eşi öldürüldü. Bu siyasi çizginin yayın organı olan Özgür Gündem gazetesi olayı neredeyse görmezden geldi. Kongrede de benzer bir sessizlik söz konusuydu.

BDP’lilerin işi zorlaşmaya devam edecek.

Çünkü PKK saldırıları yaygınlaşıyor ve PKK’nın yasal alan üzerindeki hegemonyası da ağırlaşıyor. BDP’liler, devletin Kandil’e yönelik operasyonlarına gösterdikleri tepkiyi, PKK saldırılarına göstermiyorlar, gösteremiyorlar, orada “boyunları bükülüyor”.

“Onları anlamak lazım” diye düşünülebilir. Devletin yaklaşık 30 yıllık zulmü söz konusu. BDP de, PKK de bu zulme tepki içinde gelişti. Kandil, hâlâ yasal hareketin üzerinde bir dağ gibi duruyor.

Yasal alanın kendi bağımsız kimliğini oluşturabilmesi, kendi bağımsız duruşunu yaratabilmesi kolay görünmüyor. Onların sözlerinden ancak PKK’ya yönelik dolaylı çıkarımlar yapılabiliyor.

Dağın bu kadar hareketli ve saldırgan olduğu koşullarda, yasal alanda siyaset yapanın sessizliği elbette problemli. BDP inandırıcılığını ve Batı kamuoyu üzerindeki etkisini hızla yitiriyor. Yükselen öfke, BDP’ye yöneliyor.

‘Konuşuyoruz’ derken

Osman Baydemir, “Silah miadını doldurmuştur” dediği için dağdan ve İmralı’dan büyük tepki aldı. Abdullah Öcalan, Kandil’e “Durun konuşuyoruz” dediği günlerde, saldırılar yaygınlaştırıldı… “Kandil’e operasyon”un “çözüm getirmesi”nin mümkün olmadığı yaşanmış tecrübelerle sabit. Ancak, PKK saldırıları da iki toplumun arasını açıyor ve geriye dönüşü mümkün olmayacak bir uçuruma neden oluyor.

Dağdaki, PKK’lı militanların yüzde 30-40’ının Suriyeli ve İranlı militanlardan oluştuğu söyleniyor. Bunlar Türkiye’nin iç kamuoyunu ne ölçüde dikkate alıyor, alabilir?

BDP öyle değil. Her gün Türkiye kamuoyuyla iç içeler, onun tepkilerini ve duyarlıklarını belki yeterince analiz edemeseler bile algılamak durumundalar.

Onun için BDP’lilerin söyleyecek sözleri de olmalı.

‘Savaşçı gazetecilik’ yeniden sahnede

Eylül ayı geldi, televizyon kanalları arasında izlenme savaşı da başladı. Dizisi ve izleyicisi kalabalık kanalların haber bültenleri dizilerle yarışıyor. Haber bültenleri ise gerçek hayatı aktarmak yerine sanal bir âlem yaratıyorlar.

Komşunun televizyonu sonuna kadar açık, makineli tüfek sesleri eşliğinde ağlamaklı bir sunucu konuşuyor: “Mehmetçiğin elleri tetikte, teröristler kuşatıldılar.” Tam bu sırada yeniden “taka!!! taka!!!” sesleri geliyor ve makineli tüfek efekti başlıyor. Ardından yeniden askeri harekât bir film karesi gibi görüntüye geliyor. Bunların hepsi de arşiv görüntüleri.

‘Haber saatinde haber istiyorum’

Yılların habercisi olan isimler haber bültenlerinin başına geçip bu tür sahneleri, bu türden savaş kışkırtıcı haberciliği dönüp dönüp yeniden üretiyorlar, yeniden dayatıyorlar. Yıllar önce bir yazımda “Haber saatinde haber istiyorum” başlığını kullanmıştım. Şimdi bu çok izlenen haber bültenlerinin başında bulunan isimlerden biri olan bir meslektaşım aramış, çok haklı olduğumu, bir çare bulunması gerektiğini söylemişti.

Bir çare bulundu mu? Hayır.

Her şeyi denetleyen RTÜK’çüler, savaşçı gazeteciliği herhalde yıllardır takdirle izlemeyi sürdürüyorlar…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.